Şiddet mağduru Sevgi: Kabuğumu kırdım, siz de yapabilirsiniz!
Yaşamını baştan yazan Sevgi: Ben yaşamak istiyorum. Özgür olmak istiyorum. Bu zamana kadar hem baba evinde hem koca evinde hep dayak yedim artık böyle bir hayatı istemiyorum.

Sevgi’yle tanışmamızın hikayesi, yanlışlıkla bir numarayı aramasıyla başlıyor. Şiddet mağduru kadınlardan biri olan Sevgi, yaşadığı zorlu süreçlerin ardından kadın sığınmaevini aramak isterken yanlışlıkla bir kadın dayanışma derneği olan Çiğli Evka Kadın Kültür Evini (ÇEKEV) arıyor ve bu onun dönüm noktalarından biri oluyor. Dernek üzerinden haberdar olduğumuz Sevgi’yle Çiğli Ekmek ve Gül okuru kadınlar olarak tanışmaya gidiyoruz. Öncesinde hikayesini bildiğimiz için, buluşacağımız yere giderken çekingen bir tavırla karşılaşacağımızı düşünüyoruz ancak hiç de öyle karşılamıyor bizi. Tam tersi kendinden emin ve sıcak gülümsemesiyle gencecik bir kadın görüyoruz karşımızda.

Oturur oturmaz hikayesini paylaşarak tüm kadınların sesi olmayı istediğini belirtiyor ve başlıyor anlatmaya. Sevgi Hatay doğumlu, 24 yaşında bir çocuk sahibi genç bir kadın. Annesini hayal meyal hatırladığını söylüyor cümleye başlarken. Küçükken annesiyle babası ayrılmış, iki kardeşiyle birlikte babasının yanında kalmış ve tüm evin yükü küçük yaşta onun omuzlarına binmiş. Sonra babası ikinci evliliğini yapmış ve üvey annesi tarafından da türlü işkenceler gördüğü için yüzü gülmemiş. Buradan çocuk yaşta evliliğe giden hikayesinin başlangıcını şöyle anlatıyor; “Ben kendimi bildim bileli gurbette çalıştım. Okula göndermediler sadece ilkokul 5. sınıfa kadar okuyabildim. Tarlada başladı ilk çalışmam. Sonra amca oğullarımla Antalya’da mevsimlik işçi olarak çalıştım, fabrikalarda çalıştım. Orada tanıdığım bir çocuk olmuştu, onu sevmiştim ama ailem Alevi olduğu için istememişti. Amcamın oğulları bunu ilk duyduğunda beni dövdüler ve eve dönünce bunu aileme anlattılar. Babam çok kızdı, üvey annem olmadık kelimeler söyledi. Tam o sırada şimdiki eşim beni istedi ailemden. Babamın amcasının oğlu oluyor ama ben onu tanımıyorum. Yaşı epey büyük zaten benden.”

ÇOCUK YAŞTA SÜRÜKLENEN EVLİLİK

Annesizliğin verdiği boşluk, gördüğü baskıyla Sevgi çocuk yaşta zorla evlendiriliyor. “Evin içinde her gün dayak yiyordum ve artık dayanamıyordum, o kişiyle evlenmeyi istemesem bile evden kurtuluş olarak görüyordum. Babam neler yaşadığımı bilmiyordu. O zamanlar 14-15 yaşlarındaydım. Eşim ise 28 yaşındaydı. Koca adam geliyor çocuğu kandırıyor gibi oldu. Benim o yaşta okula gitmem gerekirken evliliğe zorlandım. 14 yaşımda nişanlandım. 16 yaşımda henüz reşit olmadığım için dini nikah yapıldı, sonra 18’ime geldiğimde ise resmi nikah.”

8 yıl boyunca ne kadar sevgisiz bir evlilik geçirdiğinden dem vuruyor Sevgi. “Ben sevmeden evlendim. Nişanlanırken çok farklıydı her şey. Evliliğim süresince bir kere seni seviyorum demişliği, çiçek almışlığı yoktur, sadece para verirdi. Ben yaşımdan dolayı eksik kaldığım şeyleri yaşamak isterdim o beni tamamlayamazdı. Çocukluk, ergenlik, gençlik dönemlerimi yaşayamadım. Yalan yok evliliğimizin ilk yılları şiddet yoktu. Merhametli davranırdı bana çünkü acırdı yaşadığım hayata.” Nikahtan sonra eşiyle birlikte İstanbul’da buluvermiş Sevgi kendini ve başlamış yine çalışmaya. 3 tane kaynıyla aynı evi paylaşmışlar 5 yıl boyunca. Yıllar sonra içindeki anne özlemiyle eşinin de yardımıyla bulmuş annesini; “Annem gibi hissedemedim onunla görüştüğümde. Başkalarıyla konuştuğumda anne olmasa bile içinde anne şefkati olduğunu anlarım hemen ama kendi annemde bunu hissedemedim. Çok küçüktüm ama hatırlıyorum, bir toprak evimiz vardı. Annem beni ayaklarımdan kabloyla tavana asmıştı saçma sapan bir sebeple. Ben rüya zannediyordum ama gerçekti çok net hatırlıyorum.”

