Kapitalizmin doğumunun gerçekleştiği 15 ve 16. yüzyıllar, mülksüzler için korkunç ağır yıllardı. Açlık ve yoksulluğun, evsiz ve işsiz ordularının çığ gibi büyüdüğü bu dönemde, özellikle kadınlar, kitlesel olarak emek pazarına sürüldü.
Daha devrim öncesinde, Fransa’da manifaktürlerde çalışanların büyük bölümünü kadın işçiler oluşturuyordu. Paris’in banliyöleri işsiz, aç, dilenen ve bedenlerini satan kadınlarla dolup taşıyordu. Devrimden yana tutum alan yoksul Fransız kadınları, “dürüst iş” ve “ucuz ekmek” talepleriyle Paris merkezine yürüyerek Fransız Devrimi’ni başlattılar.
Toplumun bütün kesimlerini, eşitlik ve özgürlük vaadi ile kendi safına çeken burjuvazi, iktidara geldiğinde, bu taleplere baskıyla karşılık verdi. Devrimin dönüm noktalarında önemli rol oynayan kadınlar da bundan nasibini aldı. Her türlü eşitlik talepleri şiddetle karşılanan kadınların kulüpleri kapatıldı, gazeteleri yasaklandı, önderleri cezalandırıldı, hatta kimileri giyotine gönderildi.
DÜNYADA KADIN EMEĞİNİN VE MÜCADELESİNİN TARİHİ...
* 19 yüzyıl, bir önceki yüzyıldan devralınan çelişkilerin derinleşerek sürdüğü, toplumsal değişimlerin, devrimlerin yüzyılı oldu. Sanayi Devrimi’yle büyük ölçekli üretime geçildi, toplu ve hızlı üretim ağı kuruldu. Bu dönem, kadınların, erkeklerle beraber emek gücünü satmak üzere evlerinden çıkıp fabrikalara doluştuğu, üretime geniş çapta dahil olduğu bir süreci ifade eder.* İşçi sınıfının doğuşunun ve büyük toplumsal hareketlerin gelişmesinin kadının kurtuluş mücadelesi üzerinde büyük etkisi oldu. Bilimsel sosyalizmin kurucuları, toplumsal gelişimi analiz ederken, kadının kurtuluşu ile işçi sınıfının kurtuluşu ve sosyalist toplum düzeni arasındaki bağları ortaya koydular. Böylece “kadın sorunu” sınıf mücadelesinin teorik bir unsuru haline geldi.
* 19. yüzyılın ancak ikinci yarısında, işçi sınıfının politik ve sendikal örgütlenmesi ilerledikçe, kadınların örgütlenmesinde de gelişme sağlanabildi.
1864’de kurulan Uluslararası İşçi Birliği yani 1. Enternasyonal, kadınların da üyeliğe kabul edilmesini onayladı. Enternasyonal, kadın emeğini kaçınılmaz olarak gördü, kadının anne olarak konumunu savundu, kadınların işgücünü ve sağlığını koruyan yasalar talep etti.
Fransa’da kadın Komünarlar, İngiltere’de Ulusal Kadın İşçiler Birliği, Almanya’da İşçilerin Uluslararası Sendikal Birliği, ABD’de Ulusal Ekmek Birliği ve Kadın Sendikaları Birliği, emekçi kadınların örgütlendikleri, birçok önemli grev ve gösteri düzenledikleri başlıca örgütler oldu. Kadınlar iş, ekmek, özgürlük, eşit işe eşit ücret, kadın işçi sağlığının korunması, annelik yardımı, işçi kadınlar için kooperatif evleri ve yalnızca mülk sahibi kadınlar için değil bütün kadınlar için oy hakkı gibi talepler uğruna mücadele ettiler ve önemli haklar elde ettiler.
* 1889’da Londra'da yaşanan Kibritçi Kızlar grevi, 1857'de New York'ta dokuma işçisi kadınların 8 Mart’ı yaratan grevi, 1909'da Manhattan'da 20 bin gömlek işçisi kadının katıldığı grevler, bu süreçte, kadın işçilerin kazanımla sonuçlanan kitlesel emek hareketlerinden bazılarıdır.)
* Kadının emeğinin yanı sıra, seçme ve seçilme hakkı da, hareket noktaları ve hedefleri aynı olmasa da farklı sınıflardan kadınları bir araya getiren temel sorunlardan biriydi. Ancak egemen sınıflar, kadınların oy hakkına amansızca karşı çıktı.
* İngiltere’de Süfrajetler olarak anılan kadınların oy hakkı için verdiği mücadeleden doğan “Kadınların Toplumsal ve Politik Birliği, öğretmenleri, tezgâhtarları, kâtipleri, terzileri ve tekstil işçilerini de içine alan 3000 şubeye sahip oldu. “Kadınlara Oy Hakkı” isimli gazeteleri haftada 40.000 adet satıyordu.)
