ÇEDES bize ne söylüyor: Adım adım ‘dindar nesil’ projesi
MEB, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum İş Birliği Protokolü’ ile eğitim-öğretim Diyanet’in eline teslim.

Okulların kapanmasına günler kala önümüzdeki eğitim döneminde faaliyete geçirilmek üzere uygulamaya sokulan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum İş Birliği Protokolü (ÇEDES)” büyük tepkilere neden oldu.

Eğitimin adeta Diyanet’e tesliminin önünü açan proje kapsamında Eskişehir, İzmir gibi birçok ilde “Manevi danışman” adı altında imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişiler atandı.

Protokolün kamuoyuna yansımasının ardından pek çok eğitim sendikası, veli dernekleri ve emek demokrasi güçleri tarafından farklı illerde basın açıklamaları ve eylemler gerçekleştiriliyor. Ayrıca Eğitim Sen eğitim ve öğrenim hakkının anayasal bir hak ve kamu hizmeti olması ilkesine aykırı bir şekilde, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik Spor Bakanlığı arasında imzalanan protokolün iptali ve yürütmesinin durdurulması için Danıştay’a dava açtı.

PİYASALAŞAN EĞİTİM SİSTEMİ

Uygulanan politikalar nedeniyle Türkiye’de eğitim-öğretim yaşanan sorunlar ağırlaşıyor, her geçen yıl eşitsizlikler derinleşiyor. Bugün, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de eğitim politikalarının oluşturulmasında uzun zamandır belirleyici bir role sahip olan Dünya Bankası, eğitimdeki sorunları aşma adına “reform”ları dayatmıştır. Bu reformlar kamu okullarındaki eğitim hizmetlerinin piyasaya uyarlanmasının esasına dayanmaktadır.

Eğitimin bütün süreçlerini piyasanın istekleri doğrultusunda şekillendiren bu politikalar AKP iktidarı eli ile muhafazakâr politikalarla son derece uyumlu, planlı bir şekilde adım adım hayata geçirilmiştir. Eğitimin piyasada alınıp satılan bir meta haline getirilmesi, sadece özel okul sayılarının katlanarak artması ya da kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması ile sınırlı kalmamıştır. Eğitime ayrılan payın her geçen yıl orantısal olarak azalması, ailelerin harcamalarının ise çığ gibi büyümesi, yetersiz okul ve derslikler, öğretmen yetersizliği gibi pek çok sorun emekçi çocuklarının giderek daha eşitsiz bir süreci yaşamasına neden olmaktadır.

İktidar 4+4+4 sistemi, imam hatip okulları sayısının giderek artırılması uygulamalarını dindar kindar nesiller yetiştirme söylemleri eşliğinde emekçi çocuklarını ya imam hatip okulu ya da meslek lisesi kıskacına sıkıştıran politikalarla yürütmektedir. İktidar meslek liselerinde çocuk işçiliğini devlet eli ile yasallaştırmakta, çocukları ucuz işgücü olarak fabrikalara yönlendirmektedir. Ayrıca hayata geçirdikleri MESEM projesi ile öğrencileri örgün eğitim dışına çıkararak patronlara kamu kaynaklarından milyarlarca lira aktarmaktadır. Tüm bu politikalarını yine muhafazakâr uygulama ve söylemlerle birleştirerek ve toplumu kutuplaştırarak yürütmektedir.

YOKSUL, DEPREMZEDE ÇOCUKLAR DİYANET’E EMANET

Son olarak gündeme sokulan MEB, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve Diyanet’e geniş görev alanları tanımlayan proje tüm bu politikaların bir parçasını oluşturuyor.

Protokol kapsamında din görevlilerinin öğrencilere, “Değerler Eğitimi” vermesinin önü açılıyor. Protokol ile ayrıca, Diyanet’in belirlediği görevlilerin veliler ile ayda bir kez bir araya gelebilmesine olanak sağlanıyor.

Projeye göre, Diyanet Gençlik Merkezlerinde yürütülecek faaliyetlerde görev alacak personel ve gönüllü öğrenciler il ve ilçe müftülüklerince belirlenecek. Müftülükler, Diyanet Gençlik Merkezlerinde yürütülecek, “Değerler” temalı etkinliklere en az iki kız, iki erkek olmak üzere gönüllü öğrenciler seçecek. “Değerler kulübü” adı altında okullarda kurulacak kulüpler aracılığıyla pek çok faaliyetin örgütlenmesi gerçekleştirilecek.

Proje kapsamında, depremlerden etkilenen kentlerde de özel çalışmalar yürütülecek. Deprem bölgelerine yönelik, “Merhamet” ve “Yardımseverlik” temalı destekleme çalışmalarında da Diyanet, MEB ve Din Öğretimi Genel Müdürlüğü aktif rol alacak. Deprem bölgelerindeki öğrencilerin AFAD, Kızılay, Yeşilay ve Diyanet Vakfının çalışmalarında yer almaları sağlanacak. Programın etkinlik havuzunda, “Peygamberimizin hayatından değer örnekleri” gibi etkinlikler de yer alacak.

