Babaya, kocaya, iktidara rağmen mücadeleyle süren bir hayat
Ailesinin dini baskılarına karşı çıkan Güler, şiddet, dayatma dolu yaşamında nasıl bu şiddetten uzaklaşmaya çalıştığını, bu sırada nasıl devlet tarafından korunmadığını anlatıyor.

Ben 40 yaşında bir kadın olarak yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Gaziantep’te aşırı İslamcı bir ailede büyüdüm. Çocukluğumdan beri dinin yaptırımlarına göre yönlendirildim. İlkokuldan beri oruç tutmaya, namaz kılmaya, örtünmeye zorlandım. Oruç tutmadığım zamanlarda babam tarafından kötü muamele görüp acımasızca dayak yerdim. Okumayı, araştırmayı, sorgulamayı küçük yaşlarımdan itibaren benimseyen biri oldum. 19 yaşımda artık gönülden inanmadığım, korkudan inanmak zorunda kaldığım dine olan inancım kalmadı.

Kürt olduğumdan kendi kültürümü yaşayamadığım, kendi dilimi öğrenip konuşamadığım için politik faaliyetlerde, basın açıklamalarında, panellerde bulundum. Ailem dindar bir aile olduğu için ben onlara göre ailenin yüz karasıydım ve beni kendi düşüncelerimden vazgeçirmek için hep şiddet uyguladılar, tecrit ettiler. Dini görüşlerimden dolayı ailem tarafından sürekli aşağılandım. Babam ateist olduğumu öğrendiğinde daha çok şiddet gördüm.

2003 yılında babam bilimsel bilgiyi savunan kitaplarımı sobaya attı, yaktı. Beni öldüresiye dövdü ve günlerce odaya kilitledi. Zorla evlendirmeye çalıştılar. Amcalarım, teyzelerim, halalarım, dayılarım toplanıp “Sen kızsın, böyle şeytanca şeylerle niye uğraşıyorsun? Başımızı belaya sokma, biz ne dersek onu yap” dediler. 2003 yılında bir gün üzerime kilitlenen odamdan çıkıp evden kaçarak İstanbul'a geldim.

İstanbul'da adliyeye gittim ve ailemin beni zorla evlenmek istediğine, şiddet uyguladıklarına, can güvenliğimin olmadığına dair ifade verdim. Yıllarca adresimi gizli tutarak yaşadım. Ailem yıllarca beni aradı. Bu yıllar arasında sosyoekonomik konularda basın açıklamalarına, 1 Mayıslara, newrozlara, seçim çalışmalarına, toplumsal konularda eylemlere, panellere, kültür sanat çalışmalarına katıldım. Katılmış olduğum bir basın açıklaması sonrası devletimiz beni korumak yerine ilk fırsatta aileme teslim etti. Ailem beni Gaziantep'e götürdü, yine şiddet gördüm, bir odaya kapatıldım. Bir yol buldum ve tekrar kaçmayı başardım. İstanbul'a kaçıp saklandım.

2006 yılında Alevi biriyle evlendim. Yine ailemin istemediği bir şey yaptım. 2008 yılında evliliğimden bir kızım oldu. Yıllarca çalıştım. Bir süre sonra eşim Alevi olduğu için beni kendi inancına, kültürüne zorlamaya başladı. Dine inanmadığımı ve din içerikli tüm kültürleri reddettiğimden hep şiddet, aşağılama gördüm. Eşim, ailemin yokluğundan fırsat buluyordu. Her gitmek istediğimi söylediğimde beni tehdit etti ve dövdü.

2015 yılında kızımın velayetini ve yıllardır biriktirdiğim paramı ona verirsem boşanacağını söyledi. Dediğini yaptım. Ama kızımı yanıma aldım. Resmi olarak velayet elindeydi. Sonra velayet davası açtım, 5 yıl sürdü. 2021 yılında kızımın velayetini aldım. Şimdi kızımla yaşamaya devam ediyorum.

