2019 yılı 25 Kasım’ını ekonomik krizin yarattığı sorunlar silsilesi içinde karşılamıştık. 2020 başka türlü bir yıl olsun temennilerinde bulunurken, tüm dünyayı saran kovid-19 pandemisi, artan işsizlik ve yoksulluk, haklarımıza yönelik saldırılar ve depremle dertlerimiz biraz daha büyüdü.
Bir yandan döviz dur durak bilmez bir yükseliş gösteriyor, masraflar artıyor, çekilen kredilerin taksidi geliyor derken borçlar bir yumak gibi önümüze yığılıyor.
Biz kadınlarsa daha da artan saldırılar, şiddet, cinayetler, işten atma tehditleri, ağır çalışma koşulları, evin, çocukların, yaşamın artan giderleri karşısından pandemi koşullarına rağmen daha çok mücadele yöntemleri arıyor, daha çok birlikte çözümü konuşuyor, yan yana geliyor, dayanışmayı çoğaltmaya çalışıyoruz.
Pandeminin başından beri konuştuğumuz bir gerçek var; pandemiyle birlikte ekonomik kriz kadınların sırtına daha çok yük bindirdi, şiddetin dozu daha da arttı. İşsizlik ve yoksullukla yüz yüze kalan kadınlar daha çok eve kapanıyor, daha çok öldürülüyor.
Koruma ve uzaklaştırma kararlarına rağmen kadınlar sokak ortasında, herkesin gözü önünde öldürülüp, yargı kararları erkekler lehine verilirken, iktidar kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılarını sürdürüyor. Nafaka hakkı sürekli olarak gündemde tutuluyor. Bu saldırılar karşısında kadınlar mücadele veriyor.
25 yaş altı ve 50 yaş üstü çalışanlara ayrımcılık yaparak güvenceli çalışma hakkımızı elimizden alan, gelecek güvencemiz olan kıdem hakkımıza göz diken, emeklilik hakkımızı yok etmeye çalışan bir torba yasayı karşımıza çıkarıyorlar.
Çalışma yaşamının esnekleştirilmesi, kayıt dışı, güvencesiz, uzun saatler çalışma ve çalıştığının karşılığını alamama, kıdem tazminatının gasbı, iş yerlerinde yaşanan taciz, mobbing, işten atma tehditleri ile bir çember içine sıkıştırılmaya çalışılan kadınlar haklarından ve hayatlarından vazgeçmiyor.
2020 25 Kasım’ını bu koşullarda karşılıyoruz… Yaşamın her alanında, bulunduğumuz her yerde sesimizi yükseltmek, mücadeleyi ilerletmek bizlere düşen. Şiddete karşı sözümüzü söylemekten, bu sözleri diğer kadın seslerine katmaktan, birbirimize tutunmaktan başka yolumuz yok. İşte bu yola bir tuğla koymak adına kadınların şiddete karşı sözlerini paylaşıyoruz sizlerle.
Geçen hafta ekmekvegul.net sitesinden bir çağrı yaptık; şiddete karşı sözümüzü birlikte söyleyelim dedik, onlarca kadın öfkesini, talebini, üzüntüsünü, isyanını paylaştı. Belediye işçileri, tekstil, gıda, metal, plastik işçileri, ev emekçileri, öğrenciler, öğretmenler, sağlık emekçileri… Her yaştan, ülkenin pek çok kentinden kadınlar sözlerini Ekmek ve Gül’de buluşturdu.
Her birimizin bu sözler üzerine katarak büyüttüğü birlikteliği 25 Kasım’da evlere, sokaklara, iş yerlerimize, fabrikalara, okullara, bulunduğumuz her alanda taşımak #BöyleGitmez diye haykırmak için, şiddete karşı birlikte mücadelede buluşalım.
ŞİDDETE KARŞI KADINLARIN SÖZÜ VAR!
■ Çocuk istismarı son bulsun, kadına yönelik şiddet son bulsun, daha özgür bir dünya istiyorum.