Protokol kapsamında, okul dışındaki mekanlarda da etkinlikler düzenlenebilecek. ÇEDES kapsamındaki kurslar, “İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin onay vermesi” halinde protokol taraflarınca sağlanan mekanlarda gerçekleştirilebilecek.

Protokol ile Diyanet İşleri Başkanlığına verilen diğer görevlerden bazıları ise şöyle:

■ Öğrencilerin moral ve motivasyonlarını artırıcı manevi rehberlik hizmetlerinde bulunmak.

■ İl ve ilçe müftülüklerini iş birliği protokolü hakkında bilgilendirmek.

■ Değerler kulübü öğrencilerinin Diyanet Gençlik Merkezlerine ulaştırılması konusunda sorumlu öğretmenlere destek vermek.

■ Diyanet Gençlik Merkezlerinin yapacağı kültür şenliklerine personel desteği sağlamak.

Ayrıca ÇEDES Protokolünün “Okul Müdürlüklerinin Yükümlülükleri” bölümündeki madde 9’da değerler kulübü öğrencilerine rol model olabilecek vasıftaki gönüllü öğrencilerin proje kapsamındaki çalışmalara destek verebileceği yer alıyor. Bu yolla okullarda kamu eliyle “Abiler ve ablalar işleyişi” oluşturulacağı görülüyor.

CEMAAT VE TARİKATLAR BAKANLIKLARI ELE GEÇİRMİŞ DURUMDA

Son yıllarda, Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve dernekler arasında çok sayıda iş birliği protokolü imzalandı. Bu ortak projeler üzerinden eğitimi dinselleştirme süreci hızlandırılmış, doğrudan laik eğitimi ve laik yaşam tarzını hedef alan uygulamalar hayata geçirilmiştir. Türkiye’de eğitim politikalarının merkezinde yer alan “tek din, tek mezhep” anlayışının, farklı kimlik ve inançlara karşı ön yargıları diri tutan ve milliyetçilik temelinde yükselen resmî ideolojiyi besleyen ‘manevi değerler eğitimi’ uygulamasının okullardan başlayarak ülkede yaratılan kutuplaştırmayı daha da derinleştirmesi kaçınılmazdır.

Eğitimin hızla piyasaya açılması, muhafazakâr ve milliyetçi politikalardan en çok zarar gören elbette kız çocukları olmaktadır. 4+4+4 sisteminin hayata geçirilmesi sonrası kız çocuklarının eğitimin dışına çıkma oranının giderek arttığı yapılan istatistiklerce ortaya konmaktadır.

İktidar dinsel eğitimi sadece ilk ve orta dereceli okullarla sınırlı tutmamış, ana okulları ve kreşlere kadar indirmiştir. Ayrıca sübyan mektepleri adı altında okul öncesi eğitim yine Diyanet, çeşitli vakıf ve dernekler eli ile yürütülmektedir.

Her biri devasa sermaye birikimlerine sahip olan ve ticari işletme gibi faaliyet yürüten bu cemaat ve tarikatlar Bakanlıkları adeta ele geçirmiş durumdadır.

Bu cemaat ve tarikatlara nasıl alan açıldığını yıllardır yaşadığımız örneklerden biliyoruz. Aladağ Yurt yangınından, Ensar Vakfında yaşanan istismar sonrası “Bir kereden bir şey olmaz” söylemlerinden ve daha pek çok vahşetten biliyoruz.

Önümüzdeki günlerde tüm bu politikaların çok daha hızlı ve fütursuzca hayata geçirileceği karma eğitime karşı olduğunu defalarca belirten bir Milli Eğitim Bakanının yeni kabinede göreve getirilmesi göstermektedir.

PARASIZ, BİLİMSEL, LAİK, ANA DİLİNDE EĞİTİM BİR HAKTIR

Tüm bu uygulamalar hem çocukların sağlıklı gelişiminin hem de eğitim sisteminde eşit, özgür ve bilimsel düşüncenin ilerlemesinin önünde önemli bir engellerdir.

Yaklaşık iki yüz yıldır temel bir insan hakkı olarak tarif edilip yasalara geçirilen “eğitim hakkı” bugün dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de ciddi bir tehdit altındadır ve dahası önemli oranda tahrip edilmiş bir hak durumundadır. Parasız, bilimsel, laik, ana dilinde eğitim hakkının korunması aynı zamanda eğitimin adil ve demokratik bir işleyişe kavuşması için geniş halk kesimlerinin birleşik, kararlı bir mücadele yürütmesi gerekmektedir.

Fotoğraf: Eda AKtaş/Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Diyanet’in eğitim bütçesi, 124 üniversitenin ödene...

Diyanet İşleri Başkanlığının eğitim alanındaki yatırımları için ayrılan ödenek, ODTÜ ve Boğaziçi dah...

Devlet okul öncesi eğitimi değil, dini garantiye a...

Okul öncesi eğitimdeki çocuklara zorunlu din dersi kararını değerlendiren Dr. Tomris Cesuroğlu, dind...

Diyanet’in 4-6 yaş Kuran Kursları 'okul öncesi bir...

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen 11 Ağustos’ta katıldığı bir televizyon programında 4...