Yıllarca ailemle konuşmadım, adresimi hep sakladım. 2010’da görüşmek için bir kere Gaziantep'e gittim, görüşmeyi denedim ama reddedildim. Yıl 2023, ailemle son 3 yıldır çok iyi olmasak da görüşüyoruz. Boşandığımı öğrendiklerinde babam ve ağabeylerim daha da öfkelendiler. “Ailemizin şerefini, namusunu iki paralık ettin. Ateist, Allahsız kâfir. Biz, siz Allahsızları ıslah etmeyi biliriz. Ya İslam'a dönersin, başörtünü bağlarsın, bir Müslümanla evlenirsin ya da bu sefer seni alırız eve bağlarız, kızını da babasına veririz, hiçbir yere çıkamazsın” diyerek daha fazla tehdit ve baskı ve uygulamaya başladılar. Beni tekrar evlenmeye zorluyorlar. “İstanbul gibi ateist, münafık bir yerde 15 yaşında evlenme çağına gelmiş kızınla ne yapacaksın? Orada namusumuzu, şerefimizi daha fazla dillere düşürme. Dediğimiz adamla evlen yoksa bu sefer sonun bizim elimizden” diyerek beni tehdit ediyorlar.

Daha önce polise gittiğimde bana “Ailen doğru yönlendiriyor, ailenin sözünü dinlemen gerek” diyerek beni dikkate almamışlardı, 2003’te bildirimde bulunduğum halde polisler aileme haber vererek beni aileme teslim etmişlerdi. Nereye gitsem beni bulacakları ve çok daha kötü davranacaklarını bildiğim için tedirgin ve kaygılı yaşamımızı devam ettirmeye çalışıyoruz.

Kızımın daha ilmi bir eğitim alması için yaşam mücadelesi veriyorum. Ailemin tehditlerine karşı savaşıyorum.

Yıllardır siyasal İslamî sistemle yönetilen, kadına yönelik şiddeti yok sayan bir devletin yönetiminde bulunuyoruz. Her yıl kadına yönelik şiddet ve ölümler artarak devam ediyor. Çünkü devlet hiçbir önlem ve korumayı önemseyip yaptırım uygulamıyor. Kadın sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini, seslerinin çıkmasını, kadına yönelik şiddete ve cinayetlerine tepki vermelerini engellemeye çalışıyor. Devlet bu konuda kadın haklarını savunan demokratik kitle örgütlerine destek olmak bir yana, var olan kurumlara baskı yapıp bu kurumları kapatıyor ve kadınların haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılıyor, 6284 sayılı Kanun’u da (6284 sayılı Kanun, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri düzenlemektedir.) değiştirme-kaldırma sinyallerini veriyor. İktidar partisi, devleti ve toplumu din argümanıyla yönetiyor.

Cumhurbaşkanımız dini inancı olmayan insanları meydanlarda bağırarak halka hedef gösteriyor. İnsanlar ateist olduğunuzu anlayınca küfürle, şiddetle, dışlanmayla, işten atılmayla, kötü muameleyle karşılaşıyorsunuz.

Tüm bunlara karşı ailemin dini baskısına, şiddetine rağmen kızımla birlikte yaşam mücadelemi sürdürüyorum. Tüm dünya bilimin ışığında aydınlandığında, insan haklarının, gerçek demokrasinin uygulandığı, insanların kendi kültürünü yaşayabildiği, kendi dilini rahatlıkla konuşabildiği, ölüm tehdidi olmadan şarkılarını türkülerini söylediği, hiçbir mistik olguya inanmayan insanların rahatlıkla kendini ifade edebildiği, herhangi bir dine inanmaya zorlanmadığı gelecek nesillerimizin bilimin önderliğinde daha ileri toplumlar oluşturmasını temenni ediyorum. Hikâyeme yer vermeniz bana ve kızıma cesaret ve güç verecektir.

İlgili haberler
İtalya’nın Erkek Kardeşleri’nin kadın başbakanı: ‘...

İtalya’da ilk kez bir kadın başkan olarak seçilen faşist ittifakın adayı Giorgia Meloni’nin seçilmes...

Boşanmaya engel, aileye mahkum eden düzen!

Esenyalı Mahallesi’nde boşanma talebiyle derneğe gelen ve özellikle nafaka sürecine ilişkin pek çok...

Patronlardan kadın işçilere ‘din sorgusu’

İşe alınırken işçilere kadere inanıp inanmadığı, alınyazısına göre mi hareket edeceği, sendika hakkı...