Anılan bir gün değil, bir adalet mücadelesinin adı
Gerçekleri gizlemeye çalışan devlete rağmen bu adalet mücadelesi sonucunda ortaya çıkmış durumda katliamın sorumluları. Bu mücadeleyle; ulaşılan deliller, gizlenmeye çalışılanlar kamusal hale geldi.

Bazı acılar durur orta yerde. Unutmazsınız, unutmak da istemezsiniz aslında. Hatta bir süre sonra birlikte yaşadığınız bir şey olur. Varlığınızın olmazsa olmaz bir parçası...

Zaman geçer; günler, aylar, yıllar geçer. Zamanın bir noktada, o günde bir şekilde kaldığını bilirsiniz, yaşarsınız an be an. Siz ilerlersiniz zamanın içinde, aksi mümkün değildir zaten. Kilo alıp verirsiniz, saçınız uzar, kısalır. Yeni giysiler alırsınız, arkadaşlarla keyifli masalarda oturursunuz, işinizi yapmaya devam edersiniz, sevinirsiniz, üzülürsünüz… Ama işte tüm bunları zamanın kaldığı o günle birlikte yaşarsınız. Mesela dişinizi fırçalarken o güne dönersiniz, o anları ne kadar net hatırladığınıza şaşırırken bazen çok neşeli bir anınızda bir ses sizi o güne götürür.

9 yıldır böyle yaşayanlar var bu ülkede. 10 Ekim 2015 gününde tarihlerin, saatlerin, takvim yapraklarının durmuş olduğu bir hayatı yaşayanlar. Ankara’nın orta yerinde Ankara Garı’nın hemen önünde yaşananlar. Çok güzel bir binadır bu arada Ankara Garı. Şimdilerde arkasına hızlı tren istasyonu, yanına yöresine eklentiler yapılsa da hepsine, her şeye inat güzeldir.

10 Ekim 2015 gününden bu yana başka bir şey demek o bina ve binanın önü. IŞİD’in iki canlı bomba ile barış mitingine saldırdığı günden bu yana Ankara Garı, aynı Türkiye gibi eskisi gibi değil. 104 kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce kişinin yaralandığı, binlerce kişinin tanıklık ettiği, ülkenin en büyük katliamının üzerinden 9 yıl geçti. IŞİD’in şehirleri ele geçirdiği, kadınları köle yaptığı, katlettiği bir dönem yaşadı insanlık. Hilafet ilan eden bir örgüt katliamlar örgütlerken Türkiye üzerinden IŞİD’e katılmak üzere militanlar geçti. Antep başta olmak üzere birçok şehir IŞİD üsleri haline dönüştü.

IŞİD örgütlenmesine engel olunmadı, izin verildi, hatta teşvik edildi. “Öfkeli çocuklar” dedi dönemin Başbakanı, insanlığa karşı işledikleri suçlar görmezden gelindi. Sonra, 2015 döneminde IŞİD ülkede birçok katliam örgütledi.

Ülke 2015 Haziran seçimlerine giderken seçim öncesi ve sonrası sırasıyla geldi katliamlar. HDP Adana ve Mersin binalarına konulan bombalar, HDP Diyarbakır mitingindeki bombalı saldırı, Suruç katliamı, 10 Ekim Ankara katliamı…

Ülke bu katliamlar eşliğinde seçimlere gitti. AKP kaybettiği Haziran 2015 seçim sonuçlarını tanımayarak ülkeyi kasım ayında yeniden seçime götürürken 10 Ekim Ankara katliamı seçimin tamamlayıcısı idi adeta. “Kaos mu istiyorsunuz buyurun size kaos”, “400 milletvekili verin bu iş bitsin” sözleri, bu sürecin belki itirafı, belki açıklaması, belki de ilanıydı.

Katliamın hemen arkasından ülke adeta bir cezaevine dönüştürülürken adalet mücadelesi başladı. Ülkenin orta yerinde bir katliam yaşanmıştı ve bunun sorumlularının yargılanması gerekiyordu. Mahkemeler kuruldu, cüppelerini giymiş hakimler ve savcı yerlerini aldı. Günler, sonra aylar ve hatta artık diyebiliriz ki yıllar sürdü yargılama. Sorumlu 10 IŞİD’li bulundu ve mahkum edildi. “Sorumlu bunlar” denildi.

Bu yargılamaya göre katliama yol veren, göz yuman Ankara, Gaziantep, Adıyaman, Kilis ve pek çok ilin emniyet müdürlüğü yetkililerinin sorumluluğu yoktu. İstihbaratlar olmasına karşın bunları gizleyenlerin de. Katliam planlayıcılarını katliamdan 10 gün önce tespit etmelerine rağmen yakalamayanların da. Katliamı planlayanları, canlı bombaları daha önce izlemelerine rağmen gözaltına bile almayanların da. Katliamdan sonra anket yaparak oyların artışını takip eden ve bu katliamla iktidar tesis eden siyasilerin de.

