ALMANYA’DA 25 KASIM’A DOĞRU: Kadınlar şiddete en çok evlerinde maruz kalıyor
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla Almanya’da neler yapılıyor, Pelin Şener derledi.

“Kadına Yönelik Şiddet” danışma merkezinde her 20 dakikada bir telefon çalıyor; bir danışman 365 gün 24 saat telefona cevap veriyor. Kadınlara nereden yardım alabileceklerini, olası bir rapor için gizlice nasıl kanıt toplayabileceklerini anlatıyor. Kadınlar çoğu zaman sistematik olarak maruz kaldıkları şiddete kendilerini güvende hissetmeleri gereken yerde, yani evlerinde maruz kalıyor.

Perşembe günü Berlin’de İçişleri Bakanı Nancy Faeser (SPD) ve Aile Bakanı Lisa Paus (Yeşiller) tarafından açıklanan sayılar şiddetin Almanya’da da halen ne denli yüksek olduğunu ortaya koydu. 2021 yılında yetkililer, ülke çapında bir partnerin veya eski partnerin şiddet uyguladığı veya şiddet uygulamaya teşebbüs ettiği 143 bin 604 vakayı kayda geçirdi. Saldırı ve takipten, tecavüz ve cinayete kadar uzanan bu tür suçların mağdurları yüzde 80,3 ile ağırlıklı olarak kadınlardı.

Vaka sayısı 2020’nin ilk korona yılına kıyasla yüzde 2 buçuk oranında hafif bir düşüş göstermiş olsa da eğilim farklı: Sayı geçmiş yıllarda istikrarlı bir şekilde arttı. Böylece beş yıllık bir karşılaştırma yüzde 3,4’lük bir artışa ulaştı. Buna ek olarak, mağdurların çoğu polise gitmediği için karanlık alan olarak adlandırılan alan muhtemelen çok daha büyük.

Aile Bakanı Paus, Almanya’daki üzücü gerçeğe atıfta bulundu: Her üç günde bir kadın, partneri ya da eski partneri tarafından öldürülüyor. Suç istatistikleri analizine göre, 2021 yılında 113 kadın ve 14 erkek ölümle sonuçlanan partner şiddeti mağduru olmuştur. “Gerçek şu ki, pek çok şiddet mağduru yardım istemekten korkuyor. Bu nedenle hem şehirde hem de kırsalda kapsamlı, düşük eşikli bir destek hizmetine ihtiyacımız var” dedi.

Kadın sığınma evlerinin kronik olarak yetersiz finanse edildiği bakanın ağzından da dile getirildi. Şu anda Almanya’da yaklaşık 350 sığınma evi ve 100 kadar da barınak bulunmaktadır. Paus, “Herkes mevcut rakamların çok düşük olduğunu biliyor,” dedi. Ancak yeni sığınma evleri açılması, kaynakların artırılması konusunda bir görüş belirtmedi.

Son araştırmalar, internet üzerinden işlenen suçlarda da artış olduğunu gösteriyor. Ancak, bu da yasanın son zamanlarda sertleştirilmesinden dolayısıyla şiddet suçlarının açığa çıkmasından kaynaklanıyor.

CİNSEL ŞİDDET ÜZERİNE BİR SERGİ: BU KURBANIN SUÇU DEĞİL!

Beatrix Wilmes’in enstelasyonlarından oluşan “Ne Giyiyordum” sergisi, 21 Kasım-5 Aralık tarihlerinde Bonn Belediye Binası fuayesinde sergilenecek.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü çerçevesinde cinsel şiddete maruz kalmış kişilerin deneyimlerini anonim olarak kamuya açıklayan sergi suça röntgenci bir bakış yerine tam tersine kararlı kadınların kişisel kıyafet ve ifadelerinden oluşan çok katmanlı bir enstalasyon olarak tasarlanmış.

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiyle düzenlenen sergi, konuya ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla çok sayıda şehirde de sergilenen gezici bir sergi. Sergi, cinsel şiddete maruz kalan kadınların farklı hikayelerini anlatmaya odaklanıyor. Kadınlar mini etek giydikleri için tecavüze uğramazlar. Burada mağduru suçlama olarak da adlandırılan duruma dikkat çeken sergi kadınların giysileri nedeniyle fail haline getirilmesine de eleştiri getiriyor.

