Hayallerini taşa işleyen kadın
Türkiye’de tek kadın taş işleme ustası Aylin Sarı. Sarı bu sanatla ilgilenmeye başladığında insanların alay konusu olmuş, ama vazgeçmemiş.

Eskişehir’de yaşayan Aylin Sarı, Türkiye’de 5-6 tane kalan taş işleme ustalarından biri ve sadece tek kadın. Taş işleme sanatına başladığı ilk dönemlerde kollarını kesip, çekiçle parmaklarını ezdiği olmuş. Fakat zorluklarına rağmen aşkla taş işlediğini söylüyor Sarı. “Düşüncelerimi, hayallerimi o taşa işliyorum” diyen Sarı kadınlara da sesleniyor: “Bir kadın istediğinde yapamayacağı şey yoktur.” Sarı, taş işleme sanatına duyduğu aşkı anlattı.

Taş işleme sanatı çok aşikâr olduğumuz bir alan değil. Biraz kendinizi tanıtır mısınız?

30 yaşındayım. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi El Sanatları mezunuyum. Taş işlemesini bir müzede görmüştüm. Çok etkilendim ve orada karar verdim. Yaşadığımız bölge Frig kültürüne ait bir bölge olduğu için de bu etkili oldu. Orada bir merakla kursa giderek başladım. Üzerine de kendim bir şeyler katarak devam ettirdim. Şimdi de Frig ve Yunus Emre ağırlıklı çalışıyorum. Zaten Yunus Emre ile ilgili bir projeyi de devam ettiriyoruz.

Sonra nasıl devam ettiniz?

Seyitgazi’de görev yapıyordum o dönemde. Deri, çini çalışmalarım da var. Taş tamamen tesadüf üzerine oldu. Dünya Müzeleri Müzesinde görüp ondan sonra başladım. Nasıl yapabilirim, edebilirim diye düşünmeye başladım. Başka sanatçılar dökümle çalışıyor, ben farklı bir şey buldum. Hamur yapıp o şekilde kabartma yapıyordum. Döküm yapmayı bilmiyordum çünkü. Daha sonra ders almaya başladığım ustam sayesinde 6 yıldır taş işlemesi yapıyorum.

Taş işlemesi dışında yaptığınız başka şeyler var mı?

Odunpazarı Halk Eğitim Merkezi Engelli Koordinasyon Merkezinde takı dersi veriyorum engelli öğrencilere. Uzun zamandır da proje çalışmaları, deri çalışmaları yapıyorum. Ama taş alanında ilerliyorum daha çok.

Sizden başka usta var mı Eskişehir’de? Ya da kursu var mı?

Usta çok az bu konuda. Eskişehir’de benim bir ustam var. Onun dışında başka yok. Dört beş usta var Türkiye genelinde. Hatta tek kadın benim. Sipariş üstüne çalışılıyor daha çok. Şimdilik kursunu da açmadım. Matkapla, taş kırma makinesi ile çalışıyorsunuz çünkü.



İLK ZAMANLAR ZORDU AMA...

Kadınlar neden bu alanla ilgilenmemiş sizce?

Zor bir iş. Ben çok istememe rağmen pes etmek üzere olduğum zamanlar oldu. Yapamayacağım sandım. Yapıyorsunuz, taş kırılıyor. Ki onun ağırlığı da var. Aletleri kullanırken de zorlanabilir. Ben 60’a 60 ürünler çalışıyorum nereden baksanız 15 kiloyu buluyor. Ama bir kadın istediği sürece yapamayacağı şey yok. Ben de emek sarf ettim ve yaptım. Çok zevkli bir iş. Stresinizi de atıyorsunuz. Taş kırıyorsunuz. İlk zamanlar kollarım et kesti. Taşları, matkabı kaldıramadım. Çekici parmaklarıma vurdum.

USTAM YAPAMAYACAĞIMI DÜŞÜNDÜ, ŞİMDİ GURUR DUYUYORDUR

Peki siz taş ile uğraşmaya başladığınızda çevrenizdeki tepkiler nasıl oldu?

Dalga geçtiler benimle. Ustam kendi yapıyordu, hatta yapamayacağımı düşündü önce fakat onunla bir ay çalıştık. Ben devam ettirdim. Şimdi görünce gurur duyuyordur benimle. Taş işine girince “Yapabilir misin, kaldırabilir misin?” diye sordular. Ama arka arkaya sergilerim oldu onları da görünce şimdi ailem de çok destekliyor.

Ne tür taşlar kullanıyorsunuz? Taşları nereden tedarik ediyorsunuz?

İki taşla çalışıyorum. Traverten taşı ve tüf taşı. Genelde İzmir, Manisa, Alaçatı o taraftan geliyor tüf taşı. Traverten taşını da Denizli’den getirtiyorum. Biraz daha yumuşak taşlar onlar. Oymaya, işlemeye elverişli. Taş üzerine baskı yapıyorum. Ben bir baskı için üç gün uğraşıyorum. Şimdi onun makineleri var. 10 dakikada taşı çıkarıyor. Ben elde yapıyorum hepsini. Çizimini, baskısını, oymasını hepsini elimde yapıyorum. Friglerden ilerledim ama şimdi Yunus Emre’den devam ediyorum.

Ne kadar zamanınızı alıyor bir taşı işlemek?

30’a 30 taşı bitirmek en az üç günümü alıyor. Kırma yapıyorum, üzerine alçı çekiyorum onu kurumaya bırakıyorum, zımparalıyorum. Değişiyor biraz da.

Bu kadar emek veriyorsunuz. Türkiye’de sanata, sanatçıya değer verildiğini düşünüyor musunuz?

Türkiye’de sanata, sanatçıya çok değer verilmiyor. Dedim ya ben bir taşı yapmak için üç gün uğraşıyorsam mesela bir sergi için aylarca uğraşıyorum. Ama başkası alıyor makinesini 10 dakikada basıyor. Benim yaptığım sanat o anda ölüyor, hiçbir anlamı kalmıyor. Bunu anlayan, takdir eden de var; “Ne uğraşıyorsun, al makinesini uğraşma boşu boşuna.” diyen de var.

SANAT VARSA İCRA EDİLMELİ
Yaptığınız iş o anki psikolojinize göre değişiyor. Yansıyor işinize. Benim onda emeğim, düşüncelerim, hayallerim var. Her şeyi katıyorsunuz. Ama şimdiler de taş dendiğinde Aylin hoca deniyor. Bu beni mutlu ediyor. Bu taş işlemesi Osmanlıdan, Selçukludan kalma. Ama şu an iki elin parmaklarını geçmez bu sanatı icra eden. Ben sırf ders vermek için okumadım. Yoksa gider altı saat takı kursu, dersi verir çıkarsınız. Ama ben el sanatları okudum. İçinde sanat varsa onu icra etmelisiniz. Van, Erzincan, Ürgüp’te taş işlemecileri var benim bildiğim. Bu insanlar cidden ustalar. Benim ustam var mesela keşke benim de öğrencilerim olsa.



İlgili haberler
GÜNÜN PORTRESİ: Türkiye’nin ilk kadın kimyageri Re...

Türkiye'nin ilk kadın kimyageri Remziye Hisar’ın öyküsü bilim alanında, bir kadın olarak hak iddia e...

GÜNÜN PORTRESİ: Türkiye’nin ilk kadın amigosu Kürd...

Kim demiş “futbol erkek işi” diye. Muazzez kimselere kaptırmıyordu tribündeki yerini, takımı da seyi...

GÜNÜN BELLEĞİ: Türkiyeli ilk kadın gazeteci

Türkiye tarihindeki ilk kadın gazeteci olan Selma Rıza Feraceli'nin hikayesinden bir kesit...