İsteğe bağlı kürtaj 10 haftaya kadar yasal olsa da fiilen kamu hastanelerinde kadınlar isteğe bağlı gebeliği sonlandırma hizmetine erişemiyorlar. Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezinin 2020 yılına dair “Türkiye’deki Kamu Hastanelerinde Kürtaj Hizmetleri” araştırması yasal olarak kürtaj hizmeti verilebilecek “Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü” bulunan 295 hastaneden sadece 10’unda isteğe bağlı kürtaj hizmetinin herhangi bir şart gösterilmeden sağlandığını ortaya çıkardı. 55 hastanede “yasak” olduğunu söylenerek isteğe bağlı kürtaj hizmeti verilmezken, araştırmacılar hizmetin verilememesinin yasal olan kürtajı kriminalize ettiğini ifade etti. 11 devlet hastanesinde kürtaj net olarak yasakken, 36 hastane “yasak” ifadesi kullanılmasa da hizmetin verilmiyor, 4 hastane genel bir ifadeyle kuralın veya prosedürün bu şekilde olduğu söyleniyor, 4 hastane ise isteğe bağlı kürtajın bir üst merci tarafından onaylanmadığı ifade ediliyor. 28 hastanede kürtajın doktorun tercihi bağlı olduğu dile getirilirken, isteğe bağlı kürtaj yapmayan hastane oranı son 4 yılda yüzde 12’den yüzde 54’e çıkmış. İstanbul dahil olmak üzere 56 ilde isteğe bağlı kürtaj hizmetinin verilmediği de araştırmanın öne çıkan sonuçlarından biri.
Geçtiğimiz günlerde HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, TBMM Başkanlığına yasal olmasına rağmen kürtaj hizmeti sağlamayan kamu hastanelerinin tespit edilerek fiili kürtaj yasağının nedenlerinin araştırılması ve isteğe bağlı kürtaj hizmetlerinin sağlanmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Mecliste bir araştırma komisyonu kurulması önerisi verdi.
TÜRKİYE’DE KÜRTAJIN TARİHİ
Türkiye’de 27 Mayıs 1983’te kürtaj yasal hale geldi. Aradan geçen yıllarda kürtaj konusunda neler yaşandı, bugün kürtaj yaptırmak isteyen kadınlar neyle karşılaşıyor, birlikte tartışalım.
Kadir Has Üniversitesinin yayımladığı raporu ve resmen yasal fiilen yasak olan isteğe bağlı kürtaj hizmetine erişememenin sebeplerini ve kadınlar üzerinde yarattığı sonucu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Irmak Saraç ve TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Selma Güngör ile konuşurken fiili yasağın hukuki boyutlarını ise Avukat Gülşah Kaya ile değerlendirdik.
KÜRTAJA ERİŞEMEME KADINLARIN HAYATINI TEHLİKEYE ATIYOR
TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Irmak Saraç, Kadir Has Üniversitesinin yaptığı araştırmasının da Mor Çatı araştırmalarının da kamuda isteğe bağlı kürtajın yapılamadığı sonucunu ortaya koyduğunu ifade ediyor: “Halihazırda İstanbul’da bir tane kamu hastanesinde bu işlem gerçekleştirilebiliyor. Bu da kadınlar açısından ciddi bir hak kaybı. Bu hak da sağlık hakkı.” İsteğe bağlı gebeliği sonlandırma hizmetine erişimin zorlaşmasının kadınların için ciddi bir sağlık sorunu yarattığını söylüyor: “Dünyanın her yerinde görülmüş ki bir kadın gebeliği sonlandırmaya karar verirse bunun için kendince yöntemler araştırıyor ve buluyor, yapıyor. Bunların sonunda da hem işin merdiven altına inmesi hem de kendi kendine kadınların yapmaya çalışması ölüm oranlarını ya da kalıcı sakatlıklarla ilgili oranları artırıyor. İsteğe bağlı gebelik sonlandırmanın ulaşılabilir olması çok önemli.” Kamu kurumlarında bu hizmete erişemeyen kadınların özel sektöre yönlendirildiğini belirten Saraç özelde de çok fahiş fiyatların uygulanabildiğini ya da yapmak istemeyen hekimlerle karşılaşılabildiğini ve sonuçta kadınların zor durumda kaldığını söylüyor.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Irmak Saraç (Fotoğraf: İstanbul Tabip Odası)
