2014 yılı sonunda bir transseksüel mahpusun yaptığı bilgi edinme başvurusuna Adalet Bakanlığının verdiği cevap, cezaevlerinde translara uygulanan ayrımcılığı ortaya çıkarmıştı. Bakanlık bilgilendirmeye yanıt olarak; lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksülerin muhafaza edileceği açık ve kapalı ceza infaz kurumları yapmaya yönelik proje çalışmalarının başlatıldığını ve İzmir il sınırları içinde yapılacak inşaatın 2017 yılında bitmesi ön görüldüğünü açıklamıştı. 2014 yılından beri tartışılan bu konu, HDP ve CHP’li vekillerin verdiği soru önergelerinin de gündemindeydi. Hükümet kanadından bu soru önergelerine yanıt olarak çelişkili açıklamalar veriliyordu.
Yine bu döneme kadar pek çok aktivistin, STK’ların ve LGBTİ örgütlerinin “LGBTİ’lere ayrı cezaevlerine” itirazları olmuş ve çeşitli açıklamalar yapmışlardı. Son günlerde gündeme gelen Tekirdağ Cezaevinde Diren Coşkun’un yaşadıkları, konunun ne kadar “hayati” olduğunu, tutuklu ve hükümlü LGBTİ bireylerin ne türden hak gaspları yaşadığını ortaya serdi. Örgüt üyesi olma iddiası ile tutuklu bulunan trans Diren Coşkun, tedavi hakkının elinden alındığını, tecrit edildiğini, hiçbir ihtiyacının karşılanmadığını, sorunları çözmek için yaptığı hiçbir girişimin karşılık bulamadığını, ayrımcılığa uğradığını ifade ederek ölüm orucuna başlamış, onun sesini duyurmak ve destek olmak için LGBTİ aktivisti Kıvılcım Arat da dışarıda açlık grevine başlamıştı.
Bugün Türkiye’de cezaevlerinde nüfus 250 bine yaklaştı. Mahpuslar yaşadıkları sorunlara çözüm beklerken, TBMM İnsan Hakları Komisyonu tarafından oluşturulan 2 alt komisyon, geçen gün Maltepe ve Elazığ cezaevlerini inceleyerek hazırladığı raporu açıkladı ve o raporda da “farklı cinsel yönelimleri olanlar için ayrı cezaevleri yapılması” önerisi yapılıyordu.
Diren Coşkun, yaşadıklarıyla sorunun “hayatiliğini” ortaya koydu. Peki ya hem hükümetin hem de TBMM İnsan Hakları Komisyonunun önerisi olan “farklı cinsel yönelimleri olanlara ayrı cezaevi” meselesi ne anlama geliyor? Bu hayati sorunların çözümünde nerede duruyor?
EVET, GÜVENLİK VE TECRİT CİDDİ SORUN AMA…
Adalet Bakanlığı da İnsan Hakları Komisyonu da “ayrı cezaevi” önerisini “LGBTİ mahkumların güvenlik sorunlarını aşmak ve fiili izolasyona son vermek” ile gerekçelendiriyor.Türkiye’de LGBTİ insanlara yönelik ayrımcılığın önemli bir problem olduğu açık. Bu ayrımcılığın hapishanelerde de varlığını sürdürdüğünü, hatta daha boyutlu yaşandığını da biliyoruz. Yani evet, hapishanelerde LGBTİ mahpuslara dair ciddi bir güvenlik sorunu var.
Öyle ki; güvenlik gerekçe gösterilerek LGBTİ mahpuslar diğer mahpuslarla bir araya getirilmiyor, çoğu hapishanede ortak kullanım alanlarını kullanamıyorlar, sosyal yaşama dâhil olamıyorlar, çoğu zaman özel bir cezalandırma biçimi olan tecrit altına kalıyorlar.
Ama çözüm; “ayrı bir cezaevi” değil.
AYRI CEZAEVİ: NEREDEN BAKSAN AYRIMCILIK
LGBTİ örgütleri ayrı bir LGBTİ cezaevinin Anayasanın “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir” diye devam eden “kanun önünde eşitlik” maddesine göre hak ihlali anlamına geleceğini düşünüyor.
LGBTİ bireylere dönük nefret ve şiddet politikalarıda göz önüne alındığında ayrı bir cezaevi uygulamasının sadece onlar için değil aileleri içinde büyük sorunlara yol açacağı da düşünülüyor.
Geçtiğimiz yıl “Endişeliyiz! LGBTİ Hapishanesine İlişkin Adalet Bakanlığı’na Çağrı ve Önerilerimiz” başlığıyla yapılan açıklama önemli sorunların altını çizerken, çözüm önerilerini de dile getiriyordu:
* Yargılamanın sağlıklı yürümesi ve aileleriyle, sosyal çevreleriyle bağlarının sürebilmesi için mahpusların tutuklandıkları yerde hapsedilmeleri önemli. Mahpusları bulundukları hapishanelerden alıp tek bir hapishaneye toplamak hem yargılamayı olumsuz etkiler hem de onları sosyal çevrelerinden koparır. Bu uygulama “sürgün” anlamına gelir, mahpusu ikinci kez cezalandırmak olarak değerlendirilebilir.
* Mahpuslar, yargılamanın sağlıklı sürebilmesi, mahkemeye gidiş gelişlerinin bir eziyete dönüşmemesi (Başka illerdeki mahkemelere oldukça kötü koşullar içeren ringlerle ve saatler süren yolculuklarla gitmek zorunda bırakılmak…), avukatlarıyla düzenli görüşebilmeleri ve aileleri, çocukları ve arkadaşları tarafından ziyaret edilebilmeleri için onlarla aynı ilde olmalı, Türkiye’nin tek bir iline yapılacak hapishaneye sürgün edilmemelidirler.
