Temizlik İşçilerine Adalet!
Ellerinde kalan tek hakları, sendikalarıydı. Onu da kaybetmemek ve diğer haklarını alabilmek için, ‘Justice for Janitors’ (Temizlik İşçilerine Adalet) kampanyası başlattılar, 1985’te.

Milyon dolarlık şirketlerin kat kat, oda oda temizliğini yapıyorlar, saatte 5 dolardan bile az kazanıyorlar, evlerinin kirasını ödemekte, ailelerine bakmakta zorlanıyorlardı. Pahalılaşan ve zorlaşan hayat, bir süpürge misali, çoğu göçmen olan kadın erkek temizlik işçilerini ikinci bir işte çalışmaya itiyordu, ki ay sonunu getirebilsinler.
Amerikalı temizlik işçileri 1980’lerde ücretlerinde düşüş, sosyal haklarında kayıplar yaşamaya başlamıştı. Özellikle Reagan döneminin sendika ve işçi karşıtı politikalarından onlar da nasibini alıyordu. 1983’te Los Angeles’ta bir temizlik işçisi, saat ücreti olarak 7 dolar alırken ve kendisi ile ailesi için tam sağlık sigortası varken, 1986’da saat ücreti 4,5 dolara indirilmiş ve sağlık sigortası elinden alınmıştı.

Ellerinde kalan tek hakları, eğer üye iseler, sendikalarıydı. Onu da kaybetmemek ve diğer haklarını alabilmek için, ülke genelinde yayılan bir ‘Justice for Janitors’ (Temizlik İşçilerine Adalet) kampanyası başlattılar, 1985’te. SEIU’nun (Hizmet İşçileri Uluslararası Sendikası) Pittsburgh’ta başlattığı kampanya işçilerin lehine sonuçlanınca, ‘Justice for Janitors’ şehir şehir yayılmaya başladı. Diğer yerellerdeki sendikal faaliyet de canlanıyor ve toplusözleşmelerde olumlu adımlar atılıyordu. Özel sektör binalarındaki temizlik işçileri de örgütlenmeye başlamıştı.

‘BİRLEŞEN HALK ASLA YENİLMEZ’
Yıllar, birçok şehirdeki temizlik işçilerinin çeşitli mücadeleleri ve bazı kazanımlarıyla ilerlerken, Los Angeles temizlik işçileri için tarihe geçecek bir olay yaşanacaktı. Toplusözleşme haklarının yok sayılmasına, sigorta haklarının gasp edilmesine, ücretlerinin düşürülmesine karşı diğer şehirlerde olduğu gibi burada da mücadele ediyordu işçiler ve bina bina kazanım sağlıyorlardı. Şehirdeki en büyük televizyon ve film şirketlerinin olduğu Century City gökdelenine gelindiğinde, sendikanın o bölgede artık yüzde 70’lik bir örgütlü gücü vardı. O gökdelenin temizlik işleri Danimarka kökenli, sendika karşıtı ISS şirketindeydi. Şirketin sendika üyelerini işten atması, tutuklattırması, yasaları hiçe sayması temizlik işçilerini iyice kızdırmıştı.

Ama işçiler o binada da kazanmaya kararlıydı. 15 Haziran 1990’da 200 temizlik işçisi, yüzü aşan kadın, erkek, çocuk, yaşlıların da içinde olduğu destekçi grubuyla birlikte, Century City binasının önünde protesto yapacaklardı. Her zaman olduğu gibi, o gün de sloganlar atacak, sendikal örgütlenme ve ücret artışı taleplerini haykıracaklardı. Fakat o gün, Amerikan işçi sınıfı tarihine geçecek bir polis şiddeti yaşandı. Eli coplu polisler, göstericileri binaya yaklaştırmama emrini almıştı. Emeklerini çalan hırsızlar cam gökdelenin üst katlarındayken, işçiler her gün temizliğini yaptıkları binanın girişine alınmıyor, emeklerinin gerçek karşılığını istedikleri için coplarla darbediliyorlardı. Ailelerine desteğe gelen yaşlılar ve çocuklar ile temizlik işçilerine desteğe gelen halk da coplanıyor, yerlerde sürükleniyordu.

Eylemcilerin saldırıdan önceki gülücükleri, esprili sloganları, yerini 1973 Şili Darbesi’nde direniş marşı haline gelen “El pueblo unido, jamás será vencido” (Birleşen halk asla yenilmez) sloganına bırakmıştı... Geldikleri ülkelerde görünmezliğe itilen göçmen işçiler, oralardaki mücadelenin değerlerini de Amerika’ya taşıyorlardı bir anlamda. 

Onlarca kişi gözaltına alındı, onlarcası hastaneye kaldırıldı. Yaralananların arasında iki hamile kadın vardı ve biri polis şiddeti yüzünden çocuğunu düşürdü. Olaydan sonra temizlik işçisi bir kadın İspanyolca şöyle diyordu: “Ben bu ülkede yasal olarak hayatta kalmaya çalışıyorum. Banka soymuyorum, uyuşturucu satmıyorum. Sadece ücretimin artmasını istiyorum, hiçbir yasayı çiğnemiyorum. Polis, beni sanki bir çöpmüşüm gibi sürükledi!”

‘SÍ, SE PUEDE!’ (EVET, YAPILABİLİR!)
Polisin uyguladığı şiddet, önce yetkililer tarafından inkar edildi, göstericilerin saldırdığı ve polisin savunmaya geçtiği söylendi. Fakat televizyon kanallarından yayınlanan görüntüler ortaya çıkınca, toplumun her kesimi temizlik işçilerine destek verdi. Polis şiddeti işçileri yıldırmadı, halk olayın arkasını bırakmadı, politikacılar ve sendikacılar şirkete yönelik baskılarını sürdürdüler. Amerikadaki Birleşik Tarım İşçilerinin sloganı, artık temizlik işçilerinin de sloganı haline geldi: “Sí, se puede!” (Evet, yapılabilir!)

Ve gerçekten de oldu. İki sloganın da hakkını teslim etti işçiler ve onları destekleyenler. Ve böylece 15 Haziran’ı işçilere şiddet uygulanan bir gün olmaktan çıkarıp kendi zaferlerini hatırlatan bir gün yaptılar.

ISS, sendikayla masaya oturmayı kabul etmek zorunda kaldı. Kampanyalar, yıllar içinde farklı işyerlerinde devam etti. Bugün de ‘Fight for 15$’ ve ‘Raise America’ adlı asgari ücret kampanyaları devam ediyor. 


15 HAZİRAN; ULUSLARARASI TEMİZLİK VE GÜVENLİK İŞÇİLERİNE ADALET GÜNÜ
Amerika’da temizlik işçilerinin Justice for Janitors (Temizlik İşçilerine Adalet) mücadelesinden etkilenen başka ülkelerdeki temizlik işçileri de sendikalarıyla birlikte bu tür kampanyalar düzenledi. İngiltere’de Justice for Cleaners (Temizlik İşçilerine Adalet), Avustralya’da Clean Start: Fair Deal for Cleaners (Temiz Başlangıç: Temizlik İşçileri için Adil Anlaşma), Almanya’da Ich putze Deutschland (Almanya’yı Temizliyorum) gibi... Uluslararası Hizmet Sektörleri Sendikası UNIGlobal’ın dünyadaki üye sendikalarınca 15 Haziran, Temizlik ve Güvenlik İşçilerine Adalet Günü olarak kutlanıyor. Bu günün simgesi ise sarı temizlik eldiveni.

Not: Ken Loach’un yönetmenliğini yaptığı Bread and Roses (Ekmek ve Güller) filmi, Los Angeles’daki temizlik işçilerinin mücadelesini konu alır.

Kaynak: https://www.labor.ucla.edu/what-we-do/research-tools/campaigns-and-research/justice-for-janitors/ Justice for Janitors. UCLA Labor Center.

İlgili haberler
‘Seçme hakkını’ seçmek... Zora, zorbalığa rağmen.....

Görüyor ve biliyoruz ki bu seçimler yalnızca “Belediyeyi kim yönetecek?” seçimi değildi, şimdi artık...

Sandık bir şeydir, örgütlü güç her şey

Bunca sefalet, bunca yalan dolan, bunca güvensizlik, bunca çirkinlik içinde “Her şey güzel olacak” d...

Ev işçisi Leyla anlatıyor: Sigorta yok, gelecek yo...

Ev işçisi Leyla: ‘Bazen ev sahipleri çok takıntılı oluyor, kıl görse yeniden temizlik yaptırıyor. Ti...