ÇEDES projesi ve okullar üzerine
Çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim-öğretim süreçlerinde eğitim yuvalarımızda din görevlilerinin olması hem laik eğitim anlayışına hem de çok kültürlü eğitim anlayışına aykırı düşmektedir.

ÇEDES Projesi adıyla geçtiğimiz günlerde İzmir’de 842 okula Manevi Danışmanlık adı altında din görevlilerinin atanması, özellikle eğitim camiasında tepkilere sebep oldu. Pedagojik formasyona sahip olmayan bu personellerin okullarda görev yapmaları; ailelerde, öğrencilerde ve eğitimciler olarak bizlerde bazı endişelere yol açtı. Laik bir eğitim-öğretim anlayışına sahip olması gereken ülkemizde bu ilkeye göre, din ve devlet işleri birbirinden ayrı olmalıdır; bu açıdan eğitim kurumlarında din görevlilerinin bulunması, bilimselliğe, çağdaş ve özgürlükçü düşünceye aykırıdır. Eğitimin bilim üzerinde temellendirilmesi gerekliliği göz önüne alındığında din görevlilerinin okullarda bulunmasıyla dinî bakış açılarının eğitim-öğretim süreçlerine sirayet etmesi kaçınılmaz olacaktır.

ÖZGÜRLÜKÇÜ VE ELEŞTİREL DÜŞÜNME HAKKINA ZARAR VERECEK

Bu durumun çocuk ve gençlerimizin bilimin ışığında eğitim alma ve özgürlükçü-eleştirel düşünme haklarına zarar verebileceği söylenebilir. Dahası, Türkiye din ve ideoloji açısından kozmopolit bir yapıdadır ve okullarda tek bir dini inancı temsil eden görevlilerinin bulunması diğer din ve ideolojilerden gelen öğrencilerin eğitim-öğretim süreçlerine zarar verebilir, onların kendilerini eşitsizliğe maruz bırakılmış hissetmesine sebep olabilir.

DİN GÖREVLİSİ ATAMAK REHBERLİK SÜREÇLERİNİ SEKTEYE UĞRATABİLİR

Okullardaki psikolojik danışmanlık ve rehberlik birimleri; öğrencilerin sosyal, duygusal ve akademik gelişimleriyle ilgilenmek amacıyla bulunmaktadır. Bireysel ve grup görüşmeleriyle öğrencilerin problemlerini çözmelerine, başa çıkma becerileri geliştirmelerine destek olarak öğrencilerin gelişimlerini takip etmektedir. Önleyici çalışmalarla birlikte krize müdahale uygulamalarında da PDR birimleri aktif rol oynamaktadır. Ayrıca, aile eğitiminin pedagojik açıdan önemi bilinmekle birlikte buna yönelik aksiyonların ülkemizde alınmadığı görülmektedir ve aile eğitimi Türk eğitim sisteminde eksiklikleri çok olan, acilen ele alınması gereken bir konu olarak durmaktadır. Aile eğitimi için okullarda ilk görevliler okul psikolojik danışmanlarıdır. Bu açıdan gerek devlet okullarında gerek özel okullarda psikolojik danışman sayısı oldukça eksikken hatta psikolojik danışmanı olmayan okulların olduğu bilinirken bu eksiğin kapatılması yerine okullara “manevi danışman” adı ile Diyanet görevlilerinin atanması çocuklarımızın ve gençlerimizin gelişimleri için oldukça önemli olan bu hizmetten mahrum bırakılması anlamına gelmektedir. Okullarda psikolojik danışmanların sayısını artırmak yerine din görevlileri atanmasıyla eğitim gibi bilimsel temellere dayanması gereken psikolojik danışmanlık uygulamaları sekteye uğrayabilir ve hedefinden şaşabilir.

DİN ODAKLILIK ÖĞRENCİLERİN KENDİNİ KEŞFETMESİNİ ENGELLEYEBİLİR

Din odaklı bir yaklaşım, öğrencilerin kendilerini açmalarının ve keşfetmelerinin engellenmesine sebep olabilir, üzerinde dinî baskı hisseden öğrenciler kendilerini rahat hissedecekleri yerde kendilerini daha fazla kapatabilirler. Her öğrencinin ihtiyaçları farklıdır ve maneviyat ihtiyacı yalnızca dini bir yaklaşım benimsemeyi gerektirmez. Maneviyat hayata dair inançlı ve umutlu olmayı da içeren bir kavramdır. Öğrencilere iyilik, doğruluk, eşitlik, saygı, hoşgörü, adalet, özgürlük gibi kavram ve davranışlar felsefe, spor ve sanat içerikli derslerle de kavratılabilir.

OKULLARDA DİN GÖREVLİLERİ HEM LAİKLİĞE HEM ÇOKKÜLTÜRLÜLÜĞE AYKIRI

Okul psikolojik danışmanları iyileşme/gelişme sürecinde danışmanlığa ihtiyacı olduğu tespit edilen öğrenciler için bunu sağlayabilecek alt yapıya sahiptir. Din eğitimi, dini değerler gibi konular noktasında ise okullarımızda zaten din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri bulunmaktadır ve bu konuda ihtiyacı karşılamaktadırlar. Sonuç olarak; geleceğimiz olan çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitim-öğretim süreçlerinde eğitim yuvalarımızda din görevlilerinin olması hem laik eğitim anlayışına hem de çokkültürlü eğitim anlayışına aykırı düşmektedir. Okullarda manevi danışmanlık uygulamaları yerine PDR birimlerinde görev yapan rehber öğretmenlerin öğrenci başına sayısı artırılmalı, aile eğitimi desteklenmelidir. Özellikle özel sektörde görev yapan öğretmenlerimizin çalışma koşullarına yönelik iyileştirmelerin gündeme alınması ve din görevlilerine yapılacak maddi ve manevi yatırımların öğretmenlerimizin ihtiyaçlarına yöneltilmesi gerekmektedir.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
ÇEDES Protokolüne eğitim sendikalarından dava

Eğitim Sen, "manevi danışman" adı altında okullara imam ve vaiz görevlendirilmesine ilişkin protokol...

ÇEDES bize ne söylüyor: Adım adım ‘dindar nesil’ p...

MEB, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan ‘Çevreme Duyarlıyım,...

İKP: Dindar ve kindar nesiller yetiştirme projeniz...

Eğitim ve barınma hakkı, demokrasi ve laiklik için açıklama yapan İKP, eşit ve özgür bir hayatı kura...