İlahi Düzen’e meydan okuyan kadınlar
Kadınların hakları için ısrarla ve inatla bir arada durmaları ve mücadeleyi bırakmamaları gerektiği mesajını eğip bükmeden doğrudan iletiyor ‘İlahi Düzen.’

Kuru, sulanmamış, taşlaşmış bir toprağın çatladığını ve toprağın altında güneşi görmek için bekleyen bir tohumun filizlendiğini, toprağı değiştirecek bir umudun yeşerdiğini hissediyoruz. Değiştirebileceğimize dair inancımızın ve umudumuzun yeniden filizlendiği günler bunlar... Öyle hemen “Martın sonu bahar” değil elbette, ancak “Ne yaparsak yapalım değişmeyecek” karamsarlığına biraz umut serpilmiş olmadı mı?

Tarih de, dünya da, memleket de değişime olan inancımızı kuvvetlendirecek örneklerle dolu. Özellikle kadınların mücadele tarihi ve inatla elde ettikleri haklar bize “umut hep var” dedirtiyor.

Oy hakkı mücadelesi gibi... İşte Die göttliche Ordnung (İlahi Düzen) filmi de böyle bir tarihe ışık tutuyor. Film bir yandan ’68 gibi tüm dünyayı etkileyen toplumsal hareketlerin kadın hakları da dahil tüm demokratik hakları nasıl geliştirdiğini hatırlatırken, bir yandan da bu gücün kendi ellerimizde olduğunu gösteriyor.

NORA’NIN DEĞİŞİMİ
Film İsviçre’nin uzak bir eyaletinde, kadınların ancak 1990’da kazandıkları oy hakkı mücadelesine odaklanıyor. Medeni Kanununu aldığımız o ileri (!) Avrupa memleketi İsviçre’de kadınlara oy hakkı ancak 1971 yılında, kadınların kitlesel mücadeleleri sonucu verildi. Bunda 68’in yarattığı atmosferin etkisi de vardı. Bu değişimden yararlanamayan tek kenti ise Appenzell’di.

68’in belgesel görüntüleriyle başlayan film, izleyiciyi dönemin atmosferine sürüklerken Appenzell’deki bu gecikmeye işaret ediyor. Kocasının çalışmasına izin vermediği, yaşamı çocuklarına, kocasına ve kayınpederine hizmetle geçen ama deyim yerindeyse içinde bir cevher barındıran Nora, hikayenin ana karakteri. Nora’nın yaşadığı eşitsizliğe ve tanık olduğu adaletsizliklere karşı kayıtsız kalamayarak mücadeleye atılma sürecini izliyoruz.

Kocalarından izinsiz çalışamayan, toplumsal baskının yaşamlarını her yanıyla sardığı kadınların kendi sözlerini söylemeleri için bir umuda dönüşüyor Nora. Ancak Nora ile birlikte mücadele eden kadınların karşısına, kadınların her sesini yükselttiğinde olduğu gibi birçok engel çıkıyor. Toplumsal roller, kalıplaşmış gelenekler, kocanın sözünün, şiddetinin yanı sıra bir de başında bir kadın yürütücü olan gelenekçi ‘Kadın Haklarını Politikleştirme Komitesi Karşıtı’ adlı bir hareket... Çok yakın bir zamanda kadınların oy hakkıyla ilgili olarak yapılacak olan referandumda ‘hayır’ı örgütleyen bu kuruluş, erkeklerin ‘evet’ dememesi için uğraşıyor. Erkeklere sesleniyor çünkü, kadınların oy hakkına sahip olup olamayacağı da yine erkeklerin oyu ile belirleniyor. Ve bu mücadeleye katılan kadınları evde, işyerinde ya da sokakta baskılayacak olanlar da erkekler elbette...

Ama kentin kadınları hem yasaları, hem kocalarını, hem gelenekleri, hem de toplumu değiştirmek için göze alıyor her şeyi. Ve özellikle Nora’nın kocasında, çocuklarında, çevresinde yarattığı değişim tüm bunları değiştirmenin de mümkün olduğunu gösteriyor. Aslında “Bir şey değişmeyecek nasılsa” diyerek başladığı yolda birçok şeyi değiştiriyor.


BU DÜZEN DEĞİŞMELİ!
Filmde mücadeleye katılan kadınların kimlikleriyle birlikte, bedenlerini ve arzularını da keşfettiğini izliyoruz. “Kadın hakları insan haklarıdır” diyerek çıktıkları yolda bazı arkadaşlarından, çevrelerinden, toplumda ‘takdir’ görmekten vazgeçmeleri gerekiyor; ama kişiliklerini, özgüvenlerini, gelecek umutlarını kazanıyorlar. Sonuçta onları bu yola çıkaran taleplerini, oy hakkını elde ediyorlar.

2018 yılında yayımlanan ancak ülkemizde vizyona giremeyen İlahi Düzen, kadınlara söz hakkı tanınmayan, adeta bir mülk muamelesi gördükleri çok da uzak olmayan bir tarihi anlatırken, fonda Appenzell’in doğa güzelliklerini de önümüze seriyor.

Kadınların hakları için ısrarla ve inatla bir arada durmaları ve mücadeleyi bırakmamaları gerektiği mesajını eğip bükmeden doğrudan iletiyor ‘İlahi Düzen.’ Sadece geçmişte değil bugün hâlâ bir çok haktan yoksun olan kadınları, kiminde “ilahi” vaazlarla, kiminde “fıtrat” diye dayatılan ve ebedi olduğuna ikna olunmaları istenen düzeni nasıl değiştireceklerini hatırlamaya davet ediyor.

İlahi Düzen’i gerilimli ve zorlu bir seçim ortamından umudu besleyen bir havayla çıktıktan sonra izlemek ise ayrı bir keyif verdi açıkçası. Şimdi değiştirebileceğimizi bilmenin bilinci, inancı ve umuduyla mücadeleye daha çok sarılma vakti...

ÖRNEK DEMOKRASİ Mİ?
Sık sık “örnek bir demokrasi” olarak gösterilen İsviçre, 1971’de kadınların oy kullanma hakkını tanıyan son Avrupa ülkelerinden biri. Avrupa’da kadınların oy hakkı en erken Finlandiya’da tanındı; 1906 yılında. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Norveç, Almanya, Avusturya ve Polonya’da da tanındı. Fransa ve İtalya’da ise kadınların oy hakkı ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yasalara geçti. Kadınların oy hakkının tanındığı ilk ülke ise 1893 yılında Yeni Zelanda olmuştu.

Orijinal adı: Die göttliche Ordnung
Yönetmen: Petra Volpe
Gösterim tarihi: 23 Temmuz 2017
Süre: 1 saat 36 dakika


İlgili haberler
GÜNÜN FİLMİ: Pride / Onur

Sene 1984. İngiltere, Margaret Thatcher’ın muhafazakar politikalarının etkisi altındadır. Bu politik...

GÜNÜN FİLMİ: Kahire 678

Gerçek hikayelerden yola çıkan film Mısır'da birbirinden farklı üç kadının ortaklaştığı cinsel şidde...

GÜNÜN FİLMİ: Sufrajet

Kendinizi rahatça içinde bulabileceğiniz, belki biraz nefes alabileceğiniz bir film Sufrajet. Bir ka...