‘Çocuklarımın beslenme çantasına meyve koyamıyorum’
Aydın Sibaş Gıda fabrikasındaki işlerinden atılan işçi kadınların kimi çocuğunun çantasına meyve bile koyamıyor, kimisi ise çocuğu bir şey istediğinde alamamanın ağırlığını yaşıyor.

Aydın’ın Söke ilçesinde bulunan Sibaş Gıda fabrikasında, Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için toplu bir şekilde işten çıkarılan işçilerin işe geri dönme mücadelesi devam ediyor. İşten çıkarıldıktan sonra yaşadıkları sorunları anlatan işçiler, iktidarın tasarruf çağrılarına; “Başkan kriz yok demekte haklı, saraylarda kriz olur mu hiç. Madem kriz yok, hepsi manipülasyon, bu neyin tasarrufu? Madem tasarruf diyorsun neden patronların vergilerini siliyorsun” diyerek tepki gösterdi.

‘KRİZ YOK DEMEKTE HAKLI, SARAYLARDA KRİZ OLUR MU HİÇ’
Atılan işçilerden Dilan, halen işsiz olduğunu ve işsizlik maaşı alamadığını belirterek; “Ulaşımdan faturalara, ekmekten suya kadar ülkede her şeye zam geldi. Çocuklarımıza meyve dahi alamaz hale geldik. Hükümet yaşanan durum psikolojik diyor, ben psikolojim bozuk olduğu için mi çocuklarımın beslenme çantasına meyve koyamıyorum? Bizimle adeta dalga geçiyorlar.” Eğitim döneminin başlaması ile birlikte çocuklarının kırtasiye ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamadıklarını belirten Dilan, “Başkan kriz yok demekte haklı, saraylarda kriz olur mu hiç?” diye konuştu.

‘KRİZ YOKSA BU NEYİN TASARRUFU?’
İşten atıldıktan sonra başka bir işletmede işe başladığını söyleyen Halime ise, şu an çalıştığı işte çalışma koşullarının Sibaş’tan farkı olmadığını şu sözlerle anlatıyor: “Yaşam koşullarımız daha kötüye gitti doğal olarak, yine asgari ücret alıyorum ama 6 ay öncesi gibi yaşayamıyorum. Asgari ücret zaten açlık sınırının altında bir ücretti ama krizle birlikte onu bile arar olduk. Halen daha bizlerden fedakârlık beklediklerini söylüyorlar. Bizden fedakarlık istemek, gidin açlıktan ölün demekten başka bir anlama gelmiyor. İşçilerin haklarını gasp etmek istiyorlar, daha uzun mesailer ile daha düşük ücrete çalışmamızı istiyorlar ki patronlar zenginliklerine zenginlik katsın. Biz Sibaş’taki sendikal deneyimimizde de gördük ki, bu hükümette Erdoğan da patronların iktidarlığını yapıyor, bizimle alakası bile yok. Patron anayasal hakkımıza saygı göstermeyip işten atınca, bizim hakkımızı gasp etmesine rağmen, iktidar kılını bile kıpırdatmadı.”

ÇOCUĞUNUN İSTEDİĞİNİ ALAMAMAK NASILDIR BİLMEZ BUNU YAŞAMAYAN
9 yıl Sibaş’ta çalıştıktan sonra sendikaya üye olduğu için işten atılan bir diğer işçi Meral de, “İşten atıldıktan sonra dünya değişti benim için. Çocuğun bir şey istediğinde alamamak nasıldır bilmez bunu yaşamayan. Öğretmen çocukların beslenmesine her gün meyve koy diyor, ben haftada iki gün elma koyabiliyorum sadece. Bizlerden tasarruf ve fedakarlık beklenirken patronlardan vergiler dahi alınmıyor, hatta vergi borçları siliniyor. Onların milyonları varken bizim üç kuruşluk tasarrufumuz mu kurtaracak bu ülkeyi? Madem tasarruf diyorsun niye patronların vergilerini siliyorsun. Bizler elektrikten suya her şeye vergi verirken patronların vergileri siliniyor” diyor.

İŞSİZLİK FONU GEREKTİĞİ GİBİ KULLANILSAYDI İSMAİL KARDEŞİMİZ ŞU AN YAŞIYOR OLABİLİRDİ!
Günden güne işsizliğin arttığını, iş bulamayan insanların intihar ettiğini, çünkü artık insanların tasarruf edecek, bir tek canları kaldığını söyleyen Halime, “İsmail Devrim kardeşimiz çocuğuna pantolon alamadığı için intihar etti. Ertesi günlerde psikolojik sıkıntıları vardı deyip olayın bütün ekonomik sebeplerini görmezden geldiler. Bir bakanımız da geçenlerde bütün sıkıntılar psikolojik demişti. Hayır efendim, sıkıntılar psikolojik değil, sıkıntılar ekonomik’’ diyerek tepki gösteriyor. İsmail Devrim’in intiharı üzerine söylenen “psikolojikti” söylemlerine tepki gösteren Dilan da, ‘’Eğer işsizlik fonu gerektiği gibi kullanılsaydı, İsmail kardeşimiz şu an yaşıyor olabilirdi. İşsizlik fonunu işsizlere kullanmayacaklarsa adı neden işsizlik fonu? İşsizlik fonundan da tasarruf ediyorlar demek ki.’’

‘ÇÖZÜM SINIF DAYANIŞMASINDA’
İnsan gibi yaşamak ve çalışmak için tek çözümün sınıf dayanışması olduğunu örgütlenme deneyiminden sonra daha iyi anladıklarını ve bütün işçilerin birlikte hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Meral ise, “3. Havalimanı, Flormar, Cargill, Aydın Belediye işçileri ve diğer bütün direnişi devam eden işçi kardeşlerimizi selamlıyoruz. Haklı mücadelelerini sonuna kadar destekliyoruz. İktidar her ne kadar söylemleriyle, mahkemeleri ile polisiyle, jandarmasıyla bastırmaya çalışsa da insanlar mücadele etmeye devam ediyor. 24 işçi kardeşimizi insanca yaşamak istediler diye tutukladılar. O kardeşlerimize hakaret eden gazete yazarını ise neredeyse ayakta alkışlayacaklar. O yazar aynı şartlarda üç gün çalışsın bakalım kendisine de biber gazı sıktıracak mı?” diyor.

Flormar, Cargill, Havalimanı işçilerini sürekli takip ettiklerini söyleyen Dilan da “keşke gidip yanlarında olabilsek’’diyerek ekonomik sıkıntılar nedeniyle, direnişteki işçi kardeşlerini ziyarete dahi gidemediğini ifade ediyor.

İnsanca yaşamak ve insanca çalışmak için birlik olunması, birlikte mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen Halime ise, 3. Havalimanı, Cargill, Flormar işçileri ve diğer bütün direnen emekçi kardeşlerine selam gönderiyor.

İlgili haberler
Tahta kuruları ve uçan saraylar

Lüks uçaklarla uçanlar, uçak almak için uğraşanlar karşımızda işte. Bunu unutmayalım, tahta kurusu i...

Psikolojimiz bozuk da sor bakalım neden?

Emine Akçay’dan İsmail Devrim’e... Bu ülkenin yoksulları canından vazgeçecek noktaya gelirken asıl s...

Flormar işçilerinden mesaj: Esas tahta kuruları pa...

İnatçı bir beyaz boyayla kapının üstüne, “Direniş 134. gününde” yazısı direniş yerine geldiğimizin i...