İstanbul Fatih’te yaşayan, seküler ailede büyümüş genç bir kadınım. Yaşadığım yer muhafazakâr ve cemaatlerin ağırlıkta olduğu bir yer, çocukluğumdan beri fazlasıyla gözlem yapma fırsatım oldu. Geçmişi düşündüğümde dışarı çıktığım an bakışlarla dahi ayrıştırıldığım bir yerde sorunsuz yaşamak için kendimce çözümler bulduğumu fark ettim. Yaşarken doğrudan bir tacizle karşılaşmadığım için dışarıdan bakan insanlar bir problem olmadığını düşünebilirler ancak büyüdükçe içimde geliştirdiğim mekanizmalarla bana atılan bakışları bir şekilde bertaraf ettiğimi anladım. Giyimime her zaman dikkat ettim, küçük kız çocuklarının dahi giyimine karışılan bir ortamdı çünkü. Ben bu iklimin burada değişmeyeceğini biliyorum çünkü muhafazakârların merkezi burası sonuçta. AKP’nin seçimi kazanmasına gelirsek eğer, süregelen bu anlayışın çok radikal bir şekilde İslamlaşacağını düşünmüyorum. Zaten var olan bir anlayış var. Bu anlayış da zaten yeteri kadar boğucu geliyor biz kadınlara. Ancak bu tutumun muhafazakâr yerlerden çıkıp görece daha konforlu alanlara sıçraması asıl endişe sebebi bugünler itibarıyla. Nefes alabildiğimiz sanat, müzik, spor gibi alanlara yavaş yavaş, sindirerek gelebilecek kısıtlamaları öngörebiliyoruz, geçmişten gelen tecrübelerimiz var. Ancak böylesi müdahalelere karşı eskisinden daha fazla birlik olup ses çıkarmamız gerektiğini de biliyorum. Haklarımızı ve özgürlüklerimiz için bunu yapmamız gerekiyor. Yaşamlarımızı zor şartlar altında korumak zorunda kalmamak dileğiyle…

Fotoğraf: Valentina Dominguez/Unsplash