Film değil gerçek: ‘En alttakiler’in konteyner kent hikayeleri
“21m²’lik bu alanda hane içi mahremiyet hayal olmuş durumda. Konteynerler dip dibe olduğundan herhangi birinde olan bir sesin diğer konteynerlerde duyulmaması imkansız.”

6 Şubat depremlerinin üzerinden geçen bir buçuk yıla rağmen binlerce kişi konteyner kentlerde yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor. Konteynerde yaşayanlardan biri de ailem. Sınavların bitmesini fırsat bilip ailemi ziyarete geldiğim Battalgazi Bağcılar Belediyesi Geçici Konaklama Merkezinde yaşayanların hangi koşullarda burada yaşam mücadelesi verdiğini Evrensel okurları ile paylaşmak istedim.

500 konteynerin olduğu bir alan burası. Önemli bir çoğunluğunda 7-10 civarı insanın kaldığı, 1+1 şeklinde organize edilmiş 21m2’lik bu alanda hane içi mahremiyet hayal olmuş durumda. Konteynerler dip dibe olduğundan herhangi birinde olan bir sesin diğer konteynerlerde duyulmaması imkansız. Kapıyı açtığın an tüm komşular zahmetsiz içeriyi görüyor. Alanın darlığı, mahremiyetin yokluğu toplum baskısını daha da sertleştirmiş özellikle kadınlar açısından. Akşam yaptığı yemekten, kocasıyla olan ilişkisine kadar her şey yüzlerce gözün kınayan bakışları arasında oluyor ve bu kınanan kimseler aynı kınama duygusuyla başkalarına bakıyor.

Banyo yapmak fiziksel koşullar dolayısıyla zor. Bu başarılsa bile banyo planlaması yapılıyor, kadınlar çoğunlukla erkekler işe, çocuklar okula gittikten sonra yıkanmayı tercih ediyor.

BİR YEŞİLÇAM HİKAYESİ İZLER GİBİ

Konteyner kentlerde kalanların gidecek başka yeri olmayanlar, bir nevi “en alttakiler”in yaşadığı alanlar olduğunun altını çizmek gerekiyor anlatmaya başlamadan. Günlük hayatın içerisinde çoktan unuttuğumuz, çoktan tarihin sayfalarına karıştığını düşündüğümüz yaşamların gerçekliği kapısı açılan her konteynerden bir tokat gibi çarpıyor insanın yüzüne. Kendi isimsiz olduğu için “A” ismini koyduğum sokağımızın sakinleri ile sağ baştan başlayalım tanışmaya…

İlk konteynerde 60’lı yaşlarda bir kadın ve 20’li yaşlarda oğlu yaşıyor. Kocası yıllar önce ölmüş. Oğlu işsiz. Kadın kayısı fabrikasında çalışıyor, evin tek geliri onun asgari ücret dahi etmeyen ücreti. TOKİ’den ev bekliyor. Kendi bütün bu sokak, arka sokak ve karşı sokak boyunca çalışan tek kadın. Oğlunun eli ekmek tutunca ve evi olunca bırakacak çalışmayı.

Karşı konteynerde minik Rüya yaşıyor. Rüya bir buçuk yaşında. Esmer teni ve kapkara gözleriyle boncuk gibi bir çocuk. Babaannesi onu bebek arabasına koyup konteyner kentin sokaklarında dolaştırırken parmakları ile bir şeyleri gösterip “Bak, bak” diyor. Rüya depremden kısa bir süre önce dünyaya gelmiş. Annesi depremden 10 gün kadar sonra beyin kanaması geçirip ölmüş. Şimdi babaannesi, babası ve dedesi ile konteyner kentte yaşıyor. Deneyimlediği ilk baharında gördüğü çiçekler enkazlardan yeşermiş olanlar.

Yeşim ya 16 ya 17 yaşında. Konteyner kent ahalisi içinde “Çingenler” olarak adlandırılanlar tarafında kalanlardan. Babası tarafından erken yaşta zorla evlendirilmiş. 2 yaşında bir bebeği var, kocası bilmem hangi adli suç ya da suçlardan cezaevinde. 10 yıl yatarı var daha. Birlikte yaşadığı kaynanası ve kendiyle yaşıt görümcesinin onu konteynerin önünde dahi dövmüşlüğü var. Yeşim yoldan geçerken yahut bize selam verip birkaç kelam ettikten sonra ağzımızdan çıkanlar kulağına ulaşamayacak noktaya vardığında onu tanıyan komşuları her seferinde bir ezberi tekrar eder gibi “yazık” diyor. Yeşim’in kocası depremden sonra cezaevinde çıkan isyanın ardından başka bir kente nakledilmiş. Her sohbetin bir yerinde eğer Akçadağ’a nakledilirse açık görüşe gidebileceğinden söz ediyor. Yaşına göre ufacık gözüken kızını göstererek “Babası kucağına hiç almadı” diyor. İnsan bu durumu anlatırken bir sözcük fazla kullanmaktan çekiniyor.