‘İLK OLARAK PSİKOLOJİK ŞİDDETLE BAŞLADI’

Eşiyle ilk ayrılıp barışma durumları İstanbul’da başlamış. “Geri dönmeye mecbur kalacağımı biliyordu” diyor. En çok istediği şey olan çocuk sahibi olma isteği ise evliliklerinin 4. yılında gerçekleşmiş. Birçok kadın gibi o da çocuk olunca evliliği kurtulur sanmış ama olmamış. Sonra başlamış daha da kötü günler…

“O kadar çok maddi sıkıntı çekiyorduk ki ama ben alışkındım ailemden. Her şeye göğüs geriyordum. Bir ara işlerimiz için önce İzmir’e sonra Sivas’a yerleşmek zorunda kalmıştık, orada müstakil bir evde yaşıyorduk. Her şey orada başladı. İlk olarak aşırı derecede psikolojik şiddetle başladı. Ayrı yatmalar, beni istemeyişi, hissizleştirdi beni kadın olarak. Günlük tüm ihtiyaçlarını karşılıyordum; yemeği temizliği. Her gün yer ocağında yemek pişiriyordum ona. Evde ekmeğimi bile kendim yapıyordum çok tutumluydum. Televizyondaki kadınlarla kıyaslanıyordum eşim tarafından. Çirkin bir kadınmışım gibi fiziksel görünüşümle ilgili laf söylemeler, arkadaşlarımın önünde küçük düşürmeler… Baktım değer görmüyorum. Birazcık kıymetimi bilsin diye işlerden kestim elimi ayağımı. Tam Ramazan ayıydı Kuran okuyordum her gün. Bir gün geldi eve, dedi ‘Bu evin hali ne’. Dedim, madem yaranamıyorum yapmayacağım işlerini. Bu sefer ‘Git o zaman babanın evine’ deyip bana vurmaya başladı. İlk o zaman başladı fiziksel şiddeti. O kadar sert göğsüme vurdu ki, belimi kırmaya çalıştı. KADES uygulamasına bastım. Hemen polis geldi.”

Sevgi yaşama ihtimali olan şiddeti tahmin ettiğinden televizyondan duyduğu KADES uygulamasını hemen indirmiş. O sayede kurtulmuş belki de ölümden. Ancak eve gelen polis, şiddet failini oradan uzaklaştırmak yerine barıştırmaya çalışmış.

Gelen memurlar “Eşinle konuşalım biz güzel bir dille, ilk şiddetiyse belki bir daha yapmaz” demiş. “Memur beyler konuştular ama eşim benden özür bile dilemedi. Hiçbir şey olmamış gibi yüzüme güldü. Bir ay sonra aynı durum ufak ufak tekrar başladı. Boğazımı sıkmalar, küfretmeler. Sonra ben evi terk ettim, otele gittim. Beni çocuğumla, babamla tehdit etmeye başladı. Korkuyordum, bu adamla yaşamaya mahkumum diyordum ve geri dönmek zorunda kaldım. Bir ara düzelebiliriz umuduyla ona ihtiyacım olduğunu söyledim ama o beni reddetti insan olarak bile değerim yokmuş.”

ŞİDDETTEN KURTULUŞ
Tam da bu kötü dönemlerde kendisine terapi gibi gelen çizime başlamış Sevgi. Her gün bir şeyler karalıyormuş. Çocukluğunda yapamadığı şeyleri yapmak istemiş aslında. Hatta sonralarda açıktan kısa bir sürede liseyi bile bitirmiş. İzmir’de olan bir arkadaşı Sevgi’nin durumunu öğrenince onu ikna etmeye koyulmuş. “Gel buraya sana iş bulalım, neden ayrılmıyorsun, ilk boşanan sen olmayacaksın, ölümü mü bekliyorsun orada” diye yüreklendirmeye çalışmış arkadaşı. Evdeki durum devam etmiş ta ki kasım ayına kadar. Cesaret bulduğu geceyi şöyle anlatıyor; “Arkadaşımla konuştuktan sonra karar verdim çocuğumu alıp gitmeye. O gece eşim yine telefonumu aldı. Sosyal medyaya girmemi istemiyordu, kısıtlıyordu. Yine dayak yedim, göğsüme yumruk attı. Bitirdim artık kafamda. O gece aşırı derecede korktum çünkü uyumadı ve yatağımın başında ecel gibi bekledi gece. Sabah erkenden işe gidince valizimi topladım çocuğumu aldım otogara gittim, oradan da İzmir’e. Evliliğim süresince harçlıklarımdan artırdığım ne varsa biriktirmiştim. Arkadaşımın yanına yerleştim bir süre. Bir dönem kaldığım otelde çalıştım. Sonra ufak ufak kendi düzenimi kurmaya başladım, iş ve ev buldum. Belediyeden çocuğum için kreş desteği aldım.”
‘GECESİNE SERBEST KALDI, SABAHA YİNE KAPIMDAYDI’

