1934 yılında ABD’de dünyaya gelen Kate Millett, Minnesota Üniversitesi ve Oxford Üniversitesinin İngiliz Edebiyatı bölümlerini bitirdikten sonra 1961’de heykeltıraşlık yapmak için Japonya’ya gitti. Japonya’da tanıştığı heykeltıraş Fumino Yoshimura ile 1965 yılında evlendi ve yirmi yıl evli kaldı.
Irk Eşitliği Kongresi ve Ulusal Kadın Örgütüne katıldığı için Barnard Collegeden atılınca Columbia Üniversitesinde doktora tezi olarak Cinsel Politika’yı yazdı ve ikinci dalga feminizminin en önemli isimlerinden biri haline geldi. Yapıtta kadınlara yönelik baskıların, ataerkil düzenin kadına yakıştırdığı ikincil konumun edebiyat ve felsefedeki örneklerini inceledi. Yazdığı kitaplar nedeniyle pek çok saldırıya uğradı. İlk yaşamöyküsünü Uçmak adlı yapıtında anlattı. İkinci yaşamöyküsü ise bir Hintli kadına aşkını dile getirdiği, lezbiyen yönünü açığa vurduğu Sita idi.
AKIL HASTANESİNDEN KADIN SANATÇILAR KOLONİSİ’NE
Kadınlar için verdiği mücadeleyi İran’a kadar taşıdı Millett. İran’dan Humeyni yanlılarınca kovulduktan sonra bu ülkedeki kadın hakları mücadelesini de İran’a Gitmek adlı yapıtında kaleme aldı. Mücadeleci, aykırı yaşamının karşılığını iki kez akıl hastanesine kapatılarak aldı. Tımarhane Yolculuğu’nu yazarak ‘normallik’ ve ‘delilik’ kavramlarını irdeledi.1994’te yayımlanan Zulüm Politikaları’nda da ilk elden tanıklıklara dayanarak dünya üzerindeki zulüm politikalarını, işkenceyi paylaştı okurlarıyla.
Poughkeepie’de bir çiftlik açarak Kadın Sanatçılar Kolonisi kurdu. Her sanat dalından konukları ağırlayan çiftliğin masrafları yetiştirilen noel ağaçlarından sağlanıyordu. Konuklar sabahtan ağaç dikiyor, ağaçların bakımıyla ilgileniyor. Hep birlikte yenen akşam ve öğle yemekleri arasında herkes kendi sanatıyla uğraşıyordu.
Kate Millett’ı bir sözüyle analım:
Kadınlarda azınlık grubu özellikleri vardır. kendilerinden nefret etmeleri, kendilerini reddetmeleri, kendilerine ve gruptaki diğerlerine karşı belirli bir küçümsemeyi, aşağılamayı duymaları bu özelliklerdendir. kadınlarda görülen bu özellikler, açık seçik olmasa da sürekli aşağı durumda oluşunun yinelenmesi sonucu, kadının bunu bir gerçek olarak benimsemesidir.azınlık grubu durumunu belirleyen bir diğer gerçek de kadınlara da, öteki azınlık gruplarına olduğu gibi son derece kesin yargıların yöneltilmesidir. suç işlediğinde daha fazla ceza alır, cinsel yaşamı gözler önüne serilir. ne var ki kadının ataerkil düzendeki pasifliğe koşullanması öylesine etken biçimde başarılmıştır ki, kadının suç işleyecek oranda düzenin koşullarını yıkması ve dışa dönük davranışa geçmesi pek enderdir. azınlık gruplarının, içlerinden birinin aşırı davranışlardaki kişiyi kendilerinin suçlayıp mahkum etmesi gibi kadınlar da bir başka kadının aşırılıklarına karşı amansız, gaddar ve ürkek bir tavır alırlar.
* Kate Millett’ın yaşam öyküsü Gül Erçetin’in 17 Kasım 1998’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan “Aykırı bir kadın Kate Millett” röportajından alınmıştır.
İlgili haberler
GÜNÜN SÖZÜ: Şirin Tekeli’den...
Türkiye feminist hareketinin öncülerinden, çevirmen, akademisyen ve pek çok kadın örgütünün kurucusu...
GÜNÜN PORTRESİ: Sylvia Pankhurst
Sylvia Pankhurst, İngiltere’de kadınların oy haklarını elde etmeleri için mücadele etti. Birçok kadı...
GÜNÜN FİLMİ: Sufrajet
Kendinizi rahatça içinde bulabileceğiniz, belki biraz nefes alabileceğiniz bir film Sufrajet. Bir ka...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.