İSTEĞE BAĞLI KÜRTAJ HAKKI HEKİMLERİN İNİSİYATİFİNE BIRAKILMIŞ DURUMDA
Gebeliği sonlandırma önündeki bariyerlerin gün geçtikçe daha da arttığını ve bu durumun yeni olmadığını söyleyen Saraç 1983 yılında yürürlüğe giren 2827 sayılı gebeliğin onuncu haftasına kadar isteğe bağlı gebeliğin sona erdirilmesine izin veren maddeyi içeren Nüfus Planlaması Yasasının hâlâ geçerli olduğunu belirtiyor. Yasal olmasına rağmen kamuda neden kürtajın yapılmadığına sebepleri sayarken bunlardan birinin kürtaj işlemi yapılan hastane bünyelerinde bulunan Aile Planlaması Kliniklerinin yeni görevlendirmelerin ve atamaların yapılmamasıyla fiili olarak kapanması olduğunu söylüyor ve devam ediyor: “Uzun bir süre Sağlık Uygulama Tebliği diye yapılan her işlemin girildiği bir sistemde gebelik sonlandırmanın yer almadığı bir durum söz konusuydu ve orada bu işlemin yer alması mücadeleyle kazanıldı.” Hekimlerin de kürtaj yapmaktan vazgeçtiğini söyleyen Saraç isteğe bağlı kürtajı yapmamanın bir yaptırımı olmadığını söylerken “Hekimin inisiyatifine bırakılmış durumda, hekim de isteğe bağlı kürtajı isterse yapıyor, istemezse yapmıyor, bir yaptırımı da olmuyor. Olan kadınlara oluyor” diyor.
DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİNE DE ERİŞİM ZORLAŞTI
Gebeliği sonlandırmanın kadınlar için zorlaştığı ortadayken gebelik oluşumunu önleyici doğum kontrol yöntemlerine de erişimin zorlaştığını vurguluyor Saraç: “Gebeliği sonlandırmayı fiili olarak ortadan kaldırıyorsunuz ama kadınların gebeliği önleyici yöntemlere ulaşımı da mümkün olmuyor. Eskiden kamuda kadınların ulaşımı olabiliyordu aile hekimliğinden önce sağlık ocağı zamanında düzenli olarak kondom, üç aylık iğneler bulunuyordu hatta spiral takılıyordu buralarda. Kadınlar da bu yöntemlere iyi bir danışmanlık sonrası seçim yapıp ulaşabiliyorlardı ama günümüzde aile hekimliklerinde bunlara ulaşmak mümkün değil, spiral takan aile hekimi sayısı çok az çünkü orda da inisiyatife kalmış durumda.” Spirale ancak hastanelerde ulaşılmasının sebeplerini “Eskiden devlet hizmet içi eğitimle pratisyen hekimleri eğitiyordu, üniversitelerde spiral takma sertifikasyonunu sağlıyordu. Şimdi bu sertifikayı pratisyen hekimlerin alabileceği bir yer yok. Kadın doğum uzmanları takmak zorunda kalıyor bu durumda. Sertifikası olan aile hekimleri çok az, olan da takmak istemiyor. Zaten çok yoğunlar, uygun şartları yok, muayene masasıydı, takacak ekipmandı, asiste edecek hemşireydi…” diyerek ifade ediyor. Bir doğum kontrol yöntemi olan spirale sadece hastanelerde ulaşılmasının zor ulaşılması demek olduğunu söyleyen Saraç diğer doğum kontrol yöntemlerine dair de “Düzenli olarak hap, kondom, iğneler gelmiyor ve bunların satış fiyatları yüksek, bir kutu doğum kontrol hapı 50 lira civarında. Düzenli olarak bunu temin etmek insanlar için zor” diyor ve kadınların iki taraftan da sıkışmış durumda olduğunu ifade ediyor: “Hem doğum kontrol yöntemlerine ulaşamıyor hem de istenmeyen gebelik oluştuğunda bunu sonlandırmak için çok sıkıntı yaşıyorlar.”
