Kadına şiddeti araştırma komisyonu raporunda 'aile yılı' izi: Şiddeti ‘aile bütünlüğüyle’ perdeliyorlar
DEM Parti’li Özgül Saki ve EMEP’li Sevda Karaca, kadına şiddeti araştırma komisyonu raporunun şiddeti ‘aile bütünlüğüyle’ perdelediğini, kadın düşmanı politikaları kurumsallaştırdığını vurguladı.

TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı Hulki Cevizoğlu’nun komisyon üyelerine gönderdiği taslak raporda kadınları şiddete daha çok maruz bırakacak öneriler yer aldı. Ekim ayında İstanbul’da iki genç kadının vahşice katledilmesinin ardından kurulan komisyonun taslak raporunda boşanmalarda hakimin çift terapisine yönlendirme yetkisi, boşanmalara arabuluculuk uygulaması, sığınmaevindeki kadınlara esnek güvencesiz çalışma yer alıyor. 

Ekmek ve Gül’e konuşan Komisyon Üyesi DEM Parti Milletvekili Özgül Saki, komisyon toplantıları boyunca iktidar vekili üyelerin kadına yönelik şiddetin artış sebeplerini ortaya koymaktan kaçındıklarına dikkat çekti. Emek Partisi Milletvekili Sevda Karaca, bu raporun sadece birkaç geri maddeden ibaret olmadığını, ideolojik saldırı olduğunun altını çizdi.

‘FAİLİ DE ANLAMAK LAZIM’ RAPORU

Komisyon Üyesi DEM Milletvekili Özgül Saki bu raporun en büyük problemlerinden birinin bu amaçla kurulmuş bir komisyon olmasına rağmen kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın nedenlerine hiç eğilmemesi olduğunu söyledi. Saki, “Komisyon en başından beri kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın kök nedenleri konusunun açığa çıkmasını hiç istemedi. Çünkü sorumlulukları çok aşikar olacaktı” dedi.
Kadının raporda bir odak olmadığını ifade eden Saki, “Aslında ‘erkekler de şöyle, onlara da eğilmek lazım’ gibi söylemler öne çıkıyor. Yani kadını odaklayan, kadının toplumsal yaşama özgür katılımına odaklanan bir rapor değil. Aksine ‘faili de anlamak lazım’ diyen bir rapor” diye konuştu. 

DEM Parti Milletvekili Özgül Saki

“Kadın emeği, bedeni, kimliği kadın emeği, bedeni, kimliği, değersizleştiriyor. İktidar, gerekli tedbirleri almak yerine, kadına hem hane içindeki muhafazakâr ve cinsiyetçi iş bölümüne uygun görevleri dayatıyor, hem de esnek ve güvencesiz istihdamı bir lütufmuş gibi sunuyor” diyen Saki, komisyonun da kuruluş sebebi olan İstanbul’da vahşice katledilen İkbal ve Ayşenur cinayetlerini hatırlattı: “İstanbul'da iki kadın çok vahşi bir şekilde kafası kesilerek öldürülmüştü ve çok infial yarattı. Ondan sonra bu infiali sönümlendirmek üzere komisyon kurmaya mecbur kaldılar. Aile yılında hedefledikleri politikayı yaymak için bu komisyona aile politikalarını yedirmeye çalıştılar.”

Raporda yer alan boşanmalarda arabuluculuk önerisine dair konuşan Saki, “Boşanmaları azaltmak isteyip kadın açısından koşullar eşitmiş gibi arabulucu öneriyorsunuz. Arabuluculuk uygulamasının, iktidarın politikanın yönelimlerine de bakınca kadınların aleyhine işleyeceğini öngörmek sürpriz olmaz” dedi. 

KOMİSYONDA MUHALEFETİN GÖRÜŞLERİ REDDEDİLDİ

Komisyonun kurulması ve çalışmalarını değerlendiren Saki, “Biz dilekçelerimizde komisyonun nasıl kurulması ve işlemesine ilişkin öneriler yaptık ancak iktidar tarafından reddedildi” dedi. Komisyon kuruluşlarının milletvekilliği sayısına göre yapıldığını hatırlatan Saki, “Orada muhalif milletvekilleri olarak arka planda kalıyoruz. Raporlar masada yazılıyor ve biz sonrasında karşılaşıyoruz. Muhalif milletvekillerinin ‘Şu kurumları da dinleyelim’ dediği hiçbir kurum neredeyse komisyona çağırılmadı. Rapora şerhimizle birlikte bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz” diye ekledi. 

‘KOMİSYON DA RAPORU DA MEŞRU DEĞİL!’

Emek Partisi Milletvekili Sevda Karaca, komisyonun kuruluş amacının şiddetle mücadele değil, mevcut eşitsizlik düzenini tahkim etmek olduğunu vurguladı: “Kadına yönelik şiddetle mücadele iddiasıyla kurulan bu Meclis Araştırma Komisyonu, daha baştan sorunluydu. Bunu o gün de söyledik, bugün bir kez daha altını çiziyoruz: Mesele göstermelik bir komisyon kurmak değil, siyasetin şiddetle ve eşitsizlikle nasıl bir ilişki kurduğu, kadınları şiddete mahkum eden eşitsizlik düzeninin nasıl ele alındığı...”

Karaca komisyonun kuruluş aşamasında bile kadınların yıllardır sahadan, sokaktan, adliyelerden, sığınmaevlerinden taşıdığı gerçeklerin yok sayıldığına dikkat çekti, komisyonun çalışmaları boyunca kadın örgütleri, baroların kadın hakları merkezlerinin, bağımsız kadın uzmanların çağırılmadığını ya da sesinin duyulmadığını söyledi.

‘KADIN DÜŞMANI POLİTİKALAR KURUMSALLAŞTIRILIYOR’

Taslak raporun içeriğini değerlendiren Karaca, “948 sayfalık taslak rapor, yalnızca kadınların hayatlarını değil, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi de hedef alıyor. Raporda yer alan önerilerle; kadınların boşanması zorlaştırılıyor, şiddetten kaçan kadınlar ‘aile terapisi’ adı altında tekrar faillerin önüne sürülüyor, 6284 sayılı Yasa sulandırılıyor, sığınmaevindeki kadınlar esnek ve güvencesiz, ucuzun ucuzu işgücü olarak görülüyor. Bu maddeler tek bir şeyi hedefliyor: Kadını bir bütün olarak bizatihi kendisi şiddete dönüşmüş olan bu düzenin sessiz köleleri haline getirmek!”

Raporun dili, içeriğinin kadın cinayetlerinin neden önlenemediğini açıkça gösterdiğini belirten Karaca, “Bu anlayış kadınların eşit yurttaşlık haklarını, yaşam hakkını değil, her ne olursa olsun ayakta kalsın denilen şiddet yuvalarını önceliyor. Komisyon başkanının bu raporla yapmaya çalıştığı şey çok net: Şiddet uygulayan erkeklerin ‘rehabilite’ edilmesinden ‘eşitlik’ eğitimi yerine ‘dini değer’ eğitimi verilmesine kadar uzanan bu öneriler zinciri, iktidarın kadın düşmanı politikalarının kurumsallaştırılmasıdır” diye konuştu.

“İHTİYACIMIZ ‘ÇİFT TERAPİSİ’ DEĞİL ADALET, ‘DİNİ DEĞER’ DEĞİL EŞİTLİK”

Kadınların kazanılmış haklarına dönük saldırıların hep “toplumsal uyum”, “aile bütünlüğü” gibi kavramlarla meşrulaştırılmak istendiğini vurgulayan Karaca, “Bu kavramlar yıllardır kadınlara mezar oluyor. Kadınlar, failleriyle uzlaştırılmaya değil, şiddetten kurtulmak için güçlendirilmeye ihtiyaç duyuyor. İhtiyacımız olan şey ‘çift terapisi’ değil, adalet. ‘Aile birliği’” değil, özgürlük. ‘Dini değer’ değil, eşit yurttaşlık. Bugün karşımıza çıkan bu rapor, sadece birkaç geri maddeden ibaret değil. Bu rapor bir ideolojik saldırıdır.” dedi.
Şiddetle mücadelenin esasının kadınların örgütlü gücü olduğuna dikkat çeken Karaca: “Ekmek ve Gül olarak da defalarca ifade ettik, Meclis’te de söyledik: Şiddetle mücadelenin esası kadınların örgütlü gücüdür. Kadınların adliyelerde, iş yerlerinde, sokakta, sendikada, mahallede kurduğu dayanışmadır. Bu komisyonun ne yöntemi, ne hedefi, ne de içeriği kadınların yaşam hakkını korumuyor. Bu yüzden biz bu komisyonu da bu raporu da meşru görmüyoruz. Kadınların hayatını pazarlık konusu yapan, kadını aileye ve sermayeye mecbur bırakmaya çalışan bu politik hattı reddediyoruz” diye konuştu.

KOMİSYON BAŞKANI ‘KADIN CİNAYETLERİ CİNNET ANINDA OLUYOR’ DEMİŞTİ
Ekim ayında kurulan Meclis komisyonu, ilk günden bu yana tartışma yaratan açıklamalar ve uygulamalarla gündeme gelmişti. 
 ◾Kadına yönelik şiddeti araştırma Komisyonu Başkanı’nın bir erkek seçilmesi komisyonun ilk toplantısında tepkileri toplamıştı, AKP’li Milletvekili Hulki Cevizoğlu komisyon başkanı seçildi.
 ◾AKP’li milletvekili ve komisyon başkanı Mustafa Hulki Cevizoğlu, 25 Şubat’ta gerçekleşen komisyon toplantısında kadın cinayetlerinin “cinnet anında işlendiğini”, psikolojinin geri plana itildiğini söylemişti: “Yani toplumsal boyut çok önemli ama bu işin temelinde psikoloji var. Nedense, bugüne kadar gelen konuklarımız psikolojik boyutunu arka plana attı. Yani, bir öldürme kültürü olsa toplumsal boyutu üzerinde Birleşmiş Milletler birimleri açısından, Bakanlıklar açısından, üniversite açısından durmak gerekebilir ama psikolojik boyutu çok önemli. Genellikle bunlar bir cinnet anında işleniyor, öyle görüyoruz.”
 ◾Baro temsilcilerinin katıldığı toplantıda, Baro temsilcisi avukatların İstanbul Sözleşmesi’nden bahsetmeleri üzerine, AKP’li vekiller baro temsilcilerine nasıl ifadeler kullanmaları gerektiğini söylemişti: AKP’li Mustafa Alkayış, “Yani İstanbul sözleşmesinden çekilme, iptal etme etmeme konusu taraf... Farklı düşünebiliriz ama ‘Bu 6284'ü zayıflatıyor’ dersek hakikaten bir haksızlık etmiş oluruz kanun koyucuya da şu anda verilen mücadeleye de. Hiç alakası, ilgisi yok. Yani şu olabilir: ‘Biz bundan çekilmeseydik iyi olurdu, bu iyi bir sözleşme’ diyebiliriz. Buna itirazım var. Bu sizin düşünceniz olabilir, yaklaşımınız olabilir ama 6284'e hiçbir etkisi ile ilgili... Zaten siz de şey demişsiniz: ‘Böyle bir algıya sebebiyet verdi’ demişsiniz. Bu çok göreceli bir kavram. Bana göre de hiç öyle bir algı yok” demişti.
 ◾TV programında bir kadına ait olduğunu iddia ettiği cinsel içerikli görüntüleri kadının kocasına göstererek kadını tehlikeye atan Zahide Yetiş, komisyon toplantısına davet edildi. CHP’li ve DEM Partili komisyon üyesi vekiller tepki gösterdi. CHP'li komisyon üyeleri toplantıya katılmazken DEM Partili komisyon üyeleri ise Zahide Yetiş'in “Kadınlar da şiddet uyguluyor” sözlerine tepki göstererek toplantıyı terk etmişlerdi.
 ◾Komisyon boyunca katılan Bakanlar kadına şiddetle mücadelede nasıl ‘adımlar’ attıklarını sıraladılar, artan şiddetin sebeplerini konuşmaktan kaçındılar.
İLK KOMİSYON DEĞİL
Kadına yönelik şiddetin araştırılması amacıyla kurulan ilk komisyon bu değil. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının hemen ardından, Mart 2021’de kurulan komisyon da kamuoyunda tepki çeken açıklama ve önerilere sahne olmuştu. 2021 yılında kurulan komisyonun 912 sayfalık raporunda “adaletsiz cinsiyet algısının bozulması gerektiğine” yer verilirken bunun için yapılan öneriler farkındalık artırma ile kısıtlı kaldı veyahut bu algıları besleyecek bir şekilde kadınları şiddet dolu aile içine sıkıştıracak öneriler yapılmıştı. Boşanmalara arabuluculuk, faillere tedavi ve rehabilitasyon, faillere barınma imkanı sunulması gibi öneriler bu raporda da yer almıştı.

Fotoğraf: TBMM

İlgili haberler
İkbal ve Ayşenur'un katledilmesi münferit değil |...

Devlet artan yoksulluktan kazanılmış haklara saldırılarla kadınları çepeçevre sarıyor. Kadınların mü...

Aile yılında arabuluculuk tartışması | Kadınları n...

Arabuluculuk uygulaması zayıfı değil, güçlüyü koruyan bir uygulama olarak ilerlemekte ve yerleşmekte...

'Aile yılı'nın ardından 'Aile on yılı': Erdoğan 'k...

Erdoğan, Uluslararası Aile Forumu'ndaki konuşmasında 'fıtrat', 'aile kutsaldır', 'en korunaklı liman...