1960’lardan bugüne: Bir kimya meselesi
Sunduğu yemek programında sirkeden yüzde dört asetik asit diye bahsederken, tuza sodyum klorür diyor. Yemek pişirmenin bir kimya olduğunu, ciddi bir iş yaptıklarını her seferinde anlatıyor kadınlara.

1960’ların Amerika’sına gidelim haydi. İkinci Dünya Savaşı bitmiş, dünya kendini toparlama aşamasında, ekonomi biraz daha iyiye gidiyor, bilim çalışmaları son hız devam ediyor. Plymouth arabaların olduğu, erkeklerin saçlarını yukarı doğru taradığı, Beatles’ın kasırgalar estirdiği, kadınların belden kiloş, şık elbiseler giydiği dönem… Kadınlar demişken… Dönemin Amerika’sında kadınlardan -aslında hemen hemen her dönem olduğu gibi- yemek yapması, çamaşırları ütülemesi ve bolca çocuk yapmasının beklendiği bir dünya. Bugünden bakınca ne kadar tanıdık değil mi?

Ama Elizabeth Zott tam da kendinden beklenmeyeni yapan, duvarları kırıp, inançları yok eden, kadın erkek eşitliğinin sınırsız olduğu bir noktadan bize yeniden kadınların aslında “insan” olduğunu kendi deyimiyle “Ben bir bilim insanıyım” sözleriyle hatırlatıyor.

Altın Kitap’lardan Bonnie Garmus’un yazdığı ve Filiz Sarıalioğlu’nun Türkçeleştirdiği “Bir Kimya Meselesi” 1960’larda kadın bir bilim insanının yaşadıklarını anlatıyor. Onunki bilim insanlığından televizyon yıldızı olmaya ulaşan ama kendinden ve biliminden asla taviz vermeyen bir yolculuk.

NE KADAR BİLDİK NE KADAR DA TANIDIK

Sadece para kazanmak için insanların dini duygularını sömüren bir babanın kızı Elizabeth. (Bugünden bakınca hemen hemen hiçbirimize çok da uzak gelmemiştir.) Babasını para kazanması için teşvik eden ve “Herkes evlenmek ister, kadın dediğin budur” diyen bir annenin çocuğu. (2023 Türkiye’sinde toplumsal cinsiyet kalıpları düşünüldüğünde ne kadar da tanıdık.) Ve 17 yaşında babasının “Tanrı senden nefret ediyor” baskısına dayanamayıp intihar eden eşcinsel bir abinin kardeşi. (LGBT’lerin üzerindeki yoğun baskıları, hedef göstermeleri, toplumdan dışlanmak istenilen bir zaman diliminden merhaba…)

BİLİM DÜNYASINDA BİR KADIN

Ama o durmuyor. Tüm taşınmalara inat geliştiriyor kendisini, kütüphanelere gidiyor, okuyor ve sonunda bir bilim insanı olma yolunda tezini verecekken her şey değişiyor ve kendisini doktora yapamayan bir öğrenci olarak buluyor. Ve bir cinsel taciz nedeniyle… Polis çağırılıyor, ancak polis kendini korumak zorunda kalan Elizabeth’e ne diyor sizce? “Savunmanız nedir?” 1960’ların Amerika’sında bir kadının değil, danışman bir erkeğin sözü geçiyor yine. Tıpkı 2023 Türkiye’sinde “O kadının, o saatte, orada ne işi vardı?” sorusu gibi…
Bir kimya laboratuvarında çalışmaya başladığında erkeklerden daha az maaş alıp onlardan daha fazla çalışmak zorunda kalıyor. Çünkü o bir kadın. “Kadınlar bilim yapamaz.”
Yılmıyor, direniyor, inatla, ısrarla. Çalışmaları çalınsa da erkekler tarafından, yeniden ve yeniden başlıyor. Bilimde kadınların hâlâ haklarının yendiği bir dünyada bu durum pek çok kişi için normal karşılanıyor elbette. Elizabeth ise topluma uyum sağlayamayan biri olarak görülüyor. Bu sırada aşık olmayı, ölümü, anne olmayı öğreniyor.

ANNE OLMAK

Anne olacağını hiç beklemediği ve hiç istemediği bir zamanda öğreniyor. En savunmasız, en çaresiz anlarını da annelikle keşfediyor. Ama o sırada da öğrenmeye devam ediyor. Diğer anneler gibi “Kızlara pembe, erkeklere mavi” klişelerini elinin tersiyle itiyor. Ve bir bilim insanı gibi deneysel yetiştiriyor kendi kızını da. Sorun olmuyor mu? Olmaz olur mu? Başta tabulara inanan öğretmeni karşı çıkıyor. “Ama kızınız erkek oyunları oynamak istiyor ve sürekli gemici düğümleri atıyor”, “Kızınız insanların hayvanlardan geldiğini söylüyor” ve “Kızınız hiç kız gibi davranmıyor” diyerek… Elizabeth ile kızı ise bunlar karşısında sadece birbirlerine bakarak buna anlam vermeye çalışıyorlar. Meraklı komşular önceleri ne olup bittiğini anlamaya çalışırken sonraları kendi sorunlarını öğrenip güçleniyorlar.

YÜZDE DÖRT ASETİK ASİT

Ama ekonomik sorunlar baş gösterince bir anda kendini televizyon kameralarının önünde yemek yaparken buluyor. Ama ne yemek… Onunki bir yanıyla statükoya saldırı, bir yanıyla bilimi insanlara sevdirme çalışması oluyor. Rahatsız olanlar yok mu? Elbette yine var. Tüm erkekler...

Programda sirkeden “yüzde dört asetik asit” diye bahsederken, tuza “sodyum klorür” diyor. Yemek pişirmenin bir kimya olduğunu, ciddi bir iş yaptıklarını her seferinde anlatıyor kadınlara. Yemek programı için ondan beklenen gülümsemeyi, seksiliği, kokteylleri hiç vermiyor izleyicilerine. Programlarında kadınların her şeye gücü olduğunu, sadece inanmaları gerektiğinin altını çiziyor, “Her şeyi değiştirebilirsin, kendini bile” diyerek.

BUGÜN YAŞIYOR SANKİ

Evlenmeyi, soyadını değiştirmeyi, çocuk yapmayı reddeden, kürek takımına giren, kadın erkek eşitliğinin her alanda olması gerektiğini savunan, toplumsal normlara karşı duruşu ve buna anlam veremeyişiyle Elizabeth Zott bugün yaşıyormuş gibi görünüyor.

Kolajda kullanılan görseller: Wikimedia Commons-Canva Pro-Unsplash | Kolaj: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
GÜNÜN PORTRESİ: Türkiye’nin ilk kadın kimyageri Re...

Türkiye'nin ilk kadın kimyageri Remziye Hisar’ın öyküsü bilim alanında, bir kadın olarak hak iddia e...

GÜNÜN BİLİM İNSANI: Marie Curie

O küçüçük dünyamda Marie Curie’nin ansiklopedideki tek kadın bilimci olması dikkatimi çekmişti. Gari...

İlham kaynağı bir bilim kadını: Lynn Margulis

Şiir çevirileri yapan, politikaya söyleyecek sözü olan, doğa bilimine yön veren, yeni teori ve önerm...