* Bir LGBTİ hapishanesi açmak, orada tutulacak bütün mahpusları damgalamaktır. Kendi cinsel yönelimini ailesine, çevresine açıklamayan insanlar tutuklandıklarında gönderilecekleri yer bu hapishane olduğunda cinsel yönelimleri devlet eliyle ifşa edilmiş olacaktır.
* LGBTİ hapishanesi yoluyla gerçekleştirilecek olan damgalama burada tutulacak mahpusların yanı sıra bu hapishaneye gidecek olan ziyaretçileri de kapsayacaktır. Bu hapishanedeki yakınlarını, arkadaşlarını ziyarete gidecek olan insanlar da görünür, işaret edilir, parmakla gösterilir hale getirilecektir. Son yapılan hapishanelerin neredeyse tamamının şehir dışında, toplu taşıma araçlarının dahi ulaşamadığı yerlerde olduğu düşünülürse bu damgalama ve sorun daha anlaşılır olmaktadır.
* Güvenlik gerekçesi söz konusu ise LGBTİ mahpusların hâlihazırda hapishanelerde ayrı koğuşlarda tutuldukları, diğer mahpuslarla biraraya getirilmediği de hatırlanmalıdır. Bu nedenle LGBTİ mahpuslara yönelik taciz, tecavüz, kötü muamele vakalarının bilinenlerinin neredeyse tamamı mahpuslardan değil hapishane personelinden kaynaklıdır. Ayrı bir LGBTİ hapishanesi inşa etmek bu güvenlik kaygısını ortadan kaldırmayacaktır.
* Akla gelen bir diğer çekinceli durum ise hapishanelerde tecavüze uğrayan mahpusların ve tecavüzcülerinin de “farklı cinsel yönelim” iddiasıyla buraya gönderilip gönderilmeyeceğidir. Buraya gönderilmenin kriterlerinin ne olacağı bilinmemektedir.
LGBTİ ÖRGÜTLERİ NE İSTİYOR?
“Yapılması gereken ayrı bir hapishane inşa etmek yoluyla ayrımcılığı kurumsallaştırmak, mahpusları ve yakınlarını damgalamak, mahpusları sosyal yaşam alanlarının dışına taşımak, onları sürgün etmek, ek bir cezalandırmaya tabi tutmak değil onların tutulduğu hapishanelerde ayrımcılık ve güvenlik sorunlarını çözmeye çalışmak, bunun için de sivil toplum örgütlerinin sürece dâhil olmasını sağlamak olduğunu düşünüyoruz.”CEZAEVİNDE KAÇ LGBTİ VAR, GERÇEK SAYI BİLİNMİYOR
Cezaevlerindeki LGBTİ mahpus sayısı 2013 yılı Temmuz ayı verilerine göre Türkiye’nin 18 ayrı hapishanesinde 79, Mayıs ayı 2014 verilerine göre ise 95.Bakanlığın son verileri 95’ken, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) verilerine göre ise 137 olarak belirlenmiş. Binlerce mahpusun olduğu cezaevlerinde sadece 137 cinsel eğilimi farklı mahpusun bulunması bile sorunun niteliğini ortaya serer vaziyette. Lezbiyen, gay, biseksüel mahpusların kendilerini ifade etmelerinin cezaevinde yaşayacakları ayrımcılığı ve şiddeti derinleştirmesi nedeniyle kendilerini saklama ihtiyacı nedeniyle bu sayının gerçek sayı olmadığını ifade etmek gerek. Cezaevi ve yargılanma sürecinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ifadesi dolayısıyla çeşitli sorunlar yaşama ihtimali çok yüksek olduğundan hapiste kaç LGBTİ var bilmiyoruz.
SORUNLARI ÇÖZMEK YERİNE YENİ SORUNLAR YARATMAK, İŞTE YAPILAN BU!
Cezaevlerindeki LGBTİ bireylerle ilgili özel çalışmalara yapan CİSST LGBTİ tematik ağı temsilcisi Hilal Başak Demirbaş sorularımıza yanıt verirken, ne kadar endişeli olduklarını şu sözlerle dile getirdi;
“Kaygılarımız var; çünkü bu uygulama başta mahpusları ve aileleri etkileyecek. Öncelikle öznelere sorulmalı ve onların kararına uygun davranılmalıdır. Sıkıntıları çözmek ve daha büyük yapısal sorunların oluşmaması için başta bu alanda çalışma yapan dernekler sürece dahil edilmeli ve yine bu alanda çalışan aktivistlerle birlikte çalışılmalı. LGBTİ mahpusların hapishanedeki hangi koşullar üzerinden, hangi yapısal sorunlar sonucunda nasıl talepleri var öncelikle bunu tartışmak lazım. LGBTİ mahpuslar tecrit edilmek istemiyor, diğer mahpusların sahip olduğu haklara kendilerinin de sahip olmalarını istiyorlar. Var olan koşulları düzeltmek yerine yeni bir hapishane açmak ve bu hapishaneye dair hiçbir bilgi vermemek durumun vehametini ortaya koyuyor.”
İlgili haberler
Bir garip mafya özentisi; Kürşat Mican LGBTİ+’lara...
2016 yılı Onur Yürüyüşleri öncesinde Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican LGBTİ+’lara y...
Hindistan’da ilk trans hakim
Hindistan’da bir mahkeme türü olan Lok Adalat’a 29 yaşındaki trans Joyita Mondal Mahi hakim olarak a...
Trans kadınlar cezaevinde iki kat fazla hak gasbın...
‘İnsan onuruna aykırı uygulamalara maruz kalıyorum, tecrit altındayım’ diyen trans kadın tutuklu Dir...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.