■ Evime yalnız giderken arkama korku dolu gözlerle bakmak istemiyorum.
■ Başıma ne gelecek diye kaygı duymadığım güzel bir yaşam istiyorum.
■ Çocuk istismarı son 5 yılda yüzde 30 arttı. #ŞiddeteKarşıBenimSözüm sorumluların çok istismarını aklaması değil, istismarın önlenmesi için acil önlem alınması.
■ Kadına ve tüm canlılara uygulanan şiddetin karşısındayız.
■ Kadına yönelik şiddet, toplumun geleceğine vurulmuş bir darbedir
■ Kadına yönelik şiddet sadece dayak değil, sözle aşağılama değil. Bunların hiçbirini yaşamayan bir kadın olarak eşim mesleğim olan laborantlık yapmama mani oldu. Tamamen benim önümü kesti. Huzursuzluk çıkmasın diyerek, elalem ne der diye düşünerek 25 yılım çalışmamakla geçti. Bundan mutluluk duymadım, eşimden para istemek ağrıma gitti. Şimdi takı yapıp satıyorum, ancak bu aşamaya da kolay gelmedim. Çalıştığım için mutluyum, tüm kadınlar çalışmalarını, ayakları üzerinde durmalarını öneriyorum.
■ Yalnız bir kadın olarak gece, gündüz nereye gidersem daha güvenli yürümek isterim. Arkamdan gelen mi var, biri bana zarar mı verecek diye düşünmeden yürümeyi isterim. Akşam evime gittiğim zaman ‘Biri beni takip etti mi’ korkusu yaşamak istemiyorum.
■ Sokakta bira içen kadınlara değil, öldürülen kadınlara hayret edin.
■ Her sessiz kalınan şiddet bir gün sizi de bulur, şiddet kaderiniz değildir.
■ Mesleğim elimden alındı, bu da bir şiddettir. 17 yıldır çalışıyorum, şimdi mağdurum.
■ Kadınlara uygulanan şiddet dediğimizde hemen hemen hepimizin aklına kadına kocası tarafından uygulanan şiddet gelmektedir. Oysa çalışma yaşamının içinde olan kadınlar olarak bizler iş yerlerimizde mobbinge maruz kalıyoruz. Ve bu gibi durumlar biz kadınları ruhsal anlamda etkiliyor. İşten çıkarılma, sürülme ve ekmeğimizden olma gibi durumlarla tehdit edildiğimiz için sesimiz de çıkmıyor ve o korkuyla ne ailemize ne de çoluk çocuğumuza bazen yeterli gelmiyoruz.
Bir de kadın olarak hor görülüyor, aşağılanıyoruz. Ailemizdeki erkeklerden tutun da yanı başımızda beraber çalıştığımız erkek arkadaşlarımıza kadar en eğitimlilerimiz bile “Kadın bu anlamaz; bu nasıl becersin; bu yapamaz” sözlerini duyarken, kadının başaramayacağı hiçbir şey olmadığını göstermeliyiz. Mücadele diyoruz evet, ama bireysel mücadeleler ne yazık ki sınırlı kalıyor. Onun için birleşmeli, nerede bir kadın ve çocuk varsa yüreğimiz beraber atmalı...
■ Yer yüzünde zayıf olan her canlı güçlü olana karşı yaşam mücadelesi veriyor. Emeğin, duygunun, düşüncenin, hisselerin esir olduğu bir toplumda, kadın olmak dezavantaj. Kendi bireysel mücadelesini verebilme gücü var olmasına rağmen kadın, toplumun, ekonomik koşulların dayatmalarına teslim olmak zorunda bırakılıyor. Bir kadına eğitim hakkı verilmiş olsa da düşünceleri, duyguları ve isteklerine “ahlak” adı altında sınırlar koyuluyor. Kadınlara erkek egemen zihniyete hizmet etmesi dayatılırken, düşünme, hissetme ve isteme hakları yok edilmeye çalışılıyor. Kadın demeden önce her canlının yeryüzünde yaşama hakkı var. Bu hakkın kimse tarafından gasbedilmeyeceği bir dünya için istemediğimiz her şeye hayır deme hakkımızı kullanalım.
