Soğuk insana kendini diri hissettirir, dinç tutar” diyor Nermin. Bir gasilhanede kocasının ölüsünün başında “kendini” hatırlamak isteyen “diri” bir kadın. Aslıhan Gürbüz’ün başarılı oyunculuğuyla içinde biriktirdiklerini kusuyor Nermin. 29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj kategorisinde yarışan Gizem Kızıl’ın filmi Bana Karanlığını Anlat...
Karanlık bir evde yemeklerle donanmış uzunca bir masada karşı karşıya oturmuş bir çiftle başlıyor film. Belli ki mutsuzlar diyoruz her ikisi de. Hiç konuşmuyorlar. Aydınlatmanın yetersizliği o mutsuz tabloyu yansıtıyor sanki… İlgisiz koca, telefonda flört edince iştahı açılıyor ama bir anda yere yığılıp ilaçlarını istiyor. Nermin’in soğukkanlılıkla kocasının ölümüne göz yummasıyla başlıyor hikâye. Filmin ilk sahneleri dışında da tüm olaylar gasilhanede, tek bir mekanda ve bir günde geçiyor. Gasilhanenin her iki yanında duran banklar ise karakterlerin “karanlıklarını anlattıkları” yerler oluyor.
Filmde, kocasını kaybeden Nermin’in çaresizlik, şiddet ve baskıyla geçen 10 yılının hesaplaşması, yüzleşmesi var. Cimri Almancı bir dayı, öfke kusan memnuniyetsiz kaynana, mal mülk peşinde bir erkek kardeş... Günümüz aile yapısının resmi gün yüzü gibi ortada. Gassal ise konuşmayı seven biri, filmin birçok kısmında Nermin’e yoldaşlık ediyor. “Kader böyleymiş”, sözde “eşitiz” vurguları, kısa bir an telefonundan dinlediği “karma” felsefesi yorumları vs. ile toplumun inanış biçimlerinin resmini çiziyor.
Karakterler karikatürize edilmiş. Ama yalnız olmadığımız hissettirilmeye çalışılmış. İstenmeyen gelin olma hali, çocuğu olmadığı için itilme kakılma hali, şiddet, “yapamazsın, senin aklın ermez”lerle dolu diyaloglar, iş hayatından ve toplumsal hayattan çekilmek zorunda bırakılma… Sonunda içi “çanta gibi boşalmış,” kendini, neyi sevdiğini, neyi başarabildiğini unutmuş bir kadın kalıyor. Keşkelerden çok bundan sonra faturaları nasıl ödeyeceğini düşünen bir kadın... Ama tüm bunlara karşı öfkeli ve güçlü bir kadın da var karşımızda.
İlerleyen sahnelerde film bizi üç kuşaktan kadının yaşadıklarıyla ataerki sarmalına düşürüyor. Kaynana kendi ailesinden çekmiş, komşu kızı üvey babadan kaçmaya çalışıyor, görümce desen ailesinin baskılarından bıkmış. Üç kuşak kadının yaşadıkları ortaklaşıyor. Çok tanıdığımız ve çok bildiğimiz kadınlar, biziz onlar.
“Gitseydin ve 10 yıl bunu çekmeseydin, diyebilirsin” deyip kendince açıklıyor Nermin neden gidemediğini: “Aşık oldum” diyor. “Bağlandım.” Eşi Veli’nin öğretmen olarak ataması yapılana kadar eve Nermin bakmış. Ortak bir birikimleri var ama tasarruf Nermin’de değil artık. Önce iş hayatından çekilmiş, sonra toplumsal hayattan çekilmiş. Eve hapsedilerek “bağlanmış.” Her anlamda baskı ve şiddet görmüş; elinden tüm meziyetleri alınarak “bağlanmış.”
Hikayedeki tüm kadınlar bir biçimde eziliyor, baskı altına alınıyor. Filmde Nermin’in kararlılığı, her şeye rağmen dik duruşu tüm bu baskıya karşın umut ışığı oluyor.
Fotoğraf: Filmin fragmanından ekran görüntüsü
İlgili haberler
Leyla’nın kardeşleri: Bir aile dramının ötesinde
Yönetmenliğini Saeed Roustayi üslenen Leyla’nın Kardeşleri filmi İran’da yaşayan yoksul bir ailenin...
Aaahh Belinda Aaahh! Bu kez tüketilen sadece şampu...
İlki 1986 yılında çekilen ve 2023 yılında uyarlaması yapılan Aaahh Belinda filmlerini karşılaştırara...
GÜNÜN ÖNERİSİ: İşçi Filmleri Festivalinde bugünün...
Pandemi nedeniyle 15. yılında online gerçekleştirilen İşçi Filmleri Festivali programında, Öykü Orha...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.