Serginin başlığı, şiddete maruz kalanların dış görünüşü, giysileri veya davranışlarının şiddetin uygulanmasıyla tamamen ilgisiz olduğu gerçeğini anlatıyor. Cinsel şiddet hakkında konuşurken mağdurlara sıklıkla “Ne giyiyordun?” diye sorulur. Bu tür sorular, eylemin sorumluluğunu değiştiriyor ve kadına yönelik şiddeti bireyselleştiriyor, meşrulaştırıyor ve önemsizleştirilmesine katkıda bulunuyor.

Sergi, tecavüz mitleri olarak adlandırılan yanlış anlamaları kırmayı da amaçlıyor. Sergi çerçevesinde, on iki kadın yaşadıkları cinsel saldırıları metinlerle anlatıyor. Metinler, çoğunlukla kadınların saldırı sırasında giydikleri orijinal kıyafetlerle tamamlanıyor. Serginin en genç katılımcısı saldırı sırasında altı yaşındaydı en yaşlısı ise 80 yaşın üzerindeydi.

Sergiyi gezmek acı verici olabilir. Ancak yerel danışma merkezlerinin, acil yardım hatlarının broşürleri sergiye eşlik ediyor. Kadınlara yalnız olmadıkları duygusunu ve şiddete karşı mücadelenin tıpkı hikayelerini anlatan kadınlar gibi kararlı olması gerektiğini de…

ALMAN SENDİKALAR BİRLİĞİNDEN ÜLKE ÇAPINDA EYLEM: CİNSİYETÇİLİĞE VE ŞİDDETE KARŞI KIRMIZI KART!

Alman Sendikalar Birliği (DGB), federal hükümeti Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından sunulan İşyerinde Cinsel Taciz ve Şiddete Karşı Sözleşme’yi ulusal hukuka uygulamaya çağırıyor. DGB’nin eylemi, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü çerçevesinde iki hafta sürecek ve ülke çapında gerçekleşecek.

Eylemler, “İşyerinde şiddet ve tacize karşı sıfır tolerans! Şimdi 190 sayılı ILO Sözleşmesini onaylayın ve uygulayın!” talepleriyle gerçekleşecek. Üç yıl önce ILO üyesi tüm devletlerin, herkesin şiddet ve tacizden arınmış bir çalışma ortamına sahip olma hakkına sahip olduğu 190 sayılı Sözleşme üzerinde anlaşmaya varması bir dönüm noktası olmuştu. DGB, anlaşmanın Almanya’da da bir an önce imzalanması ve uygulanması için çağrıda bulunuyor ve değişik eylemlerin yanı sıra sosyal medya aksiyonları da düzenliyor.

DGB tarafından eylemlerle ilgili olarak yapılan açıklamada, 2017 yılında işyerinde cinsel taciz konusunun #MeToo tartışmasıyla tartışmaya açıldığına dikkat çekilerek “Nispeten güvenli profesyonel pozisyonlardaki kadınlar cinsel taciz ve saldırıya bu kadar uzun süre sessizce katlanmışlar mıydı? Peki ya tekstil işçileri, ev işçileri, sokak satıcıları, nakliye işçileri, bakım işçileri, kayıt dışı sektörde 2019 yılında imzalanan sözleşmeyle çalışma koşullarının gerçekten iyileşmesi için, imzacı devletlerin bu sözleşmeyi iç hukuklarına aktarmaları, uygulamaları ve onaylamaları gerektiğine de değinen sendikanın açıklamasında bu durumdan Avrupa mevzuatı etkileneceğinden, Avrupa Konseyi’nin öncelikle AB üye ülkelerine onay yetkisi vermesi gerektiği ve Bulgaristan, Macaristan ve Slovakya gibi devletler başta olmak üzere bazı üye devletlerin buna engel olduğu ifade ediliyor. Açıklamada, “Ancak Almanya hareket etmiyor. İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın yanı sıra dünya genelinde toplam 20 ülke ILO’ya onay başvurusunda bulunmuştur. Alman hükümeti henüz aynı şeyi yapmadı. Ancak Federal Çalışma Bakanı Hubertus Heil, haziran 2019’da Sözleşmenin imzalanmasından kısa bir süre sonra bunun gerçekleşebileceğini belirtmiş ve iktidardaki koalisyon partilerinin hükümeti de bunu koalisyon sözleşmesine dahil etmişti” deniliyor.