Geç gelen sağlık hizmetlerine ilişkin de bir sorumluluk bulmadı bu ülkenin mahkemeleri, katliamın hemen arkasından yaralılara yardım etmek yerine gaz bombaları kullanan polislerde de. Sadece Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi değil, tüm kurumlar el birliği ile “kamu görevlilerinin ve siyasilerin hiçbir sorumluluğu yok” dedi.

İçişleri Bakanlığı gizlediği evrakları özel ekipler kurarak sansürledi, savcılar gizledikleri kanıtları odalarında sakladı, yapılan suç duyuruları hiç dokunulmadan yıllarca raflarda tutuldu. Anayasa Mahkemesi de katıldı bu kervana en son. Devlet tek vücut olup 10 Ekim Ankara katliamındaki sorumlulukları yok etmeye çalıştı.

Hatta IŞİD’in insanlığa karşı suç işlediğini görmezden geldiler tüm tablo ortada olmasına karşın. 1 Temmuz 2024 günü Ankara 4. Ağır ceza Mahkemesi ikinci kez verdiği kararla bunu söylerken dosya hâlâ firari sanıklar açısından devam ediyordu. Yeni duruşma günü 24 Aralık 2024 tarihi olarak belirlendi. Verdikleri karar ise yine istinaf ve temyiz aşamalarına taşınmış durumda.

“Bunlar bu ülkede yaşanır zaten, adalet yerine gelmez bunu biliyoruz” diyebilirsiniz. 9 yıllık bu süreç, ülke gündemin sürekli bir parçası olabildi ama. Gerçek sorumluları gizlemeye çalışan yargı süreci tüm kamuoyunun takibi ile sürdü. Ülke gündeminin sürekli değiştiği, baskı ve polis şiddetinin sokaklarda kol gezdiği ortamda, 10 Ekim Ankara Gar katliamı yargılamasının tüm duruşmaları ağzına kadar dolu duruşma salonlarında gerçekleşti. Ülkenin dört bir yanından geldi davanın sahipleri.

Gerçekleri gizlemeye çalışan devlete rağmen bu adalet mücadelesi sonucunda ortaya çıkmış durumda katliamın sorumluları. Bu mücadele sayesinde ulaşılan deliller, gizlenmeye çalışılanlar kamusal hale geldi. Yani duruşma salonlarına sıkışmamış bir yargılama süreci başarılmış oldu. En çok da kadınlar doldurdu salonları. Çocuklarını, eşlerini, kardeşlerini, sevgililerini kaybetmiş kadınlar sürdürdüler bu mücadeleyi. Yan yana gelmekten vazgeçmediler. Dile kolay, yıllar boyu devam eden duruşmalar… Yanlarında büyüyen çocukları ile yol parasını sağdan soldan bularak geldiler. Saatler süren duruşmalara, IŞİD’li sanıkların hakaretlerine katlandılar. Buldukları her insana anlatmaktan yorulmadılar. Mahkemeye dertlerinin adalet olduğunu büyük bir sabırla her fırsatta söylediler.

Son duruşmada iki gün boyunca tek tek konuştular yine. Tüm sorumluların yargılandığı güne kadar vazgeçmeyeceklerini ilan ettiler. O yüzdendir ki, 10 Ekim 2015 tarihli Ankara Gar katliamı sadece anılan bir gün değil, bir adalet mücadelesinin adıdır. Bir unutturmama mücadelesi, bir inat ve sabır mücadelesi. Zöhre, Nesligül, Şafak, Nuray, Derman, Halime, Nebile, Serpil, Nebahat, Hatice ve adını sayamadığımız nice kadının mücadelesi.

O mücadele sayesindedir “vazgeçmeyeceğiz” deyişimiz. O mücadele sayesindedir o gün kaybettiklerimizi asla unutmayışımız. Tüm sorumluların yargılandığı gerçek adalete ulaşacağımız o güne kadar sürecek…

*10 Ekim Ankara Gar katliamı davası avukatlarından

Fotoğraf: Tamer Arda Erşin/Evrensel

İlgili haberler
10 Ekim anmalarına dahi tahammülleri yok!

10 Ekim Ankara Katliamı’nın 2. yıl dönümü için ülkenin dört bir yanında anmalar gerçekleşirken Ankar...

1 hafta sonrasına ertelenen 10 Ekim davasında anne...

10 Ekim davasının 9. duruşmasında adalet istiyorum diyen kayıp yakını salondan çıkarılmak istendi. T...

GÜNÜN FOTOĞRAFI: 10 Ekim’in mağduru kadınların ‘ad...

10 Ekim Katliamı anmasında kadınlar en önde yer aldı. Kardeşlerini, eşlerini, çocuklarını, arkadaşla...


Önceki haber
Barınmak ne mümkün?
Sıradaki haber
Enerci değil adaletsizlik