Sorunlarımın başladığı evliliğimin ilk günlerindeki sıkıntıları maalesef atlattığımı sanıp on bir yıl evli kaldım. İki oğlum oldu. Çok kez ayrılmak istedim fakat hep “Çocuklar küçük” dedim, sürdürmekle yanlış yaptığımın farkında olarak devam ettim.
Psikolojik şiddet çok fazlaydı. Kendime hep “Geçecek” dedim. Hiç geçmedi. 2018 yılında uğradığım fiziksel şiddet, hakaret, küfür… Ama hep “İyi ki anneyim” diye diye kendimi tedavi etmeye çalıştım. Son olarak çareyi sığınmaevine gitmekte buldum. İlk karakol şikayetimden sonra Aile Sosyal Politikalar Bakanlığından aradılar beni. ŞÖNİM’e yönlendirdiler. Gittiğimde oraya içime sinmeyen bir şeyler vardı. Çocuklarımı da aldım, evime yani beni döven adamın yanına geri döndüm. Ama vazgeçmedim. Mücadele etmeye devam ettim.
Kendimden hiçbir zaman ödün vermedim, her zaman önceliğin kendim olduğunu, ben iyi olmazsam, ben güçlü durmazsam çocuklarıma bir faydamın dokunmayacağını biliyordum. Boşanma davası açtım ve çok şükür boşandım. Kurtuldum dedim. Kendi kendime mutlu ol Çilem, dedim. Ama aslında hiçbir şey bitmedi. Peşimi bırakmadı. Beni devamlı celladım gibi takip ediyor olması, evimin etrafında dolaşması beni tedirgin ediyor.
YETERLİ KELEPÇE OLMADIĞI İÇİN ELEKTRONİK KELEPÇE TAKILAMADI
İki senedir ayrıyız, boşandık ama kurtulamadım. Devamlı karakoldayım ama ne yazık ki elime geçen kocaman bir hiç. İlk önce uzaklaştırma verdiler, devamlı ihlal ediyordu ve ben ispatlayamadığım için ceza almıyor, almadığı için de durmuyordu. Üçüncü uzaklaştırmasını aldı ve ben elektronik kelepçe talebinde bulundum. Kabul edildi. 3 ay süreyle kelepçe takılı kalacaktı. Ama karakolda yeteri kadar kelepçe bulunmadığından dolayı bir ayı boşa gitti.
Bu süreçte çalıştığım iş yerine gelip beni taciz etmeye başladı. Kameralar olduğu halde karakol zamanında talep etmediği için görüntüler silindi. Onlar da aldıkları tehditler yüzünden beni işten çıkarmak zorunda kaldı. İki ay kelepçe takılı kaldı, yaklaşamadı. Çıkarttıkları günün akşamı evimi bastı, evime girdi. Polis gelene kadar ortadan kayboldu. Polisin bana dediği şey, “Suç üstü yakalamamız lazım ki ceza verelim” oldu. Yaşadıklarımla kaldım.
Benim arkamda duran ailem var ama beni koruyacak, çocuklarımı koruyacak bir devletin olmadığını tekrar tekrar öğrendim. Her seferinde “Başının çaresine bak” dediler. Aslında verdikleri mesaj var, dik durmalı kadınlar, eğer anneyse daha da güçlü olmalı, ağladığı yerde gülmeli, güldüğü yerde de ağlamalı.
Görsel: storyset/Freepik
İlgili haberler
On üç gün yaşanmayacak adamla on üç yıl geçmez
Çok çalışıyorum. Bazen birkaç kişinin yapacağı işleri tek başıma yapıyorum. Arkadaşlarım da öyle. Ço...
Ötekileştirme ve nefrete karşı birleşelim
Bizler adına siyaset yaptığını düşünenlerin oy kazanmak için Türk olmayan her kesimi dışlamaya çalış...
Hayvan hakları korunsun
Yapılan araştırmalar hayvan sevgisi ile büyüyen çocukların daha sakin, şiddete daha az meyilli, daha...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.