Annelerin, babaların canına kıydığı bu ülkede neler demeli diye düşünüyorum günlerdir... Ülkeyi bu hale getirenlere ne desem bilemiyorum... Çocuğuna okul pantolonu alamayan insanların ülkesi yaptınız bu ülkeyi! Görüyor musunuz; işsizliğin yoksulluğun pençesinde çaresizlik yarattınız ve bu çaresizlik insanların canını alıyor. “Vicdan” diyeceğim, “insaf” diyeceğim ama bu ülkeyi yönetenler yarattı bütün bunları... Doğal olarak insaf ve vicdan gibi insani değerleri de yok.
Yönetenlerin “kriz mriz yok, her şey psikolojik” dediği durumu bizzat yaşıyoruz her Allah’ın günü. Okul kıyafeti alamıyor bu ülkede insanlar. Defter, kitap alamıyor çocuğuna. Bir sürü eksik malzeme ile gitti çocuklar okula bu yıl. Her zamankinden daha sorunlu açıldı okullar, her açıdan. Bir yanda zamlar, bir yanda kaos ve belirsizlikler...
Ama psikolojimiz bozuk; o doğru işte! Çocuklarımızın, kendimizin ihtiyaçlarını karşılayamadığımız için bozuk... Yarınımızın ne olacağını bilmediğimiz için bozuk sonra... Yaşadıklarımızı hiç üstüne alınmayanların bu ülkeyi yönetmesinden kaynaklı bozuk...
Markete, bakkala, kırtasiyeye gitmekten korkarken “Kriz yok” diyorlar bize. İnsanlar işten atılırken, patronlar kendini kurtarmak için işçi çıkarmaya başlamışken, ülkenin her yerinden feryatlar yükselirken çıkmış “Kriz yok” diyorlar.
Krizin tam içindeyiz oysa, giderek ağırlaşan tablonun tam ortasındayız. Ne yapsak, ne etsek geçimi sağlayamıyoruz işte! Hele de kadınlar olarak artık elimizden mucizeler de gelemeyecek bir noktadayız.
EMİNE AKÇAY’DAN İSMAİL DEVRİM’E...
Bir baba canına kıydı birkaç gün önce. Geçirdiği kaza nedeniyle işsiz kalan İsmail Devrim, çocuğunun okul pantolonu olmadan okula gittiği günün ertesinde hayattan vazgeçti. Eşinin olayla ilgili açıklamalarına rağmen Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı akıllara zarar bir açıklama yaptı: Durumunun okul kıyafetiyle ilgisi yok, psikolojik sorunları vardı!Cumhuriyet Savcısı o evde yaşananı nereden biliyordu da böyle bir açıklama yapabildi, pes gerçekten! Peki, çocuğunun okul kıyafetlerini alamamak zaten psikolojik sorun sebebi değil mi, başlı başına?
Hakikaten yargıyı buraya da alet ettiler ya, kriz falan yok dedirttiler ya, helal olsun(!)
Bu ülkeyi yönetenler, yönettiğini iddia edenlere verelim cevabımızı; Siz “yok” diyorsunuz diye kriz yok olmuyor. Ekonomik sorunlar öyle talimatla, Cumhuriyet savcılıklarının basın duyuruları ile şak diye ortadan kaldırılamıyor. İşçiler emekçiler “Geçinemiyoruz” diye bas bas bağırıyor.
Bir ülkede yoksulluk insanı canından ediyorsa daha hangi yüzle konuşuyorsunuz siz! Daha neyin derdinde, neyin yok saymasındasınız!
Keşke İsmail Devrim ilk ve tek olsaydı bu ülkede ama değil. İnsanlar yıllardır bu yoksulluğun pençesinde. Emine Akçay’ı hatırladınız mı?
2012 yılında bir kış günü evde çocuklarını ısıtacak hiçbir şey olmadığı için, ellerine saç kurutma makinesi verdikten sonra, diğer odaya geçip intihar etmişti.
