6 aydır ne su ne güvenlik ne barınma!| 21 m²’de kur kurabilirsen yaşamı!
Sevdiklerini kaybetmekten, su bile bulamamaya kadar her türlü sorunu yaşayan kadınlar 21 metre karelik konteynerlarda yaşamlarını yeniden kurmaya çalışıyor.

Depremden bu yana halk için her günü birbirinden beter koca 6 ay geçti. Hak ihlalleri, ayrımcılık ve belirsizlik deseniz gırla. Depremden etkilenen bölgedeki sorunlar, il ya da konteyner/çadır kentler arasında farklı seviyelerde ve hâlâ çözülebilmiş değil. Üstelik bu sorunlar; su, gıda, hijyen, barınma, güvenlik, geçinme gibi yaşamak için temel ihtiyaçları da kapsıyor.

Geçtiğimiz günlerde dergimizin yayın kurulu üyesi, Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca ile deprem bölgesinde çeşitli ziyaretler gerçekleştirdik. Hatay’da başlayan bu yolculuk Malatya, Adıyaman, Maraş ve Antep şeklinde devam etti. Uğradığımız her noktada buluştuğumuz her depremzede yaşanan problemlerin ne kadar ciddi boyutta olduğunu gösterdi. Yaşanan her soruna değinmek zor ama bu 6 ayda depremzedeler hangi bilinmezliklerin ortasına bırakılmış gelin birlikte bakalım.

BİN BİR SORU

Konteyner kentlere yerleştirilen depremzedeler şu an 21 m²’lik konteyner içerisinde yaşamlarını yeniden kurmaya çalışıyor. 6-8 kişiye varan kalabalık ailelerin de yaşamaya çalıştığı konteynerlerin bazılarının içinde mutfak, oda, lavabo bulunurken bazıları ise tek göz bir odadan ibaret. Üstelik AFAD tarafından verilen konteynerlerin derme çatma olduğunu ve bunların içinde böcek, haşerelerin olduğunu dile getirdi içinde oturanlar.


Girdiğimiz konteyner kentlerin çoğu plansız bir şekilde kurulmuş ve halkın ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz. Örneğin Maraş merkezdeki bir konteyner kentte kullanılmayan bir çocuk aktivite alanı bulunsa da pek çok alanda bir sosyal marketin dahi yok. Sıcakların giderek arttığı şu günlerde konteynerde yaşamak zorlaşırken açık alanda insanların oturabileceği gölgelik bir yer bile yok.

Bir de bu 21 m²’ye hiç ulaşamadığı için hasarlı evlerinde kalmak zorunda olanlar, evi az hasarlı olduğundan konteyner verilmeyip evinin yanında ağır hasarlı bina olduğu için orada da oturamayanlar, Malatya’da hayvan çadırında kalan depremzedeler, Pazarcık ve Adıyaman’da çorak bir arazide, sıcağın tepesinde derme çatma çadırlarda çocuklarıyla birlikte kalan göçmen kadınlar var.

Depremzedelerin konteynerlerde ne kadar kalacakları henüz belirsiz. Yeni yerleşim alanları nerede olacak, hak sahipliği alamayan kiracılar ne yapacak, taşınacak köylerde oturanlar bağı bahçesi olmadan nasıl geçinecek gibi onlarca soru var her birinin kafasında. Uçuk kiraları karşılayabilecek bir geçimi de yok artık hiçbirinin.

SAĞLIK SİSTEMİ DE ENKAZ ALTINDA KALDI

Deprem bölgesinde can yakan sorunların başında su problemi geliyor. Kimi kentlerde içme suyu belirli aralıklarla yetkililer tarafından dağıtılsa da çoğu zaman kendi ceplerinden aldıklarını söylüyor depremzedeler. Su, günün sadece birkaç saati verildiğinden kişisel temizlik ve çevre temizliği de hiçe sayılıyor. Başta içme suyu olmak üzere su sıkıntısının acilen çözülmesini talep ediyor depremzedeler.

Gittiğimiz her kentte kaldırılan enkaz ve yıkıntılar yaşam alanlarına çok yakın. Yıkım ve enkaz kaldırma ihaleyle yürütülüyor ve bu süreçte ortaya çıkan moloz tepeleri, içinde asbest gibi ciddi bir tehlikeli barındırıyor. Ranttan gözleri kör olanlar halk sağlığını hiçe sayıyor. Toz bulutlarının her tarafı kapladığı kentlerde solunum yolu hastalıkları gelecek için bir tehlike arz ediyor. Ayrıca henüz yıkılmayan ağır hasarlı yapı oranı çok yüksek. Örneğin Antep merkezinde yıkılmayan binalar suç ve uyuşturucu merkezlerine dönüşmüş durumda.