■ Türkiye’de kadın olmak çok zor. Evde, işte, her yerde şiddetle karşı karşıya kalıyoruz. Ben kamuda çalışan bir işçi kadın olmama rağmen kendimi güvende hissetmiyorum çünkü, toplu sözleşme güvencemiz yok. Kısa çalışmaya tabi tutuluyoruz bu haksızlık değil mi? Hani bizleri kadroya geçireceklerdi koca bir yalanmış... Bu yalanların son bulmasını istiyorum.
■ Yıllardır süregelen erkek egemenliği ne yazık ki uzay çağını yaşadığımız 21. yüzyılda hiç değişmiyor, hatta katlanarak devam ediyor. Hak ve özgürlüklere saygı da birleşelim.
■ Kadınların bir erkek tarafından korunmaya kollanmaya ihtiyacı yoktur. Emek veren, acı çeken, özlem duyan, hakkını savunan tüm kadınların sadece kendini korumaya, korumayı öğrenmeye ihtiyacı vardır. Kimsenin kadınların güzelliğini soldurmaya hakkı yoktur.
■ Erkekler kadınların üstünlüğünü kabul etmedikleri için aciz duruma düştüklerini sanıp şiddete başvurarak güçlerini göstermek istiyorlar. Güç bilekte değil kadın ve erkekle beyninin birlikte güçlenmesinde. Kahrolsun şiddete başvuran erkekler.
■ Kadınların beyin gücünü ve her zorluğun üstesinden gelmesini kabul etmeyen erkekler şiddete başvurmaktadır. Biz kadınlar birlikte olup mücadelemizde başarıyı elde edeceğimize inanıyorum.
■ Kadınız, her şeye gücü yeteniz biz. Erkek kadının güçlü olduğunu bilir de güçlü olduğunu görmek istemez. Gücünü gösteren kadınlardan hoşlanmaz, ‘Hele göstersin bakayım der’ şiddete başvurur.
■ Biraz ironik olarak benim sözüm kadınlara! Bizim gücümüzü kabullenmeyen erkeklere “Bay bay”, hayat kurtarır...
■ Hepimiz birer Mirabel kardeşleriz. Evlenene kadar “Senin için ölürüm” diyen erkek ayrılınca öldürüyor.
■ Bir kadını mutsuz ettiğini düşünüyorsan aslında kendini mutsuz ediyorsun.
■ Toprak olmasa, yağmur yağmasa ne olur? Bulut da olmaz kıtlık olur su olmasa yaşanmaz. Güneş olmasa ısınmaz, karanlıkta kalırsın. Kadın topraktır, yağmurdur. Kadın sudur, kadın güneştir, aydınlıktır. Kadın dünyadır dünyayı karartma.
■ İster fiziksel ister psikolojik olsun, kimden ve kime gelirse gelsin, korkmadan yılmadan karşı koyma koruma ve şiddete karşı mücadele edenlerle birlikte hareket etme dik duruşunu göstermemiz gerektiğine inanıyorum.
İlgili haberler
Yengelikten çıkabildik de ‘Avkat Hanım’ olduk!
Bugün pek çok avukat kadın, ‘kadından avukat mı olur’ sözlerine karşı mücadele verirken ayrımcılığa,...
Sabretmeyeceğiz, acıyı bal eylemeyeceğiz!
Sabredecek takat, acıyı eyleyecek bal kalmadı artık! Bize düşen kendileri saraylarda lüks içinde yaş...
Bu enkazı biz kaldıracağız!
25 Kasım, tüm dünyada kadınların bu dünyanın halklar için; kadınlar ve çocuklar için ‘enkaz’ haline...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.