2012’den beri ne yaptınız bu yoksulluğu giderecek? Gelir dağılımını dengelediniz mi? İşsizliği ortadan kaldırmak için bir şeyler yaptınız mı? Ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri getirdiniz mi? “Emine’den sonra bir daha kimse kışın ortasında soğukta kalmayacak, bunu çözeceğim” dediniz mi?
Demediniz işte. Aradan geçen altı yıl içinde o yoksulluk daha da büyüdü. İş bulmak büyük bir lüks haline geldi. Zenginler daha da zengin olurken, işçiler, memurlar yoksulluk ve açlıkla boğuşur oldu.
Sosyal yardımlara muhtaç ettiğiniz insanların fakirlikleri ile dalga geçtiniz hatta. Seçim propagandasında Mehmet Şimşek gibiler, utanıp sıkılmadan “Fakir evlerini ziyaret ediyor” tweetleri attı.
Geçen altı yıl içinde Cengiz Holding gibi zenginleşenler de oldu, devletten ihaleler alan şirketler büyüdü, büyüdü, büyüdü...
Fakirleşen bizleriz; çok küçük bir azınlık dışında, bu ülkenin tamamı yani. Yönetenler çare bulmak yerine attıkları her adımla bizi daha da yoksullaştırırken, küçük bir kesim mutluluk içinde yaşıyor.
Kadınlara düşecek tabii bu işin en ağır vebali. Ekonomik sorunlar arttıkça hayat daha beter olmaya başlayacak kadınlar için, hayatın her alanındaki şiddet derinleşecek. Herkes kadınların yoktan var etmesini bekleyecek. Eldekini yettirmeye çalışırken bir yandan da çocuklara hissettirmemeye çalışacak yokluğu... Olmayınca, olamayınca kadınların omzuna daha da beter çökecek bütün sorunlar.
Altı yıl önce Emine çocuklarının soğukta kalmasına bir çözüm bulamayınca vazgeçti yaşamaktan. Belki kendisini suçladı, belki kadere bağladı her şeyi bilemiyoruz. Oysa bir evin ısınamaması sorunu öncelikli olarak o ülkeyi yönetenlerin sorunudur. O evin soğuk olmasının sorumlusu da Emine değildi, hepimiz biliyoruz bunu!
Şimdi daha da soğuk olacağı belli bir kış geliyor. Yoksulluğumuzun sorumluları rahat rahat ısınırken, bizler soğuktan donacağız, bir de fakirliğimizden utanacağız, gizleyebildiğimiz kadar gizleyeceğiz... Öyle mi?
Hayır, yoksulluğumuzun sorumlularına haykırmak zorundayız. “Sizin yüzünüzden böyleyiz” demeliyiz, “Sizin yarattığınız krizin, sizin sisteminizin faturasını biz niye ödüyoruz?” diye sormalıyız.
Bizim ödeyeceğimiz bir hesap yok ortada, hele de hayatımızla ödeyeceğimiz bir hesap hiç yok. Patronlar ödesin ne hesap varsa, onlar fedakarlık yapsın, kamu harcamalarındaki israftan fedakarlık olsun.
Mesele aslında tam olarak bu...
İlgili haberler
Patronların kriz fırsatçılığına karşı kadın işçile...
Patronlar krizi gerekçe göstererek fırsatçılık yapıyor. Yine en fazla kadın işçilerin hakkı gasbedil...
Eğitim emekçisi kadınlar kriz korkusu içinde çare...
Kriz yok denilse de zamlar, işsizlik, yoksulluk her bir yanımızı sarmış durumda... Kadın öğretmenler...
‘Kriz yok’ diyenlere tekstil işçisi kadınlar öfkel...
Tekstil işçisi kadınlardan ‘kriz yok’ diyen hükümete tepki: Biz maddi sıkıntılar çekerken siz şaşalı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.