Sürüyle sorun, eksiklikler bir de sıcaklarla birleşince yaşam daha çekilmez oluyor. İshal, kusma, bulantı, alerji ve solunum rahatsızlıkları gibi hastalıklar rutini haline gelmiş her birinin. Haşereler ise boş arazide kurulan kentlerin dört bir yanında. Ancak sağlık hizmeti ve ilaca erişim çok yetersiz. Örneğin Hatay’da 2. basamak hastaneler hâlâ yokken Adıyaman’da bir sağlık emekçisi “Sağlık sisteminin pandemide cilası döküldü, depremde enkaz altına kaldı” diyor.

Kadın sağlığına ayrı bir parantez açmak gerek. Kişisel hijyen malzemelerine ulaşmak artık sadece kendi imkanlarına kalmışken bu süreçte gebe kalma kaygısıyla boğuşan kadınların doğum kontrol malzemelerine erişimi yok denecek kadar az. Doğum hizmeti almak isteyen Hatay’daki kadınlar ise 120 km yol gitmek zorunda.


GÜVENLİ YAŞAM VE PSİKOSOSYAL DESTEK HAYATİ!

Adıyaman’ın Yaylakonak beldesine gittiğimizde bir önceki akşam iki kişinin intihar ettiğini öğrenmiştim. Bunu anlatan kadın, kendisinin de artık gücünün kalmadığını söylemişti ağlayarak. Böylesi bir felaketin insan üzerinde psikolojik açıdan bıraktığı etki tahmin edilemez.

Deprem sürecinde yaşananlar intihar vakalarının artışının ana sebepleri. Özellikle kadınlar açısından artan iş yükü, kaygılar, yaşlı ve çocuk bakımı gibi sorumluluklar eskiye göre ciddi bir artış gösterdiği için hangi birine koşturacaklarını şaşırıyor. Aile içi ilişkiler kavgalara dönüştükçe psikolojik sıkıntılar yaşayan kadınlar, aile fertlerinin bozulan psikolojisini toparlamak zorunda kalıyor.

Konteyner kentler hiçbir açıdan güvenli değil. Her şey gibi tehlikenin nereden geleceği de belirsiz. Yaşanan şiddet, eşitsizlik, cinsel istismar vakaları da kadınları ve çocukları daha güvensiz, çaresiz ve umutsuz bırakıyor. Şiddetin tespitini yapma konusunda yetkililer yetersiz, bunca şeye rağmen psikososyal destek de yok. Kimi STK’ların çocuklarla yürüttüğü çalışmalar dışında herhangi bir müdahale olmazken bu afeti felakete dönüştüren asıl sorumluların bu konuda da sorumluluk almadığı apaçık. Kadınlar ise psikososyal desteğin en az su, gıda kadar ihtiyaç olduğunu söylüyor kendileri için.

YIĞINLA SORUN VAR, ÇÖZÜM MERCİ YOK
Maalesef(!) bunlarla sınırlı değil depremzedelerin sorunları: İşten çıkarılmalar, TYP ile işe alımın 6 ay ile sınırlı olması, eğitimdeki belirsizlikler sürerken depremin başından beri açılan Kuran kursları, sağlık ve eğitim emekçilerinin çözülmeyen sorunları, konteyner kentlere alınmayan göçmenler, inanç farklılığı sebebiyle yardımların daha az ulaştığı Alevi köyleri ve daha niceleri. Hangisini yazacağımı şaşırdım, bir de hepsini yaşayan depremzedeleri getirin gözünüzün önüne; çaresizlik ve bilinmezliklerin ortasına bırakılan, onca şeye rağmen yaşamdan vazgeçmeyen ve topraklarından sürülmek istenmelerine rağmen topraklarını terk etmeyenleri.

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
EMEP Milletvekili Sevda Karaca, deprem bölgesinde...

Yayın Kurulu üyemiz, EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, depremin 6.ayına doğru giderken farkl...

Konteynerde yaşayan Hatun: 'Şampuanı, suyu, her şe...

Konteyner kentte yaşayan Hatun ne beslenme ne de hijyen ihtiyaçlarının karşılanmadığını, ailesinin 1...

Hatay’daki gebeler doğumu nerede yapacağı kaygısın...

Hatay'da ayakta kalan tek özel hastanede muayene hariç sezaryen ile doğum 9 bin 750 TL. Özeldeki doğ...