* Sosyalist kadın hareketinin ideolojik ve örgütsel birliğini sağlayan ise 1907’de Stuttgart’ta yapılan Birinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı oldu. 1910’da Kopenhag’da düzenlenen İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda ise kadının genel seçme ve seçilme hakkını savunan bir karar alındı. Aynı konferansta Clara Zetkin’in önerisiyle, her yıl bir günün, kadınların uluslararası mücadele günü olarak kutlanması kararı alındı. Böylece 8 Mart, Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak benimsendi.
* 1. Dünya Savaşı Avrupa’da hem burjuvazi hem de işçi hareketini iki kampa böldü. Sosyalist Enternasyonal’in “her türlü araçla savaşı önlemek” yönündeki kararı bir kenara atıldı. Bu kararın hayata geçirilmesini savunan az sayıdaki sosyalist ve devrimci önderi destekleyenler, yine proleter kadın hareketinin geniş kesimleriydi.
1915 yılında Clara Zetkin’in çabalarıyla Bern’de toplanan Sosyalist Kadınlar Konferansı, emekçi kadınlara seslenen bir manifestoyla, savaşın emperyalist karakterini ve vatanın savunulması yalanını teşhir etti.
* Aynı yıllarda Çarlık Rusyası’nda milyonlarca emekçi talepleri için ayağa kalkmış ve devrime yürüyordu. Elbette Rusya’nın kadın işçileri de bu mücadelede yerini almıştı. 1905'ten itibaren sayısız mitingler, eylemler, emek mücadeleleri yürüttüler. St. Petersburg tekstil fabrikalarındaki kadın işçiler, 1917’nin 8 Mart’ında başlattıkları grev hareketiyle, Ekim Devrimi’nin de fitilini ateşlediler.
Ekim Devrimi’yle kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, yıllar içinde, kadınların pek çok özlemini hayata geçirdi. "Eşit işe eşit ücret" ilkesini ilk defa Sovyetler ilan etti. Erkeklerin tekelinde olan iş alanları kadınlara açıldı. Mesleki eğitim ve okur-yazarlık seferberliği başlatıldı. Kadını dört duvar arasına hapsederek körelten çocuk eğitimi ve ev işleri toplumsallaştırıldı; kreşler ve kamu yemekhaneleri açıldı. Ücretsiz eğitim ve sağlık hakkı, ücretli doğum izni kabul edildi.
Mart 1919’da III. Enternasyonal’in kuruluşuyla birlikte proleter kadın hareketi nihai olarak işçi sınıfının örgütlü devrimci mücadelesinin bir parçası haline geldi. Bunda, devrim mücadelesinin ve emekçi kadın hareketinin önder isimleri olarak tarihe geçmiş kişilerin payı büyüktür.
PEKİ BU COĞRAFYANIN EMEK TARİHİ?
Coğrafyamızın emek tarihi ise Batı’daki kapitalist gelişim ve işçileşme süreciyle paralellik gösterememiştir. Osmanlı’da toprağın sahibi devlet olduğundan sermaye birikimi ve burjuva sınıfı meydana gelememiştir.Sanayileşme ilk olarak, 16. ve 17. yüzyılda, gayrı Müslimler ve yabancılar eliyle, dokumacılığın çeşitli kollarında gerçekleşti. Batılı anlamdaki fabrikaya geçiş ve işçileşme 19. yüzyıla rastlar. Müslüman kadınların fabrikalarda çalışmaya başlaması ise 1860’lardadır.
Osmanlı’da işçi kitlesinin artık sınıf niteliğini kazandığı ve emek mücadelelerine giriştiği dönem, 1870’ten 1908’e uzanan süreçtir. Çalışma koşulları çok ağır, ücretler düşüktür. 1910-12 yılları, çoğunlukla kadınların çalıştığı dokuma ve tütün iş kollarında grevlerin yaşandığı yıllardır.
Osmanlıda ve genç cumhuriyette bir kadın hareketinden söz etmek zor olsa da, 1908’den itibaren Fatma Aliye Hanım ve Halide Edip Adıvar’ın isimlerinin öne çıktığı, vakıf ve cemiyet tarzı örgütlenmeler yaşanmıştır. Bu faaliyetlerin merkezinde Batılılaşma ve mesleki eğitim vardır.
