Bir sezaryen tartışması: Sermaye ne isterse!
Sezaryenle doğumu önce kâr için yaygınlaştırıp sonra yasaklayan anlayış, kadınları kâr hırsı ve nüfus politikaları arasında sıkıştırıyor.

1 Nisan 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan “Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te”, “Tıp merkezinde planlı sezaryen yapılamaz” ifadesi yer aldı.

Aslında tıp merkezleri, “ayakta teşhis ve tedavi hizmetlerinin sunulduğu özel sağlık kuruluşu” olarak tanımlanıyor. Yani buralarda yatarak takip gerektiren hastalıkların tedavisi ile doğum yapılamaz. Yine de bunun “teknik” bir hatadan ibaret olmadığını, Erdoğan’ın “aile ve nüfus on yılı” ilan etmesiyle bu “teknik hata” arasında doğrudan bir ilişki olduğunu biliyoruz. Tıpkı kürtajın “cinayet” ilan edildikten sonra kamu hastanelerinde fiili olarak yasaklanması gibi. Şimdi de vajinal doğumun “fıtrata uygun” olduğu, doğumun “ilahi bir yaratılış süreci” olduğu söylemlerini duyuyoruz sıklıkla.

İktidarın daha fazla ucuz emeğe ihtiyacı olduğu için ha bire “üç de yetmez beş tane” şarkısını söylediğinin farkındayız. Yoksulluğun, çocuk işçiliğinin arttığı; eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşmanın zorlaştığı bir dönemde yeterli beslenme, barınma, çocuk bakımı gibi birçok sorun ortadayken kadının nasıl doğum yapacağını gündem etmek, ister istemez niyet aramaya itiyor bizi.

SEZARYEN NEDEN BU KADAR ARTTI?

Dünya Sağlık Örgütü, doğumların sadece yüzde 15’inin acil müdahale gerektirdiğini bildirmesine rağmen sezaryenle doğum, son yıllarda tüm dünyada artmış durumda. AB ülkelerinde sezaryen oranı ortalaması yüzde 29. Türkiye ise sezaryenle doğum oranında OECD ülkeleri arasında birinci sırada. Sağlık Bakanlığının verilerine göre 2012’de yüzde 48 olan sezaryen oranı 2022’de yüzde 60’ı aştı.

Peki, cerrahi bir işlem olan sezaryen, tüm risklerine rağmen neden bu kadar çok yaygın? Türkiye’de kadınlar vajinal doğumla ilgili hep endişe verici hikayeler dinleyerek büyüyor. Aile hekimlerinin yoğun nüfusa hizmet vermesi ve yeterli sayıda ebe ve hemşire istihdam edilmemesi; aile planlaması, gebelik ve doğuma ilişkin eğitimlerin verilmemesi, gebe takiplerinin yapılamaması gibi sonuçlara yol açıyor. Kadınlar ilk elden ulaşabilmeleri gereken sağlık hizmetine ulaşamaz durumdayken birçok kamu hastanesinin sağlıklı doğum koşullarına sahip olmaması da endişelerini artırıyor.

Kamu sağlık hizmetinin bu durumda olmasının nedeni olan özelleştirme politikaları, sezaryenle doğumun artmasında önemli bir etken. İktidara geldiğinden beri uyguladığı “sağlıkta dönüşüm” programı nedeniyle AKP, bugün şikâyet ettiği tablonun baş sorumlusu. Bugün teşviklerle çoğalan özel hastaneler kadınlara doğum yaptırmak için adeta yarışıyor. Büyük büyük pankartlarla, cafcaflı reklamlarla vaat ettikleri elbette sezaryenle doğum; çünkü hem daha hızlı hem çok kârlı.

Sonuç olarak iktidar her durumda sermayeye çalışıyor: Sezaryenle doğumun önünü ardına kadar açan uygulamalar da özel hastane patronlarının kârı içindi. Şimdi ucuza çalışacak genç nüfusa duyulan ihtiyaç nedeniyle sezaryene karşıymış gibi yapılması da sermayenin kurtuluşu için.

YASAK DEĞİL İCRAAT BEKLİYORUZ

Doğum yöntemine dair doğru olan, gebenin ve doktorun tıbbi gerekliliğe göre birlikte karar vermesidir. Bizim talebimiz, iktidarın kaç çocuk doğuracağımıza ve bunu nasıl yapacağımıza müdahale etmeyi bırakıp başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere emekçilerin sağlığıyla ilgili gereken adımları atmasıdır. İşe vergilerimizle oluşan bütçeyi özel sektöre peşkeş çekmek yerine koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerine ayırmakla başlamalıdır.

Kadınların doğum öncesi ve sonrasında sağlıklı bir süreç yaşayabilmeleri için yapılması gerekenler bellidir ve son derece mümkündür:

Kadın üreme sağlığı ve gebelik eğitimleri tüm kadınlara ulaşacak şekilde artırılmalı, gebelik sırasında ücretsiz takip ve destek hizmeti verilmelidir. Bunun için yeterli sayıda kadrolu ve güvenceli ebe istihdam edilmelidir. Aynı şey doktorlar için de geçerlidir. Performans baskısı nedeniyle gebelere yeterli zaman ayrılamaması gibi bir durum söz konusu olmamalıdır. Kamu hastanelerinin koşulları iyileştirilmeli, bütün doğum klinikleri hem vajinal hem sezaryen doğum yaptırabilecek kapasitede olmalı, ağrısız doğum yöntemleri erişilebilir hale getirilmelidir. 

Fotoğraf: rawpixel/ Freepik

İlgili haberler
‘Doğal Olan Normal Doğum’ pankartının perde arkası

Kadınlar doğum öncesi yeterli bakım ve sağlıklı koşullardan yoksun bırakılıyor. Dr. Ayşe Gültekingil...

Özel tıp merkezlerinde planlı sezaryen yasaklandı

Yeni yönetmelikle özel tıp merkezlerinde planlı sezaryen yasaklandı. Normal doğum yapılabilmesi için...

Sağlık Bakanının doğum ve aileye yönelik ifadeleri...

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, katıldığı bir programda vajinal doğuma yönelik ifadeleri ve aile kuru...