Merhaba kız kardeşlerim,
Ankara Batıkent’teyiz. Küçük oğlumun anasınıfına Hatay’dan depremzede bir aile gelmişti. Okul açıldığında, ben sınıf annesi olduğum için öğretmen, önceden bilgilendirmişti beni. Sınıfa geldikleri ilk gün gittim, tanıştım, kız kardeşlik bağlarımızın ilk adımlarını atmış oldum Seval’imle…
Tanıştık, dertleştik ilk gün uzun uzun… Birbirini tanımayan iki kadındık ama sanki yıllardır tanışıyoruz gibi dostça muhabbet ettik. Acılarına, hüznüne, gözyaşlarına ortak oldum. Artık bir kız kardeşim daha vardı. Sarıldım sımsıkı.
Seval’in iki çocuğu var. Biri 5, diğeri 2 buçuk yaşında. Deprem gecesi kayınvalidesinin evindeymiş çocuklarıyla. Ertesi gün okul açılacak diye çocuklarını banyo yaptırmış. Fakat evi sobalı olduğu için çocuklar üşütmesin diye kayınvalidesinde kalmaya gitmişler. Seval'ler Hatay’ın yerlileri… Annesi, babası, kız kardeşleri, kayınvalidesi, tüm akrabaları Hatay Samandağ’da yaşıyorlarmış.
Depremden bir hafta öncesinde sürekli depremler oluyormuş. Yani bunun arkası gelecek diye yürekleri ceplerinde dolaşıyorlarmış zaten.
O gece depremde sarsıntı bitene kadar çıkamamışlar dışarı. Çocuklarının ayakları çıplak, üstleri inceymiş diye bir battaniye bulup onları sarmış ve beklemiş çaresizce Seval. Sarsıntı biter bitmez tek katlı olan evin camından çıkmış iki çocuğuyla…Çıkış o çıkış.
TEK ODALI EVE 4 AİLE SIĞDILAR
Tek kelimeyle viran olmuştu oturdukları mahalle… Hepsinin fotoğrafını gösterdi sonradan bana. Sağlam kalan tek şey bahçelerindeki ağaçlardı.
Annesi ve babasının evleri yıkılmış, yine tek katlı müstakil olduğu için çıkmışlar...O geceyi arabada geçirmiş çocuklarıyla Seval. Ertesi gün kendi evine gidip baktığında, kırılan duvarlardan salonunu görebilmiş. Yani evi ağır hasarlı ve girilemez durumdaymış.
Babası tüm çocuklarını bir araya toplayıp kendi seralarını çadır haline getirmiş ertesi gün. Depremin üçüncü günü ancak görmüşler devlet yetkililerini Seval’in anlattıklarına göre. Herkes o süreçte kendi başının çaresine bakmış anlayacağınız.
Seval ve kız kardeşleri Ankara’daki görümcesinin yanına gelmeye karar vermişler çocuklar artık orada daha fazla perişan olmasın diye.
Üç kız kardeş ve Seval, altı çocukla beraber Batıkent’te 1+1 eşyalı bir daireye gelmişler. Dört aile olarak 6 bin liraya tutmuşlar evi, kirayı paylaşmak için. Ailenin diğer üyeleri bırakmamış yerini yurdunu. “Siz çocukları alıp, gidin güvenli bir yere. Biz başımızın çaresine bakarız” demişler.
Seval’i okulda ilk gördüğüm gün özetle başından geçenleri anlattı bana.
KIZ KARDEŞLİK KÖPRÜMÜZÜ KURDUK
Ben sonrasında dünyalar güzeli kızının okul kırtasiye eksiklerini almaya gittim. Kendi kızım yoktu ama sanki bir kızım varmış gibi her şeyi özenle aldım. Gücüm yettiğince. Hemen evlerine götürdüm, ertesi gün okulda eksik malzemesi olmasın diye. Seval’in taşındığı ev benim yolumun üstünde bir binaydı.
Artık her gün beraber gidip geliyorduk ve vaktimizin çoğu zamanı birlikte geçiyordu. Öyle güzel iki dost, kardeş olduk ki bir gün göremeyince özlüyor, merak ediyorduk birbirimizi.
Seval Ankara’ya geldiklerinde birçok yardım yerine başvurmuş fakat hiçbirinden dönüş alamamıştı. Özellikle evde bebek dahil çok çocuk olduğu için gıda ve içme suyu ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyorlar. Bana söylediğinde hemen ne yapabilirim diye düşünürken Ekmek ve Gül grubumuza yazdım. Böylelikle kadınlar günlerce yetecek kadar içme suyu desteğinde bulundular Seval ve ailesine. Seval her defasında devletten göremediği desteği gönüllü yardımlaşan insanlardan gördüğünü vurguladı bana. Depremin ertesi günü de kaderlerine teslim edilmişlerdi. “Ne AFAD gördük, ne Kızılay, ne yemek ve ne su” demişti.
Biz kız kardeşlik köprümüzü kurmuştuk. Kız kardeşleriyle de tanışmıştım. Üniversite okuyan en küçük kardeşi de yurtlar boşaltıldığı için Ankara’da kalıyordu. İngiliz dili edebiyatı okuduğunu, online derslerinin olmadığı sürelerde İngilizce dersler verebileceğini söyledi bana. Okulun veli gruplarında paylaştığımda üç derslik öğrencisi olmuştu bile. Dayanışma böylesi güzel bir duyguydu.
UMUDUMUZU GELCEK GÜZEL GÜNLER İÇİN KORUYACAĞIZ
Ancak Seval iki gündür gelmiyordu okula. Meğerse ev taşıyorlarmış. Neden mi? Ev sahibi çok çocuk olduğu için “Evden çıkın” demiş. “Çocuklar çok olduğu için ev yıpranır, hasar görürmüş!” Seval hayata yeniden tutunan, dimdik ayakta duran, çocukları için yıllarının geçtiği memleketinden arkasına bile bakmadan gelen gencecik bir kadın…
Bu şartlarda bile gözü paradan ve mal hırsından başka bir şey görmeyen fırsatçı ev sahibine bile en ufak kötü söz söylemeyen naif bir insan Seval…
Tek valiz eşyalarını toparlayıp, düzenini başka 1+1 dairede geçici de olsa kuracak ama bu düzen nasıl değişecek? Bizlerin öfkesi nasıl dinecek? “Evim yıpranır” diye daha birkaç ay bile dolmadan “evimi boşaltın” demek hangi vicdana sığar bilmiyorum.
Tek bildiğim, umudumuz ve direncimiz kız kardeşlik bağlarıyla kurduğumuz gelecek güzel günler adına tazeliğini koruyacak. Çünkü biz dayanışmayla güçleniyor, ilmek ilmek örüyoruz hayatı yeniden…
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
‘Nasılsın?’ sorusunun parlattığı gözler
Kız Kardeşlik Köprüsü ile İskenderun’da kurduğumuz sağlık çadırında gönüllü olarak yer alan tıp öğre...
Adıyaman’da çadırları su bastı, konteynırları sel...
‘Çadırkente yerleşemedik. Başvurduk ama çadır verilmedi. Brandalarla çadır yaptık ancak su alıyor. K...
'Çakıl istedik bize kum gönderdiler, hani devlet?'
Malatya'da sağanak yağışın ardından çadırkentleri su bastı, depremzedelerin çadırları su aldı, eşyal...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.