İmparatorluğun I. Dünya Savaşı’ndan yenilerek çıkışı, Anadolu’nun işgali, kadınların da etkin olduğu Kurtuluş Savaşı’nı hazırlayacak örgütlenmelere yol açmıştır. Türkiyeli kadın yasal olarak siyasal hakları olmasa da politikanın içindedir. 1920 yılında Bakü'de toplanan Birinci Doğu Halkları Kongresi’nde Türkiye adına Naciye Hanım konuşur. “Haklarda tam eşitlik, erkeklerle aynı genel ve mesleki eğitimi görmek, kadının tüm idari işlere ve tüm yasama işlevlerine çekincesiz kabulü, tüm şehir ve köylerde kadın haklarını koruma komitelerinin örgütlenmesini” ister.
İLK 8 MART KUTLAMASI
- 1921 yılında Ankaralı Komünist kadınlar, Ankara bağlarından birinde ilk 8 Mart’ı kutladılar.
- Nezihe Muhiddin Hanımın “Türkiye'de kadın ve erkeğin, toplumsal, ekonomik ve siyasal eşitliği” için 1923’te kurduğu “Kadınlar Halk Fırkası”na izin verilmedi. Türk Kadın Birliği’ne dönüştürülen parti, “Eşit işe eşit ücret, bekar anneler, fahişeliğin kaldırılması” gibi sorunlarla uğraştı.
- İlk Meclis’in, çok eşliliği koruyan kararına karşı da yine Nezihe Muhiddin’in başını çektiği bir tür kadın meclisi toplandı. 1924’teki bu toplantının yankıları ve basına yansıyışı Batı örnekli bir medeni yasanın 1925’te kabul edilmesini sağladı.
- 1961 Anayasası’na değin, çıkarılan çeşitli yasalar nedeniyle işçilerin sendikal örgütlenmesi sürekli olarak sekteye uğradı. Çoğunlukla gizli örgütlenmek durumunda kalsa da işçi sınıfı grevler, eylem ve direnişler gerçekleştirmekten geri durmadı.
- 1963’te sendika kurmak, toplu sözleşme, grev ve lokavt yasalara girdi. 63-71 tarihleri arasında en çok grev gıda işkolunda görüldü. Bu işkolunda yoğunlukla kadın işçiler çalışmaktaydı. Kadın işçilerin kalabalık olduğu dokuma sanayinde de bu yıllarda 30 grev yapıldı.
71 ve 80 darbeleriyle işçi hareketi üzerinde baskı kurulur, toplusözleşme ve grev başta olmak üzere tüm haklar kullanılamaz hale getirilirken, sendikalar ve kitle örgütlerinin kapısına kilit vuruldu. 12 Eylül kadın örgütlenmelerini de yasakladı. Kadın kurumlarına operasyonlar düzenlendi, arşivlerine el konuldu, siyasi partilerin kadın kolları kurması yasaklandı.
80’li yılların sonlarında gelişmeye başlayan ve ‘89 Bahar eylemleriyle doruğa çıkan işçi hareketiyle birlikte, diğer toplumsal hareketlerde ve demokratik taleplerde de artış görüldü. Özellikle kadına yönelik şiddete karşı sokağa çıkan ve kampanyalar düzenleyen feministler ve çeşitli kadın hakları savunucuları da bunların arasındaydı.
90’lı yıllardan bugüne hızla gelişen burjuva kadın hakçı anlayışlar değildi yalnızca.
1991’de Zonguldak madencilerinin grevini, bütün bir şehri kapsayan büyük bir harekete dönüştüren şey, madenci eşlerinin çocuklarıyla birlikte en ileriden katılmasıydı örneğin. Toplumun bütün sınıf ve tabakalarından kadınlar, kendi özgül sorunlarından kalkarak hayatın her alanında harekete geçtiler: Cumartesi anneleri, Bergamalı köylü kadınlar, Kürt kadınları, kamu emekçisi kadınlar, yıkıma karşı direnen kadınlar, işçi kadınlar…
Özellikle son yıllarda kadın işçiler, düşük ücret. uzun çalışma, işten atma, sendikasızlaştırma ve özelleştirmeye karşı; ücretsiz kreş, yemek, doğum izni gibi haklar için mücadeleleriyle öne çıktılar.
Yüzyıllardır mücadele eden, ezilen, bugünkü haklarımızın dişiyle tırnağıyla yaratıcısı olan emekçi kadınlar, yürünecek yolu açarak gösterdiler...
İlgili haberler
Kadınların oy hakkı mücadelesi
Kadınların hiçbir hakkını kazanması kolay olmadı, oy hakkını da tabii ki. Kadınlar dünyanın çeşitli...
DEVRİMİN KADINLARINA BİR İADE-İ İTİBAR ÇALIŞMASI:...
Tarih boyu kadına yüklenen “annelik” rolünü reddeden, eril iktidarın sunduğu “kadınlık” hallerini el...
Kadına eşitlik neden lazım oldu?
Bir yandan kadınlara neyi hak edip etmedikleri dikte ediliyor diğer yandan kadınların kazanımlarını...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.