Yeşim’in çapraz komşusu 3 yetişkin oğlu ile yaşayan yaşlıca bir kadın. Oğullarına eş aradığına dair haber salmış ama kendi de oğulları da dini hassasiyetleri yüksek kimseler. Aradıkları gelinde bulunması gereken nitelikler; ev kızı olmak, ibadetlerini yerine getirmek, kapalı olmak, çevresi tarafından tavsiye ediliyor olmak ve sosyal medya kullanmıyor olmak. Bana şaka gibi gelmişti ama değilmiş, geçen hafta istemeye gittikleri kızın sosyal medya hesabi olduğu ortaya çıkınca istemekten vazgeçip geri dönmüşler.

Yine burada 30’lu yaşlarda 4-5 çocuklu bir aile yaşıyor. Koca karısını defalarca darbetmiş, hatta bıçaklamış. Kadın boşanmayı denese de olmamış. Kocanın halihazırda bir uzaklaştırma kararı var ancak birlikte yaşamaya devam ediyorlar çünkü geçinmek mümkün değil.

Zeliha 12 yaşında çalışkan, yetenekli bir çocuk. Bir an önce buradan kurtulmak istiyor. "Ev çok kalabalık, ders çalışacak alan yok, sokaklar çok gürültülü" diyor. Kütüphane var ancak o da kalabalık evinde oturup kimse duymadan bir şeyler konuşabilmeyi özlemiş.

"KADINLAR İÇİN TEK SOSYALLEŞME ALANI KAHVE BÜFESİ"

Kahve Dünyası 18 yaş üstü herkese günde 10 saat ücretsiz kahve veren bir “kahve büfesi” kurmuş kentin içine. Bazı kadınlar grup halinde kahve içmeye gidiyor. Kahvelerini boş banklara ya da konteynerlerinin önüne oturuyorlar. Mescit haricinde yetişkinler için tek sosyal alan burası.

Kadınlar gündüzleri gruplar halinde öbek öbek bir yerlerde oturuyor. Zaten herkesin olurken duyduğu şeylerin dedikodu ve kritikleri yapılıyor, örgü modelleri elden ele geziyor. Akşamları herkes evinde. Çoğu akşam konteynerler arası misafirlikler oluyor. Misafirler çok uzaktan gelmişçesine büyük bir ciddiyetle ağırlanıyor, konteynerden önceki yaşam gibi.

İnsanların asık ve somurtkan yüzleri, çocukların dahi tepkilerine yerleşmiş tahammülsüzlük, mahremiyetin ortadan kalkmasının yarattığı sosyal baskının insanda yarattığı ilk duygu umutsuzluk. Ancak kapıların önünü süsleyen saksı bitkilerinden, örülmeye tüm ciddiyetiyle yeniden başlanmış el işlerinden, büyük bir özenle takip edilen TOKİ inşaatından başlayarak yeni bir yaşamın umudunun bu her şeysizliğin içinden kendisini örmeye çoktan başladığını fark ettiriyor.

Fotoğraf: Battalgazi Bağcılar Belediyesi Geçici Konaklama Merkezi, Nurgül Deniz/Evrensel

İlgili haberler
'Kız Kardeşlik Köprümüz her yere ulaşacak'

Narlıdere'de kadınlar 8 Mart'ta sokaktaydı. Nuriye Erdoğan, Narlıdere Demokrasi Platformundan kadınl...

Depremzede anne: Çocuklarıma bozuk yemek yedirmek...

Hatay Samandağ’da depremzede Gül B. sıcak havalarla birlikte kaldıkları çadırda yiyeceklerinin bozul...

6 aydır ne su ne güvenlik ne barınma!| 21 m²’de ku...

Sevdiklerini kaybetmekten, su bile bulamamaya kadar her türlü sorunu yaşayan kadınlar 21 metre karel...