‘Savrulan yumruklara hedef olmak zorunda değilim’
‘27 yıldır çalıştığım kurumda öyle çok şiddet vakası oldu ki yaşadığım, tanık olduğum yahut işittiğim... Yöntemleri ve çeşitleri değişti ama hep zarar verdi.’

Şiddetin her türlüsüne hayır. Şiddet; daha çocukken öğrenilmiş; mevcudiyetini, gücünü, cinsini kanıtlama, üstün tutma hegemonyasının en çirkin eseridir. Cana acı veren yaralar kapanır, kesikler iyileşir, morluklar gider bir vakit sonra ama yüreğin aldığı yaranın sağalması mümkün müdür! Bu yarayı iyi edecek herhangi bir ilaç bulunmuş mudur? Dilde ağır her söz derince bir kesi atar üstüne, sonra birleşir bütün kesikler derelerin nehirlere karışması gibi kanar oluk oluk.

Küçük bir kız çocuğuyken büyüdüğümüz ilk evimizde, sonra tekli ve eşli kurduğumuz hanelerde, ev dışı vakitlerde, iş yerlerimizde, toplu taşıtla seyahatimizde, her ortamda payımıza emredilen yasakları reddettiğimizde, giyim serbestliğimize göz dikildiğinde, çok yönlü hayat görüşlerimizi kıyasıya savunurken karşımıza dikilir o, en çirkin heybetiyle!

Kadın olmaktan, hemşire kadın olmaktan ve bundan sebep hep araya sıkışmaktan nefret ettiğimiz de oldu kimi zamanlar. Yine de farkındalığı gelişkin insan yanımızla baş ettik, kırıldığımız yerden onardık dallarımızı, yeniden dokundu ellerimiz ihtiyaç sahiplerine, yüreklerini tuttu sevmeyi bilen söylemlerimiz...

SORUŞTURMA TEHDİDİ SARISI

27 yıldır çalıştığım kurumda öyle çok şiddet vakası oldu ki yaşadığım, tanık olduğum yahut işittiğim... Yöntemleri ve çeşitleri değişti ama hep zarar verdi. Bizzat ben, yönetici meslektaşlarımın empati yoksunu tavırlarıyla anlaşılamayarak yaşadım defalarca. Yönetici sıfatıma rağmen Anabilim Dalı Başkanı tarafından yok sayıldım, başka bir amirim hayat görüşümü, ideolojimi, yasal ve sosyal hakkım olan sendika üyeliğimi sorguladı. Arz-ı gereklilik hallerimde bin dereden tonlarca su getirtti acımadan, bile isteye! Yetmemiş olmalı, görev yerimin değişikliğine cüret edip yasal iznimi fırsata dönüştürdü birileri. Kişisel çabamla alt üst oldu yürüttükleri planlar, küçük hayalleri dizildi bir bir yutaklarına! Şiddetin başka boyutu başladı sonra, dayatılan bir dizi soruşturmayla. Saman sarısı, kapalı zarflarla geldi ifade muştuları! Suçum neydi, hâlâ bilmem. Yazışmalar sıralandı masalar arası, boşa harcandı kesilen ağaçların hammaddesi. Özlük dosyamda salınıyorlar yıllardır. Olsun ya ben kazandım bu savaşı!

Birkaç sene oldu, yöneticiliğe terfi eden bir meslektaşım ile birimindeki üst düzey bir hekim arasında duygusal bir yakınlık yaşandığı dedikodusu hasıl olalı. Ne oldu dersiniz? Hemşire alındı tabii görevinden de, çalıştığı birimden de! Hekim yerinde kaldı. Hiçbir suç tanımlaması yapılamadan dayatılanlar, ortada suç ve suçlular varken tek taraflı işledi.

Ancak; ülke yönetimi, vazgeçilemez meslek grubu olan sağlık emekçilerini maddi ve manevi olarak hak ettiği yere koyduğunda, halkı sağlık emekçilerine saygı hususunda bilinçlendirdiğinde, şiddet faillerine af getirecek tavizi vermediğinde, sağlık çalışanlarının da insan olduğunu ve hakları olduğunu her fırsatta tekrar ettiğinde, medya organlarının şiddet haberlerindeki kışkırtıcı ve suçlayıcı mesajları sağlık idarecileri aracılığıyla engellediğinde ve kurumlar meslek ayrımı yapmadan hekimler de dahil olmak üzere, tüm çalışanlarına periyodik iletişim ve empati eğitimleri verdiğinde belki yeniden meyve verir kurumaya yüz tutmuş dallarım.

‘İTİBARSIZLAŞTIRILDIK’

Dünyayı sarsan, sallayan Kovid salgını her koşulda hizmette olduğumuz gerçeğini serdi insanlığın gözleri önüne. Evden çalışmak mümkün değildi, diğer meslek çalışanları gibi olmadı, olamazdı. İstanbul benimdi ve martıların. Sabahın erken saatlerinde bindiğim, evveliyatında hıncahınç insan dolu olan taşıtlar, şahsıma hizmetteydi aylarca. Bitmeyecekmiş gibi devam etti akıbeti kestirilemeyen amansız mücadele. Sevdiklerinden aylarca uzakta kalmak ve hatta bazıları için canını ortaya koymak demekti, ekmeğinin kaynağı meslek. Yoğun bakımlarda kaldık, iyileşsek de arazlar kaldı bedenlerimizde ve emeğinin başında ölenlerden olduk.

Bedeli mecburi, yetmeyen aylıklara bağlanmış sağlık alanı emekçilerinin hakkı ödenmez. Vicdani ve profesyonel tarafı olan bu meslek grubunun sunduğu hizmetin maddi karşılığı yok. Ülke sağlık politikalarındaki eksikler, basın yayın organlarının gerçek dışı haberleri sağlık çalışanlarının onurunu, 20 yılı aşkın süredir zedeledi. 27 yıl önce mesleğe yeni başlamış genç bir hemşire iken hasta, hasta yakınları ve diğer meslek gruplarından gördüğüm davranış ve tepkilerin bana yansıyan gururu, yerini; ilerlemiş yaşıma ve mesleki anlamda tam tecrübeli hale gelmiş olmama rağmen çok yazık ki itibarsızlığa bıraktı. Sorulan sorulara verdiğim “Kusura bakmayın bilmiyorum, yanlış yönlendirmek istemem” cevabıma karşılık saldırgan sözel tepkilere maruz kalmak, tüm mücadelelere rağmen yaşamı son bulan hasta yakınlarının tozu dumana katmasını görmek, açıklamalarla tatmin olmayan birinin etrafa saldırıp, kapıyı yumruklamasını, camı kırmasını savunmasız izlemek, bazen de savrulan yumruklara isabet etmek zorunda değilim. Yine de ben her şeye rağmen, bana ihtiyaç duyan, sağlığını yitirmiş olana verdiğim hizmetin hazzıyla müteşekkirim.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Hastanede yoğun çalışma, düşük ücret

‘Performans sistemi ve idari baskı nedeni ile çok ameliyat yapmamız konusunda baskı var. Vaka aralar...

Hemşireler Günü'nde hemşirelerin talebi: ‘Meslek t...

Elazığ Ruh Sağlığı Hastalıkları Hastanesinde çalışan hemşireler, hemşiriler gününde pasta ve kek değ...

Sağlık Bakanı kulağının üstüne yatıyor

'Emine Erdoğan imzasıyla ilan edilen Okulumda Sağlıklı Besleniyorum programıyla tavsiye edilenler bi...