Mayıs ayında DGB kongresinde “İşyerinde cinsel taciz ve şiddet iş sağlığı ve güvenliğine entegre edilsin!” önergesini kabul etmişti. Hiç kimsenin sözleşmenin imzalanmasını beklemek zorunda olmadığı da belirtilen açıklamada, işverenler anlaşmada öngörülen tedbirleri zaten uygulayabilir ve uygulamalıdır. Kuşkusuz bu durum federal hükümeti görevinden muaf tutmamaktadır. ILO’nun 190 sayılı Sözleşmesinin onaylanması ve ulusal mevzuatta uygulanması için geç kalınmıştır. Çünkü şiddetten uzak bir yaşam ve tacizden uzak bir işyeri ayrıcalık değildir. Bunlar insan haklarıdır.

GÖÇMEN KADINLAR BİRLİĞİ: KADINA YÖNELİK ŞİDDETE HAYIR!


Almanya Göçmen Kadınlar Birliği 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle bir açıklama yaparak şiddetten arınmış bir yaşam ve kendi kaderini tayin hakkı için mücadele eden dünya çapındaki tüm kadınlarla dayanışma içindeyiz ve mücadele ediyoruz denildi. Kadına yönelik şiddetin dünya çapında arttığı dile getirilen açıklamada, “Güncel gelişmeler dünya genelinde kadın haklarının kötüye gittiğini göstermektedir. İnsan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik saldırılar, kadınların ve kız çocuklarının korunmasını daha da kötüleştirmiştir. Aile içi şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet ve tecavüz, cinsel sömürü ve insan kaçakçılığı, dijital alanda da taciz ve takip birçok kadın için günlük yaşamın bir parçasıdır. Kadına yönelik şiddet her zaman kadınları dezavantajlı kılan sosyal ve yapısal güç ilişkilerine gömülüdür. Ekonomik bağımlılık içinde olan, eğitim olanakları kısıtlı, yoksulluktan etkilenen, göçmen ve sığınmacı kadınlar bu yapısal şiddetten daha da fazla etkilenmektedir” denilerek, savaşa, İran’da yaşanan gelişmelere, Almanya’da kadınların şiddete karşı taleplerine değinildi.

İranlı kadınların eşitsizliklere, zorla örtünmeye, baskıya ve zulme karşı yıllardır sürdürdükleri mücadelenin, İran’da haftalardır devam eden cesur protestolarla doruğa ulaştığı İran’da devletin protestoculara karşı şiddet kullandığı, yüzlerce insanın öldüğü belirtilen açıklamada, İranlı kadınlarla dayanışma çağrısı yapıldı.

Önce pandemi döneminin şimdi de enflasyonun sonuçlarının kadınları doğrudan etkilediği söylenen açıklamada, hayat pahalılığının şiddete maruz kalan kadınların eşlerine ekonomik olarak daha da bağımlı hale getireceğine de vurgu yapıldı.

İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasında ciddi eksiklikler olduğu ifade edilen açıklama şu anda kadın sığınma evlerinde 15 bin eksik yer bulunduğu, Avrupa Konseyi’nin GREVIO raporuna göre, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinden beş yıl sonra bile, şiddete maruz kalan kadın ve kız çocuklarının korunması konusunda hâlâ ciddi eksiklikler bulunduğuna dikkat çekildi.

Ceza kanununun 218. maddesinin bir an önce iptalini isteyen Göçmen Kadınları Birliği, kadına yönelik şiddete karşı daha aktif ve kararlı bir mücadele edilmesini talep etti.

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül