Kız kardeşimiz Başak Gürkan geçtiğimiz ay katledildi. Batıkent Kardelen Mahallesi ve Ekmek Gül okuru kadınlar olarak aramızdan koparılan kız kardeşimiz için mücadeleyi büyüteceğimizin sözünü vermiştik, katledildiği yere yürürken “Kadın cinayetleri politiktir” demiştik. Bunun üzerine dergimize de yazılar yazdık, site site evleri gezdik ve dergimizi dağıttık. Bu yaşanılanlar üzerine neler yapabileceğimizi sorduk mahallemizdeki kadınlara. Başak’ın davasına sahip çıkmak, mahallemizi güvenli hale getirmek, bir kişi daha eksilmemek tüm kadınların talebiydi. Bu vesileyle 25 Kasım’a giderken sistematik hale gelen kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti konuşmak üzere bir etkinlik planladık. Etkinliğin el ilanlarını kapı kapı dolaştırdık. Site yöneticileriyle mahalle muhtarıyla çevremizdeki tüm kadınları bu etkinliğe katmaya çalıştık ve bir cumartesi günü bir araya geldik. Avukat Cevriye Aydın ve Sosyolog Gülhan Avşar’ın konuşmacı olarak katıldığı toplantıda kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi, kadınlar olarak yapacaklarımızı ve çözüm önerimizi tartıştık.

‘Susmayıp mücadeleyi seçiyoruz'

Kardelen Muhtarı Elif Ayyıldız, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne yaklaşırken Başak Gürkan’ın vahşice katledilmesinin ardından 'artık yeter' deyip susmayı değil mücadeleyi seçiyoruz” dedi. Sosyolog Gülhan Avşar toplumun erkek ve kız çocuklarına doğuştan itibaren dayattığı rollerden bahsederek oyuncak, kıyafet ve renk seçiminde küçük yaştan itibaren cinsiyet rollerinin belirlendiğini söyledi. Bununla birlikte sığınmaevlerinde yaşadığı deneyimlerden hareketle şiddetin sanıldığının aksine eğitim, sosyokültürel durum, yaş fark etmeksizin tüm kadınların karşı karşıya kaldığı bir sorun olduğunu anlattı. 

Saçımızın kısa olmasına bile 'biyolojik cinsiyete aykırı' denilebilir

Avukat Cevriye Aydın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın kadın cinayetlerinin sebebinin yapılan bir araştırmaya göre “öfke kontrolünde yattığı” söylemi ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ağustos ayında yayınladığı Cuma Hutbesi ile kadınların miras hakkına saldırısını hatırlattı. Aydın, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kadınlar üzerinde baskı kurma aracı işlevini vurgulayarak, etkinliğe katılan katılımcılarla birlikte şiddeti yaratan, besleyen koşulları ekonomik-politik tüm bağlantılarıyla birlikte tartıştı. 11.⁠ ⁠Yargı Paketi torba kanun tasarısının, kamu güvenliği ve adaleti sağlamaya yönelik hiçbir faydası yokken, toplumsal muhalefeti, bireysel hak ve özgürlükleri kısıtlama amacı taşıdığını, kadının saçının kısa olması, pantolon giymesi gibi akla gelebilecek en basit eylemler için bile, “biyolojik cinsiyete aykırı davranış” olarak hapis cezası ile karşı karşıya kalınabileceğini dile getirdi.

İşçi ailelerin hayatları yok ediliyor

İktidarın bir yandan “aile on yılı” ilan ederken, aynı zamanda aile hukukunun arabuluculuk kapsamına alınarak boşanma, velayet ve nafaka hükümlerinin kadın aleyhine değiştirmenin yolunu açtığına değinen Aydın, ağır çalışma koşulları, uzun çalışma saatleri ile işçi ailelerinin aile hayatlarının yok edildiğini, yoksulluk ve açlığın aile on yılında ailelerin parçalanmasına neden olduğunu söyledi.

Bu etkinliğin yalnızca bir etkinlik olarak kalmaması başka etkinlikleri örgütlemesi mahallemizde kadınların bir araya gelebileceği alanların güçlendirmesi sözüyle ayrılırken önümüzdeki dönem açısından planları site site sürdürmek üzerine kararlar aldık. Toplantıdan, kadın katliamlarının sıradanlaştırıldığı bu karanlığı birliğimizle, mücadelemizle yıkmak, mahallemizi suç mahali olmaktan çıkarmak, güvenli ve eşit yaşam alanlarına dönüştürmek için kadınların; mahallelerden, sitelerden başlayarak birlikte ses çıkarma, dayanışma ve omuz omuza mücadele etme kararlılığı ile güçlenerek çıktık.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül