Pantolon dikmeye değil direniş ağını örmeye
Ufak bir tanışma faslından sonra benim soru sormama kalmadan başladık direnişin simgesi olan Özak Tekstil işçisi kadınlarla sohbete. Yaşadıkları farklı ama hepsinin ortak noktaları var.

Sabahın karanlığında Urfa’nın köyünden organize sanayi bölgesine doğru hareket ettik. Yollar sisten gözükmüyor, hafif de yağmur yağıyor. Organize sanayiye vardığımızda işçileri her zamanki yerinde göremedik. Yağmurdan dolayı karşıda duran köprünün altına sığınmışlar. Ben arabadan inip onlara yöneldiğim sırada onlar da bana doğru geldi. Çoktan almışlar haberi. “Ekmek ve Gül’den birisi gelecek sizinle konuşacak” dendiğinde pek sevinmişler. Oldukça sıcak karşıladılar beni. Ufak bir tanışma faslından sonra benim soru sormama kalmadan başladık direnişin simgesi olan Özak Tekstil işçisi kadınlarla sohbete. Söyledikleri farklı, yaşadıkları farklı ama hepsinin ortak noktaları var. Fabrikada yaşadıkları sözlü tacizler, baskılar onların cümlelerini buluşturan noktalardan biri oluyor.

İşten çıkıp eve gidince bir de çamaşır, bulaşık, yemek, temizlik dertleriyle uğraşan kadınlar bugün bu fabrikaya pantolon dikmeye değil direnişin ağlarını örmeye geliyor. Erkeklerin bu konuda daha avantajlı olduğunu söylüyorlar hep bir ağızdan. “Onlar eve gidince en azından uzanıp dinleniyor ama biz öyle miyiz?” diyerek sorumluluklarının aslında iki kat olduğunu anlatıyorlar. Onları bu mücadelede öne çıkaran sebeplerden biri de bu değil mi aslında? Hayatının her alanında bir yaşam mücadelesi vermek… Bundan dolayı olsa gerek erkeklerin de kendilerini örnek almaları gerektiğini söylüyorlar.

Eskiden beri fabrikada sorunların devam ettiğini söylüyor 9 yıllık bir kadın işçi. Var olan sorunların sendikanın gelişi ile düzelmek yerine daha da arttığını belirtiyor. “Sözde işçi sendikası” diye tanımlıyorlar patron yanlısı Öz İplik-İş’i.

DAYANIŞMA ISITIYOR

Sağdan soldan topladıkları çalı çırpı ile ısınmaya çalışanlar “Hadi siz de gelin üşümeyin” diyerek bizi de yanlarına çekiyor. O sırada başka bir işçi soyduğu birkaç mandalinadan herkese birer dilim düşecek şekilde paylaştırıyor. Yaktıkları ateş kısa bir süre sonra sönse de işçilerin kendi arasında gösterdiği dayanışma içimizin ısınmasına yetiyor.

Üç kuruş para kazanmak için saatlerce durmaksızın makine gibi çalıştırılan işçilerin olduğu bir fabrikada işçilerin tuvalete gitmesine dahi izin verilmediğini anlatıyor kadınlar. Regl olduğu dönemlerin ağrı kesiciler ile geçiştirildiğini, ped almak için soyunma odasına gittiklerinde “Bu kadar saat ne yaptınız?” diye sorgulandığını anlatıyorlar. İzin vermedikleri gibi işçilere akıl vermeye çalışıyor patron, müdür, ustalar, “Regl olduysan oturarak çalış, hastaysan mescitte dinlen yeniden gel” diyorlar. Buz gibi fabrikada çalışmak zorunda kal, bir saat izin mi aldın haftada 3 kere mesaiye kal o zaman… Bu fabrikada çikolata yediği için muhasebeye gönderilen işçiler olduğunu söylüyorlar. Çikolata yemenin dahi suç olduğu bir fabrika düşünün. Kadınların hepsi anlattıklarının sonuna aynı cümleyi ekliyor “Borcumuz vardı mecburduk çalışmaya, katlanmaya”.

TARİH İŞÇİLERİ YAZACAK

İnsanların “Başka fabrikada çalışın” sözlerinden o kadar bıkmışlar ki “Bütün fabrikalar aynı” diyerek diğer fabrikalardaki kadınlarla olan sohbetlerini anlatıyorlar. Urfa Organize Sanayi Bölgesinde sadece Özak Tekstil’de çalışan kadınlara değil bütün kadınlara yapılıyor baskı, mobbing ve tacizler.

“Ya kazanamazsak?” diye soruyor işçilerden biri. Bir anda hepsi ona dönüp “Hayır kazanacağız çünkü haklıyız” diyerek yılgınlığından vazgeçiriyorlar. Sadece haklı da değil öfkeliler, kızgınlar. Fabrika içindeki baskıların fabrika dışında da jandarma müdahaleleri ile devam etmesine kızgınlar. Yaşadıklarına kulak tıkayan, seslerini duymayan yetkililere öfkeliler. Haklı olup alamadıkları haklarından mustaripler. Evet bu işçiler kazanacak. Ve sevgili okurlar tıpkı bizim günlerdir Özak işçilerini kaleme aldığımız gibi tarih de direnen işçileri yazacak.

SORUNLARI GÖRÜNÜR KILDI

“Ay anlatmazsam çatlarım” diye başlıyor bir kadın işçi gördüğü bir olayı anlatmaya. Boyahanede çalıştıkları bir dönem bir kadın arkadaşı pantolonda eskitme yaparken farkında olmadan boşluk bırakmış. Usta ise yanına gelip cinsel içerikli çirkin ifadelerde bulunmuş. Kadınlara fabrikalarda utanç verici cümleler kuruluyor. Bunları duyunca anlıyorum kadınların neden direnişte bir simge haline geldiğini.

Bir kadın işçi yaşadığı her baskıdan sonra “Olur da bir gün işten çıkarsam onlara yaptıklarını nasıl ödetirim acaba” diye düşünüp dururmuş sürekli. Şimdi ise “Elime bir fırsat geçti, yaptıkları her şeyi anlatacağım, her yerde rezil edeceğim onları” diyerek direniş olmasa bu sorunların belki de hiçbir şekilde bilinmeyeceğini belirtiyorlar.

KADINLAR EN ÖNDE
Müdahaleler sırasında sürekli kadınların önde olmasının dikkatimi çektiğini söyledim laf arasında. Kadınlar arasında bir kıkırdama başladı. “Bilerek yaptık” dedi biri. Eğer kadınlar öne geçerse belki müdahale o kadar sert olmaz diye düşünmüşler. Hayranlıkla dinledim bu fikirlerini. “İlk başta faydalı oldu da sonra pek bir etkisi olmadı” diyorlar kahkaha atarak. Kadınları gözündeki direniş ateşini en net gördüğüm anlardan birisiydi.
Direniş bir okul olmuş bu kadınların hepsine. “Kadınlar konuşmaz sanıyorduk” ile başlayan cümleler “Konuşmayı, mücadele etmeyi, haksızlıklar karşısında susmamayı öğrendik” ile bitiyor. İlk direnişe çıktıkları gün konuşmaya çekinenler şimdi en ön saflarda yer alıyor. Aynı kadınlar bugün nerede çalışırlarsa çalışsınlar yanlış bir şey görürlerse eğer kendilerine ya da arkadaşlarına karşı ne olursa olsun susmayıp müdahale edeceklerini de eklemeyi unutmuyorlar.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Özak direnişine tutunan 3 kız kardeş: Evin ekmeğin...

Özak Tekstil’de direnişinin öncülerinden bir kadın. İki kız kardeşiyle yaşıyor. Evin geçimi onun sır...

Özak Tekstil direnişinde 37. gün | Direnişe tazmin...

BİRTEK-SEN’e üye oldukları için işten atılan ve 37 gün önce direnişe başlayan Özak işçileri yeni yıl...

Bir ‘ilerici kapitalizm’ yalanı: Levi’s ve Özak di...

Bir tekelin yalanları Türkiye’nin bir kentinde, Urfa’da yaşanan gerçeklerle boşa düşüyor...