
Devletin tanımladığı ve kabul gördüğü şekilde evliliğini sürdürememiş, çocuk doğuramamış, dolayısıyla hiç “aile” olamamış biri olarak bu yazıyı yazmak bana düşünce, bu yazıdan ne çıkacak ben de bilmiyorum.
Hatırlarsanız, 2009 yılında Roman açılımından sonra Sulukule’de yaşayan Romanlar yerlerinden edilerek Sulukule yeniden imara açıldı. Arkasından Kürt açılımı, Alevi açılımı derken halkımız açılımlardan bir hayır gelmeyeceğini sonunda anladı. Bu sefer de her yılı özel bir ilanla açmaya başladılar. İlki 2024 emekliler yılıydı! Sonrasında emekliler ülke tarihin en sefil dönemlerini yaşadıklarını söylediler. Veeee geldik 2025’e! 2025 aile yılı ilan edildi. Üstüne üstlük bunu on yıla yaydılar. Bu kadar açılım yaşamış, tecrübe etmiş biri olarak anlıyorum ki yine “bir cisim yaklaşıyor.”
Aklıma 2023 Aralık ayında ekranların önünde höyküre höyküre ağlayan Kuzey Kore Lideri Kim Jong geldi. Doğurganlık oranı düştü diye fışır fışır akıttı burnunu, onunla birlikte ağlayıp bayılanlar oldu. Neyse ki biz daha oraya gelmedik. Ama bu görsel şovdan ziyade Jong’un açıklaması daha dikkat çekiciydi; kadınlara “Ulusal gücü korumak için daha fazla çocuk doğurun ve otoriteyi sevecek çocuklar yetiştirin” dedi. En azından niyetini açıkça söyledi, belki karşısında buna itiraz edecek kimse olmadığı için niyetini belli etmekte bir sakınca görmedi.
DEVLET ELİYLE ÇÖPÇATANLIK
Bizimkiler daha sevgi pıtırcığı açıklamalarla niyetlerinin üzerini örtmeye çalışıyor. Canım ülkem kadınları, haksızlığa karşı birleşik mücadeleyle tepkisini her fırsatta gösterdiği için yine bizimkiler biraz çekiniyor kadınlardan. İşte yok efendim aile kutsaldır, aman efendim gençler evlenin bak size destek de oluruz. Para filan da veririz derken ay aklıma bir şey geliyor. Bu şeye benzemiyor mu çöpçatanlık programlarına. Koca koca adamlar işi gücü bırakmış, insanlar evlensin diye kolları sıvamış. Bir de üstüne üç çocuk yapın diyorlar sanki ev ödevi verir gibi.
“Aile kurmak, onun gözünde yeni bir devlet kurmak kadar ehemmiyetli bir işti”, Reşat Nuri Güntekin Yaprak Dökümü kitabında böyle yazmıştı. Diziyi izleyenler hatırlar, anne karakteri Hayriye Hanım “Ağzımızın tadı bozulmasın” diye diye aile içindeki tüm çirkinliklerin üstünü örtmeye çalıştıkça işler çığırından çıkmıştı. Hah işte, içinde bulunduğumuzda aynen böyle.
Yokluğu, yoksulluğu daha da derinleştirecek; insanları sermayenin kulu, kadınları kölesi haline getirecek hiçbir uygulamayı, hiçbir dayatmayı kabul etmiyoruz. Bununla mücadele ederken de ağzımızın tadı kaçarsa da kaçsın.
Görsel: Canva Pro ile oluşturuldu
İlgili haberler
‘Aile yılı’nda üreme sağlığı hizmetleri alarm veri...
İktidarın nüfusu artırma çabası ve özelleştirme uygulamalarıyla doğum kontrol yöntemlerine erişim zo...
Aile yılı gölgesinde bir sempozyum
Anadolu Üniversitesinde düzenlenen Aile Sempozyumu hem örgütlenişi hem de içeriği açısından iktidarı...
Eğitime 'aile yılı' ablukası: İtaatkar nesil ve kı...
Aile yılı ve kız okulları uygulamasının ortak noktası, sistemin kadın bedeni ve hayatı üzerindeki ta...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.