Erdoğan’ın hedefi yine kadın yine doğum kontrolü!
Erdoğan’ın ‘doğum kontrolü’ takvimi
Kürtaja erişimin bu kadar zorlaşmasının adım adım hazırlandığını söyleyen Saraç bu sürecin bugün de başlamadığını ifade ediyor: “Yeni TCK tartışılırken gebelik haftasını düşürmek için başlatıldı tartışma. 2012’de ‘Her kürtaj bir Uludere’dir, cinayettir’ söylemleri ile karşılaştık. Bu süreç devam etti ve geldiğimiz noktada kürtaj, erişilmesi çok güç bir hizmet haline geldi.”
KADINLARIN MÜCADELESİ İLE KÜRTAJ HÂLÂ BİR HAK
TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Selma Güngör, geçmişte kürtaj gündeme getirildiğinde tamamen yasaklanması üzerinden gündeme getirildiğini ancak sonrasında kadınların mücadelesi ve uluslararası sözleşmeler ile kürtajın yasaklanmadığını ifade ediyor ve ekliyor: “Fakat bir düzenlemeye gidildi. Bu düzenleme de güya kadınları korumak üzerineydi. ‘Yalnızca tam teşekküllü hastanelerde yapılır’ dendi. Oysaki tam teşekküllü hastaneler Türkiye’de çok az, her ilçede yok, her şehirde yok, hele köylerde zaten yok. Daha önceden köydeki bir kadın köyünde olmasa bile bir ilçe sağlık kuruluşuna gittiğinde kürtaja ulaşabilirken bu çok zor hale geldi. Kürtajın yapılabileceği hastanelerde de hekimler ‘Benim dini görüşüme aykırı’ diyerek yapmayı reddediyorlardı.” Kadınların başka yollarla gebeliği sonlandırma yöntemlerine başvurduğunu söyleyen Güngör “Kadınların ister istemez başka yollardan gebeliği sonlandırma girişimlerini TTB olarak daha önce de dile getirmiştik. Kürtaj bir haktır ve yasaklanamaz. Kadın gebeliği sonlandırmak istediğinde hiç kimsenin de bunu yapmak istememe hakkı yoktur. Bu durumun bir an önce ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Bizim alanda fiili olarak saptadığımız bu durumun Kadir Has Üniversitesinin raporu ile belgelenmesi de kamuoyunu uyarmak açısından iyi olmuştur. Kadir Has Üniversitesinin Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezine de teşekkürlerimi iletirim” diyor. Kürtajın bir tercih değil istenmeyen gebeliği sonlandırmak için bir zorunluluk olduğunu ifade eden Güngör ekliyor: “Kadınları bu durumda yalnız bırakmak hiç doğru değil. Kadınların kendi bedenlerine sahip çıkma hakları var ve bu hakkı istedikleri zaman istedikleri kadar çocuk doğurarak ve istemedikleri gebelikleri de sonlandırarak kullanabilirler.”
TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Selma Güngör, Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı
KADINLAR MERDİVEN ALTI YOLLARA İTİLİYOR
Kadınların doğum kontrol yöntemlerinin de ulaşılabilirliğinin zor olduğuna dikkat çeken Güngör “Özellikle doğum kontrol haplarını SGK karşılamıyor. Kadınlar ceplerinden almak durumunda kalıyor. Bu nedenle kadınların istenmeyen gebelikleri daha çok arttı diye biliyoruz. Bu durumda da geçen yıl doğum hızında bildiğim kadarıyla bir artış yoktu, bu durum da merdiven altı kürtajların arttığını düşündürmekte. Çünkü kadınlar hem gebeliği engelleyemiyor ama doğum hızı da artmış değil.”
