AKP’nin 21 yılında emek sömürüsü, hak gaspları ve mücadele tablosu
AKP'li yıllarda neler yaşadık gelin birlikte hatırlayalım...

ARTAN YOKSULLUK, BÜYÜYEN EŞİTSİZLİK
Yoksulluk arttıkça özellikle kadınlar için ucuz işçilik arttı. Her 10 kadından 3’ü kayıt dışı çalışıyor ve çalışan kadınların yarısı emekli olamayacak. 2015 yılından bu yana 1 milyon kadın, çocuk bakımı nedeniyle işten ayrılmak zorunda kaldı.

Kadınlar erkeklerle aynı işkolunda, aynı fabrikada, aynı tarlada aynı süreyle çalıştığı halde aynı ücretleri alamıyor. 2023 yılında ILO’nun açıkladığı verilere göre Türkiye’de cinsiyetler arası ücret eşitsizliği her yıl katlanarak artıyor. 2020 yılında kadınlar, erkeklerden yüzde 13 daha az kazanıyordu, bu oran 2023’te yüzde 15’e yükseldi. Artan yoksulluğun yükü en çok kadınları etkiledi; sofralar günden güne küçüldü, çocukların beslenme çantalarına sadece bayat ekmek, kuru simit konulmaya başlandı.

UNUTMAYACAĞIZ!

• “İşsizlik oranı niye artıyor? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde işgücüne katılım oranı daha artıyor.
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek (Mart 2009)
• “İş hayatında kadın-erkek eşitliği söz konusu olamaz. Komünist rejimlerin yaptığı gibi, kadın- erkek aynı işte çalıştırılamaz. Bu insanın doğasına aykırı. Kadının önceliği annelik olmalı.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan (Kasım 2014)

HER YIL 100’ÜN ÜZERİNDE KADIN İŞ CİNAYETİNDE YAŞAMINI YİTİRDİ
İktidara geldikleri 2002 yılında “çalışanların dostu” olacağını ileri süren AKP, çalışma yaşamını taşeronlaştırma ve esnek çalışma ile kuralsızlaştırdı. Kamu işyerlerinde kadrolaşma had safhaya ulaştı. AKP’nin 21 yılık iktidarında yaşamını yitiren işçi sayısı 30 bini aşmış durumdayken, iş cinayetlerinin üstü “kaza, kader, fıtrat” söylemleriyle örtülmeye çalışıldı. 2017’de hayatını kaybeden 2006 işçiden 116’sı, 2018’de hayatını kaybeden 1923 işçinin 112’si kadındı. İş cinayetlerinde ölen kadın işçilerin, yüzde 90’ından fazlası sendikasız, yüzde 75’i ise kayıt dışı çalışıyordu. Özellikle her türlü haktan yoksun bir biçimde çalışan tarım işçisi kadınlar her gün ölümle yüz yüze.

SENDİKAL ÖRGÜTLENMELER BASTIRILDI: HER 10 KADINDAN SADECE 1’İ SENDİKALI
Her 10 kadın işçiden yalnızca 1’i sendikalı, kayıt dışı istihdam da dahil edildiğinde kadınlarda gerçek sendikalaşma oranı yüzde 6,2. Kadın istihdamının yüzde 32,5’i kayıt dışı. Peki eşit işe eşit ücret, insani çalışma koşulları, işyerinde baskı, mobbing, işten atma tehdidine karşı sendikalaşmak isteyen kadınlar nelerle karşılaştı? Anayasa ve Sendikalar Kanunu çiğnenerek kapı önüne kondular. Farplas’ta, ETF’de, Marlbora’da, LeZita’da ve daha sayamayacağımız nice işyerinde kadın işçilerin karşısına polis dikildi. Devletin tüm gücü patronları korumak için kullanıldı. İşyerlerinde baskı, mobbing, işten atma tehdidiyle işçiler sindirilmeye çalışıldı. Pandemi ve kriz dönemlerini fırsata çeviren patronlar işyerlerinde şiddeti, baskıyı, işten atmaları artırırken, tüm kamu kaynakları vergi ve teşvik adı altında sermayeye aktarıldı, kadınlar ise büyüyen işsizlik ve yoksulluk içinde şiddet dolu hayatlara mahkûm edildi.


KADINLARIN SOSYAL HAKLARA ERİŞİMİNE SET ÇEKİLDİ
Kadınların sosyal hizmetlere erişimi günden güne zorlaştı. Özellikle özelleştirmelerin artmasıyla kadınların sağlık ve eğitime erişmesi zorlaştı. Özel hastanelerde ateş pahası fiyatları ödemeyen kadınlar devlet hastanelerinde muayene olabilmek için aylarca sıra beklemek zorunda kaldı. Hastanın poliklinik sırası bulamamasının ya da acil servislerde geç muayene olmasının sorumlusu olarak hekimler ve hemşireler gösterildi. Oysa sorumlu, kamu sağlık kurumlarına yeterli atama yapmayarak halkı nitelikli bir sağlık hizmetinden mahrum bırakan AKP iktidarlarıydı.
Eğitimde de benzer bir tablo söz konusu. Günden güne artan fırsat eşitsizliği, ekonomik zorluklar, eğitimde cinsiyet eşitsizliği birçok kız çocuğunu eğitim hayatını kopardı. 2023 yılında hâlâ çocukların yüzde 19’u okul yerine işe gidiyor. Kız çocuklarının yüzde 2’si erken yaşta evlendiriliyor. AKP’li yıllar içinde giderek artan sayıda çocuk, okul sıralarında olmak yerine bodrum katlarındaki atölyelerde çalışıyor.

