DERGİMİZDEN
Bölümümde hem okuyup hem çalışan çok fazla arkadaşım var. Çünkü bölümümüz uygulamalı dersler de içerdiğinden masraflı bir bölüm.
Facebook’ta iş ilanı gruplarındayız: Çeşitli koşullar sunarak iş arayanlar, çeşitli koşullar sunarak iş ilanı paylaşanlar.
Kadınların yoksullukla boğuştuğu süreçte bundan faydalanmak isteyen simsarlar da çoğaldı. Gülten başvurduğu bir paketleme işinde nasıl dolandırıldığını, başka kadınlar da bunu yaşamasın diye anlatıyor
‘Bana hakkım olan 300 lira fazla parayı vermeye çekinenler, bir haftalık tatilde sadece yeme-içmeye 100 bin lira ödüyorlar. Bir de bunları dönüp bana anlatıyorlar. Bu nasıl göze soka soka hak yemektir
‘Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Otellerin çoğu dışarıdan bakıldığında şaşalı, modern. Sanki başka ülkedeymişsin gibi. Ama içine girdiğinde maalesef her şey bambaşka.’
Havası fabrika dumanı kokan mahallelerden birinde kadınlar yürüyüş yolunun kenarındaki çimlerde buluşuyor. Yoksulluk, yoksunluk derken konu vaat edilen mahalle kreşlerine geliyor.
Sağlık çalışanları için kreşler, hemşire kadınlar için lojmanlar, kamp alanları... Birçok kamu emekçisinin hayalini kurduğu bu haklar yakın geçmişe kadar vardı. O halde ne bu umutsuzluk, olmazcılık?
‘3 buçuk sayfa eden, yaşadığım her şeyi ayrıntılı anlatan, 3 saat süren ifade verdim. Hakim beni dinlemedi. Çok konuşuyormuşum.’
Köy yakmalardan kadın cinayetlerine toplumsal konuları da işleyen yazar içimizi, kimi zaman hüzünle kimi zaman acıyla kimi zaman da inceden bir sevinçle doldurmayı başarıyor.
‘Geçtiğimiz yıllarda da enflasyon miktarında defalarca zam yapıldı. O zaman enflasyon ücret artışları yüzünden artmadı. Şimdi ne değişti?’
‘Önce evlerimiz yıkıldı, hayallerimiz yıkıldı, TYP'ye sığınıp çalıştık çocuklarımıza ekmek götürelim dedik, onu da aldılar elimizden.’
‘Bu yüzden çoğu zaman o karanlık caddelerden geçerken ürpeririz. Biliriz ki bu karanlık birimizi yuttuysa diğerimizi de yutabilir.’
‘İki çocuğa tek başıma bakmaya çalışan bir anne olarak aldığım maaşla birikim şöyle dursun ay sonunu zor görüyorum…’
Biraz da aşk konuşalım. Bu dönem oldukça popüler olan 'Kimler Geldi, Kimler Geçti', modern zaman ilişkilerini anlatırken ilişkilere dair tartışmamız gereken birçok noktayı da ortaya koyuyor.
Boş buzdolabını, esnek ve güvencesiz çalışmayı, bütün haklardan yoksun yaşam sürdürmeyi bizlere reva gören iktidara karşı “Haklarımızdan tasarruf etmeyeceğiz” diyoruz!
Dert yumakları büyüdükçe dertleşmek de lazım. Ama bir o kadar da “süreçte” de olmak lazım.
Yani ‘kamu hizmetlerinden kısacağız’ diyorlar. Bize “Eğitimde, sağlıkta yaşadığınız sorunlar katlanarak artacak” diyorlar. Ama her şey beka için(!)
Sistemin çarklarının dönmesi için emeğini satmak zorunda kalanların mı yoksa en zenginler listesinde her sene rekora koşarken ısrarla vergi indirimi isteyenlerin mi daha çok vergi vermesi gerekir?
'Şimdiki çalışma saatleri kölelik sistemi zaten, günün yarısından çoğunu patronların keyfini gütmek için harcıyoruz. Kendimize ait bir hayatımız kalmadı.'
İşçi kadınlar tırmanan yoksulluğa, daralan kemere, çetinleşen koşullara rağmen hatırlatıyor: ‘Her şeyi işçiler üretiyor diyorsak bu üretimden gelen gücü kullanmak da bizim elimizde.’
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.