Tabii bununla bitmiyor yaşadıkları. Ardı arkası gelmiyor bir türlü. Çocuğu görme bahanesiyle evi öğreniyor Sevgi’den. “Geldi eve, çok kötü haldeydi duş almak istedi, bende acıdım tamam al dedim. Oğlum uyumak üzereydi. Çıktı banyodan, git dedim gitmedi. Tiktok’tan video izlediğimi gördü. Telefonu elimden almak istedi. Sonra başladı tekrar vurmalar… Hem de çocuğumun gözü önünde. Her taraf kanlar içindeydi. Banyoya kaçıyorum tavana vuruyorum çığlık atıyorum komşulardan kimse umursamıyor. Normalde en ufak gürültü yapsan şikayete gelirler. Ben orada canımla cebelleşiyorum duymuyorlar. Telefonu bir şekilde aldım banyoya kaçtım, KADES’e basmamla ekiplerin gelmesi bir oldu zaten. Tabii gecesine serbest kaldı. Sabaha yine kapımdaydı. Kaç kere darp raporu aldım ama bir işe yaramadı. Bir zaman sonra aynı olay tekrar oldu, bu sefer çocuğumu alıp götürdü. Ben de şikayet ettim getirmek zorunda kaldı.”

HAYATLARINIZ İÇİN MÜCADELE ETMEKTEN VAZGEÇMEYİN
ÇEKEV’deki kadınlarla yolu buradan itibaren kesişiyor Sevgi’nin. Tekrardan iş buluyor. Başlıyor hayatını tekrar örmeye. Ama eşi yine rahat bırakmıyor. Tekrardan aynı şiddet, alınan ama uygulanmayan uzaklaştırma kararları, umursanmayan darp raporları… “Her şikayetimde aynı şey oluyor. 4 defa uzaklaştırma kararı aldırdım bu süreçte. Boşanmak için dava açtım ama celselerin hiçbirine gelmedi. Hâlâ devam ediyor mahkeme. Bir sürü tehdit mesajları, videoları, raporlar, fotoğraflar sundum ama boşamadılar. Ailem deseniz umurlarında değil. Beni korumuyorlar. Evlenip gidince bitiyormuş. Boşanıyorum diye kötü muamele bile gördüm bu süreçte.”
“Şimdiki aklım olsa en başından affetmez kadın sığınmaevlerine giderdim” diyor Sevgi. “Ben kendim için yaşamak istiyorum artık. Şu yaşıma kadar ne yaptım diyorum. Geçtiğimiz yılbaşında yeni yılda ne yapmak istediklerimi yazdım. Ehliyet ve gitar almak istiyordum. Birde okulu açıktan bitirmek. Hepsini büyük bir azimle yaptım. Kendi kendime ödül için yaptım bunları. Ben yaşamak istiyorum çünkü. Özgür olmak istiyorum. Bu zamana kadar hem baba evinde hem koca evinde hep dayak yedim artık böyle bir hayatı istemiyorum.”
Sohbetimizi bitirirken ki sözleri ise kendisiyle aynı durumda olan tüm kadınlara oluyor: “Kadın derneklerine, çevrelerindeki kadınlara güvenin. Ben kabuğumu kırdım, sizler de kırabilirsiniz. Hiçbir kadın bir erkeğe muhtaç değildir. İnsanların ne dediğinin bir önemi yok nefes alıyorsan kendin için yaşıyorsun, umut hep var demektir. Hayatlarınız için mücadele etmekten vazgeçmeyin.”

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Türkan: Bana hayatta kimse yazık diyemez

Küçük yaştan itibaren yoksulluğa ve şiddete maruz kalan Türkan bugün hayata bağlı, güçlü, ayakları ü...

Ahh! Gülizar içimizi yaktın!

25 Kasım bildirisi dağıtırken, bildiri alan Hatice abla anlatıyor Gülizar’ın neresinden tutsan şidde...

Koca ‘çalışma’, patron ‘sendikalaşma’ dedi son söz...

Kötü çalışma koşullarına, baskıya karşı sendikalaşma mücadelesi veren Gülay çok engelle karşılaşmış....