Evlilik hakkında ‘diğer’ her şey
Ceylan Azra’ya rastlamamış olsaydı yine de kurtulabilir miydi kocasından? Gerçek hayat Azralarla karşılaşma şansına bırakılamayacak kadar tehlikeli kadınlar için.

Bir süredir Fox TV ekranlarında salı günleri yayınlanan Evlilik Hakkında Her Şey isimli diziyi ilgiyle takip ediyorum. Dizinin konusu boşanma olunca, Orta Doğu ve Balkanların en iyi boşanma avukatı olarak bu diziye dair yazmam şart oldu :) Şaka şaka… Aslına bakarsanız bizim ülkemizde avukatlar arasında pek böyle bir branşlaşma olduğunu söyleyemeyiz. Dizi yabancı bir diziden uyarlandığından bizde olmayan bir sürü şey de eklemlenmiş senaryoya. Dizide gördüğümüz o şirketleşen hukuk büroları, dava öncesi görüşmeler, mahkeme salonlarındaki havalı beyanlar falan... Bunlar bizde olmayan şeyler. Ama bir yandan da hukukta şirketleşmeye doğru gidildiği de bir gerçek. Şimdilik boşanma alanında olmasa da özellikle icra alanında, banka veznesi gibi çalışan, onlarca avukat çalıştıran bürolar var. Avukatlık mesleği de giderek paranın parayı çektiği bir sektör haline geliyor. Bahsettiğim bu bürolardaki avukatlar, avukattan ziyade teknik eleman gibi, hem de çok kötü koşullarda çalıştırılıyorlar. Ama tüm bunlar başka bir yazının konusu.

Bizim bugünkü konumuz ise dizinin işledikleri. Neler var dizide? İlk bölümlerden itibaren evliliği, aldatma gibi nedenlerle nihayete eren kadınları gördük. İlk başta dizinin ana rollerinden Çolpan Cevher’in evliliğinin bir ihanet nedeni ile bittiğini ve Çolpan’ın buradan aldığı ilhamla da boşanma davaları konusunda çok iddialı olduğunu öğrendik. Tabii babasız büyümek zorunda kalan kızları Azra ve Sanem de annelerinin izinden gidiyorlardı. Sonra Azra, emekli olmaya direnen annesine kazan kaldırarak rakip hukuk bürosuna transfer oldu.

BOŞANMANIN ZENGİN HALİ

Dizide daha çok zengin kadınların boşanma davalarına tanık oluyoruz. Böyle olunca da haliyle konu gizlenen sınır ötesi banka hesapları, kayıt dışı mal varlıkları, paylaşım dışı bırakılmak istenen yatlar, katlar oluyor. Tarafları anlaşmalı boşanma konusunda ikna eden avukatlar türlü entrikalara başvuruyor. Bunlar da gerçek hayatta pek göremeyeceğiniz şeyler. Biz sıradan insanların sıradan boşanma davalarında nafakanın kaç lira olacağını, bunun tahsil edilme imkanının olup olmayacağını dert ediyoruz mesela daha çok. Taraflar yoksul olduğunda kadının tek alabileceği, nafaka. Onda da erkek davayı uzatmamanın şartı olarak “Nafaka isteme” diyebiliyor ve böylece pek çok kadın sadece kurtulmak adına alacağı üç kuruş destekten dahi vazgeçiyor. Mal varlıkları öyle şişkin olmayınca paylaşım savaşı da öyle hararetli olmuyor doğal olarak. Zaten kadınlar daha çok artık dayanacak güçleri kalmadığında karar verebiliyorlar boşanmaya. O yüzden ilk avukata başvurduklarında boşanabilenlerin sayısı oldukça az. Genellikle birkaç defa girişimde bulunulduktan sonra bu sonuca ulaşılabiliyor. Neden derseniz, toplumda boşanmış kadına bakış, ekonomik zorluklar, çocuklarla ilgili kaygılar başlıca sebepler.

GERÇEK HAYATIN GERÇEK BOŞANMALARINDA GERÇEK DAYANIŞMALAR

Dizi kadına yönelik şiddet olgusunu da sıkça işliyor. Dizide izlediğimiz ilk şiddet öyküsü Ceylan’ınkiydi. Kocasından ağır derecede şiddet gören Ceylan, kocası oğlunu okuldan almaya kalkıncaya kadar onu terk etmeyi düşünememişti bile. Ceylan oğlunun okuma ihtimalinin -bu bir anlamda kendi hayallerinin de- elinden alınmasına karşı başkaldırabildi. Gerçek hayatta da böyle değil mi? Yoksul kadın ancak kendinin ya da evladının canına ve geleceğine kastedildiğinde boşanmayı düşünebilirken dizide gördüğümüz zengin kadınların “kadınlık gururu” lüksleri var, onlar aldatılınca ya da eşlerinden ilgi, sevgi görmeyince de boşanabiliyor.

Üstelik Ceylan boşanmaya kalkınca dayakçı kocasının elinden canını zor kurtardı. Peki kaç kadın bu süreçleri yaşarken Ceylan kadar şanslı olabiliyor? Ceylan sıkışık trafiğin ortasında Azra’ya rastlamamış olsaydı yine de kurtulabilir miydi kocasından? Sığınmaya çalıştığı baba evi de ona yuva olmayınca nereye gider, ne yapardı? Bilemiyoruz. Neticede Azra’nın da yardımıyla Ceylan neredeyse canından olacakken kocasından kurtuldu, kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadına dönüştü. Gerçek hayatta tehdit altında boşanmak isteyen kadınlar bu kadar kolay destek ağı bulamıyor elbet. Pek az kadın kendi ailesinden destek görebiliyor. Devlet koruması alabilmek için her bir tuğlası erkek egemenliğiyle harç olan devasa bir bürokrasiyle uğraşmak zorunda kalınıyor. Gerçek hayatta kadınların hayatları yine kadın dayanışması ile kurtulabiliyor.