SİYASAL İSLAM BASKISI VE AİLE DAYATMASI
AKP’li yıllarda kadınlara “aile” dışında yaşam hakkı tanınmaması hakların günden güne kısıtlanmasına yol açtı. AKP resmi ve gayrı resmi kurumlarıyla, ittifaklarıyla, cemaatleriyle kadınların evlere çekilmesi ve her türlü baskıya boyun eğmesi için uğraştı. Kadınlara “aile” dayatması yapan iktidar LGBTİ’lere karşı her türlü kin, nefret ve düşmanlığı körükledi.
Diyanet İşleri Başkanlığı her geçen yıl artan bütçesi, genişleyen yetkileri, yaptığı açıklamalar ile toplumsal yaşamın her alanında gittikçe daha çok söz sahibi oldu.
Cemaat ve tarikatlar kök saldı, cemaatlerde çocuklar yurt binalarında, sıbyan okullarında istismara uğradı, yanarak can verdi. Kadınlara reva görülen şiddet, eşitsizlik, ayrımcılık ve itaat zorunluluğu “fıtrata” bağlandı. Kadınların her türlü talebi “fıtrata ters” denerek küçümsendi. Kadınların “terbiye” edilmesi, evde, sokakta, okulda, otobüste, parkta, yurtta, işyerinde “mümin erkeklerin” görevi ilan edildi. Çözüm arayan kadınlar, Aile İrşat Merkezlerinde “Daha çok Kur’an oku, alttan al, yuvanı dağıtman günah” sözlerini duydu. Hak arayanlar, adalet saraylarında içinde hadis ve Kur’an alıntıları geçen mahkeme kararlarıyla karşılaştı.
UNUTMAYACAĞIZ!
• “Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim...”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan (Aralık 2014)
• “Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamalıdır”, “Annelik asla vazgeçilmeyecek, insanlığın varoluşundan sonuna kadar var olacak bir kariyerdir. Annelik tartışılmasız ve kutsal bir kariyerdir.”
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu (Ocak 2015)
• “TOKİ’de artık 1+1 dairelere izin vermeyeceğiz, bu tip daireler aile yapısına uygun değil.”
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam (Mayıs 2015)


KADINLAR ENKAZ ALTINDA KALDI
Deprem fay hatları üzerine kurulu olan bir ülkede plansız şehircilik, inşaat şirketleri ve müteahhitlerin servetine servet katan yapılaşma anlayışı on binlerce insanın canına mal oldu. 2011 Van, 2020 Elâzığ, 2020 İzmir ve 2023’te 11 ili etkileyen Maraş merkezli depremlerde enkaz altında kalan halk kendi kaderine terk edildi. Maraş depremlerinin ilk andan itibaren çok geniş bir bölgeyi etkilediği ve çok ağır sonuçları olacağı belli iken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk sözlerinden biri “Bunlar kader planında olan şeyler” oldu.
Depremin ardından özellikle kadınların her türlü ihtiyacının görmezden gelindiğine şahit olduk. Hijyen malzemeleri, hijyenik barınma koşulları sağlanmadığı için bulaşıcı hastalıklara açık hale getirildiler. Çocuğun, yaşlının, ailenin bakımının tüm sorumluluğunu üstlenen kadınlar, ailesi aç kalmasın diye hasarlı yapılara girip yemek yapmak zorunda kaldı. Şiddeti önleme ve kadınları koruma mekanizmaları işletilmediği için artan şiddete mahkûm edildiler; çocuk bakımı, güvenlik, barınma konularında tamamen yalnız bırakıldıkları için şiddet gördükleri erkeklere dönmek zorunda kaldılar.

MÜCADELE EL ELE, KOL KOLA BÜYÜDÜ
Tüm bu tabloya karşı kadınlar her alanda mücadeleyi büyüttü, örgütlendi. “Kız Kardeşlik Köprüsü ile Hayatı Yeniden Kuruyoruz” diyerek deprem bölgesindeki kız kardeşlerine yardım için seferberlik yarattılar.
Tek bir çocuk okula aç gitmesin diye her okulda çocuklara “Bir Öğün Ücretsiz Yemek Kampanyası” yürüttüler ve okul öncesi eğitimde çocuklara bir öğün ücretsiz yemek hakkı kazanıldı.
Hakları için, daha iyi çalışma koşulları için örgütlendiler, haklarını aradılar, örgütlendiler, mücadele ettiler.
Tek bir kadın daha öldürülmesin diye günlerce sokaklardan geri çekilmediler, yaşam hakkını savundular.


Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
AKP’nin 21 yılında kadınlar-1 | Sağlık hizmetinden...

Beyannameyi okuyunca akıllarda şu soru beliriyor: Cumhurbaşkanı iktidarda olduğu süre boyunca yapmad...

AKP’nin 21 yılında kadınlar-2 | Güvencesizleşen, e...

21 yıllık iktidar boyunca kadın emeği hangi süreçlerden geçti, kadınlar hangi hakları için nasıl müc...

AKP’nin 21 yılında emek sömürüsü, hak gaspları ve...

AKP'li yıllarda neler yaşadık gelin birlikte hatırlayalım...