Avukat Gülşah Kaya, Fotoğraf: Evrensel
KÜRTAJ YASAL BİR HAK!
Kadınların yasal olarak kürtaj hakkına sahip olduğunun altını çizen Avukat Gülşah Kaya ise “Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’a göre kadınlar, onuncu hafta sonuna kadar hiçbir gerekçe göstermeksizin gebeliği sonlandırma hakkına sahiptir. Kadının evli olması durumunda yine aynı kanuna göre eşin rızası aranmaktadır. Bekarsa, herhangi bir koşula bağlı değildir. Onuncu haftadan sonra gebeliğin sonlandırılabilmesi için, kadının hayati risk altında bulunması yahut çocuğun sakatlık ya da ağır genetik hastalık gibi malul durumda olması gerekmektedir. Onuncu haftanın diğer bir istisnası olan, kadının cinsel saldırı neticesinde gebe kalması durumu ise Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş olup kadının da rızasının bulunması durumunda yirmi haftadan fazla olmamak koşuluyla sonlandırılabilir” diyor.
Fiili yasağı değerlendiren Kaya, “Ne var ki hükümetin gerek sağlık gerekse kadın politikası, kadınların haklarını sıfırlamaya dönük olduğu için bu basit hak dahi fiilen kullanılamaz halde. Kadınların maruz bırakıldığı bu zorlu durumu, sadece hekimlerin inisiyatifi olarak nitelemek mümkün değil. Bir yönüyle, her alanda uyguladığı hukuksuzluk ve baskı politikalarının hekimler üzerindeki uygulaması; diğer yönüyle de kadınlar açısından temel insan haklarını dahi çok görmesi olarak değerlendirilmeli. Aslında kürtajı reddeden hekimlerin yasal mevzuata uymamaları nedeniyle suç işlemiş olduklarını söylemek mümkün. Fakat diğer devlet kurumlarında karşılaşılan uygulamalar da göz önüne alınınca, yapılan uygulama hukuksuz da olsa hükumet politikalarına uygun olduğu için, hekimler de yasal olarak zımni bir koruma altındalar” diyor.
Manşet Fotoğraf: Jivan Güner / csgorselarsiv.org
İlgili haberler
Ücretsiz, güvenli kürtaj haktır
Türkiye’de kadınlar, 1983 yılından bu yana gebeliğin 10. haftasına kadar ücretsiz, ulaşılabilir, güv...
Dünyada kürtajın tarihi
Dünyada 73 ülkede serbest olan kürtaj, 68 ülkede ise yasak! Bu serbestliğin de yasağın da bir tarihi...
GÜNÜN SORUSU: Türkiye’de kürtaj yasal mı, yasak mı...
Tayyip Erdoğan’ın 2012 yılında ‘kürtaj cinayettir’ sözleriyle başlattığı tartışamadan sonra kafalar...
Almanya’da kürtaj karşıtları ‘Yaşam Yürüyüşü’ düze...
Kendilerine ‘Yaşam Koruyucuları’ adını veren, İspanya’dan Avrupa ülkelerine yayılan kürtaj karşıtı h...
GÜNÜN BİLGİSİ: Kürtaj yasağı yeni kadın ölümleri d...
Dünyada her yıl ortalama 56 milyon kürtajın 8 milyonu sağlıksız koşullarda gerçekleşiyor. Kürtaj yas...
Anne adayları rutin kontrollerinde sorun yaşadı, k...
Pandemi sürecinde anne adayları rutin kontrollerinde dahi sorun yaşadı. Kürtaj sağlık çalışanının in...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.