CEYLANLAR VE MELİSALAR

Konu erkek şiddeti olduğunda, makam, mevki statü fark etmeksizin her kadın potansiyel şiddet mağduru, bu doğru. Dizide ünlü şarkıcı Melisa’nın öyküsü bu gerçeği bir kez daha hatırlattı bizlere. Anket sonuçları üniversite mezunu kadınların şiddet görme oranlarının şaşırtıcı derecede yüksek olduğunu gösteriyor. Bu ülkede doktor, avukat, hakim gibi mesleklerden kadınların da şiddet gördüğüne, kadın cinayeti kurbanı olduğuna da tanık oluyoruz.

Ama bu potansiyel ya da gerçekleşmiş şiddeti deneyimleme biçimlerinin, şiddet karşısında direnme olanakları ve mekanizmalarının sınıfsal nitelikler taşıdığı da muhakkak. Diziyi düşünelim. Ceylan çok büyük bir tesadüfle Azra ile tanıştı, bu sayede pek çok sorunu Azra’nın yardımlarıyla çözülebildi. Melisa ile Azra'nın ise çocuğu aynı koleje gidiyordu, burada tanıştılar. Bu tesadüften öte bir şey, benzer konforda hayatları yaşıyor olmanın bir sonucu. Melisa ile Ceylan'ın yerini değiştirmemiz mümkün mü mesela? Melisa trafiğin ortasında eşinden şiddet görse neler yaşanır? Muhtemelen oraya kameralar yığılır, insanlar müdahale eder. Ama Ceylan'ın çocuğunu o okula yazdırabilmesi için kaç ev temizliğine gitmesi gerekir?

Bu da bizi kurmacadan gerçek hayat sorularına gark ediyor bir kez daha: Şiddetle mücadele söz konusu olduğunda şiddet görenler arasındaki ekonomik ve sınıfsal farklılıklar görmezden gelinirse işe yarayacak bir eylem planı oluşturmak mümkün mü? İşte tam da bu yüzden iyi işleyecek eylem planlarına, daha çok sığınma evine, daha çok ekonomik-sosyal desteğe, daha çok fiili korumaya ihtiyaç var. Gerçek hayat Azralarla karşılaşma şansına bırakılamayacak kadar tehlikeli. Dizideki Azra’nın boşluğunu devletin doldurması, devletin Ceylanların yanında durması gerek.

KURMACADAN GERÇEĞE, HER YERDE BİRLİKTE MÜCADELE

İşte burada bizlere düşen görev birlikte bir mücadele örgütlemek, bu talepleri tüm kadınların talepleri olarak savunmak. Bunun sağlanması için Türkiye'de kadın hareketi uzun zamandır İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun hakkında bilgilendirici etkinlikler ve eylemler düzenliyor. Ekmek ve Gül'ün her sayısında bu konularda yazılar bulmak mümkün. Ancak böylesi baskıcı koşullar altında, kadın hareketinin erişemediği bir kesim kadın için popüler kültürün önemi de yadsınamaz. Bu bakımdan dizide özellikle Melisa'nın öyküsünde, 6284 sayılı kanunun işlenmesi, kanunda düzenlenen başvuru yollarının anlatılması oldukça öğretici. Şiddet durumunda bunun belgelenmesinin önemi, yapılacak başvurular neticesinde kazanılabilecek hakların dizide adeta bir seminer verir gibi tane tane anlatılması bir kadının bile derdine derman oluyorsa bu önemli. Ama gerçek hayatta karşımıza çıkan kahramanlarla değil, yanı başımızdaki kadınla birlikte mücadele ettiğimizde kazandığımızı unutmamak gerek.

Bu dizinin hemen hemen tüm hemcinslerimde yarattığını tahmin ettiğim bir duygudan da söz etmeden geçemeyeceğim; “Erkekse güven olmaz.” En eğitimlisinden en kibarına türlü türlü erkeklerin türlü türlü aldatma öykülerinin bir bir anlatıldığı bu dizide Saklı Oda skandalları daha çok yuva yıkacağa benzer. Umarız haksızlığa, ihanete uğrayan tüm kadınlar dizideki Songül gibi akıllıca ve sakin, haklarını alarak kendilerine yaşatılanlara cevap verir ve hayata dimdik ayakta yeniden başlayabilirler.

Manşet fotoğrafı: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
‘Duyduğumuz en küçük kaygı dahi politik’

‘İnsanlık tarihi şunu da gördü ki diktatörler de beslediği şiddet de biriken öfkenin karşısında yıkı...

Açlığına okumak…Verilen burs neye yetiyor ki?

KYK bursları ve kredileri açıklandı açıklanmasına da kaç kişi burs alabildi? Burs/kredi miktarı öğre...

Telaş yok, sepette ped, yanımızda dayanışma var!

Eskiden birimizin pede ihtiyacı olduğunda herkes hemen çantalara yönelirdi. Herkes yarışırdı arkadaş...