Bir kız çocuğunun 6 yaşından itibaren yıllarca istismar edildiğinin ortaya çıkmasıyla tarikatlar yeniden konuşulur oldu. Yeniden diyoruz, çünkü Ensar Vakfına bağlı yurtlarda 45 çocuğa tecavüz edilmesi, Aladağ’da bir kız yurdunda, kapı öğrencilerin üzerine kilitlendiği için 12 kız öğrencinin yanarak ölmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasında tarikat lobisinin etkili olduğunun yayılması ve daha birçok somut olgu, zaman zaman tarikat gerçeğini ortaya dökmüştü. Bu somut olguların dışında da sosyal medyada yayınladıkları vaaz ve röportaj videolarında tarikat şeyhleri, şıhları ve hocaları olarak toplumda bir yer işgal etmeye çalışan sarıklı erkekler, kadınlar hakkında sansasyonel ‘fetvalar’ verdiler. Televizyonlarda toplumu terbiye etmeye devam ettiler.
Sayılamayacak kadar çok sayıdaki tarikat ve cemaatlerin her biri ‘gerçek İslam’ın temsilcisi rolü oynayarak mürit kazanmaya devam ediyor. Bu yapıların ‘tebliğci’ ve vaizlerinin konuştukları konular arasında sömürü, kadın cinayetlerine, şiddete ve tacize yönelik eleştiri, çocuk açlığı, sağlık ve eğitim sistemindeki kötüye gidiş, lüks ve şatafat içinde yaşayanların olduğu bir yerde nasıl bunca yoksulluğun var olabildiği gibi konular yer almıyor. Tersine kadınlar ne kadar çok boyun eğerse, ne kadar çok acıya katlanırsa toplumun o kadar ihya olacağını anlatıyorlar. Bugün kadın cinayetlerinin artışında, istismar oranının yükselişinde bu teşvikin payının olmadığı söylenebilir mi?
Gelgelelim tarikatlar bu süreçte yalnız olmadılar. Bu kurumları gizli koalisyon ortağı olarak kanatlarının altına alan, her birini okul, yurt, kuran kursu açmaya yönlendiren, kimilerine ihaleler dağıtarak şeyhlerine zenginleşmenin yolunu açan iktidar bunları sürekli olarak yüreklendirdi. Basit ticaret yapmaktan devlet ihalelerinden yararlanan kapitalist işletmelere kadar ekonomik birer birim haline geldiler. Bugün birçok cemaat ve tarikat mensubu holdingleşmiş, liderleri lüks otomobillerle gezer olmuştur. Bakanlıkların her birinde bir tarikat egemendir ve kadrolarını kendi tarikatlarından devşirmektedirler.
O kadar zenginleşemeyen merdiven altı tarikatlar ise hurafe satarak günü kurtarıyor. Cin çıkarma, tedavi ediyorum adı altında cahil ve yoksul insanları istismar etme, müritleri soyup soğana çevirme, üfürükçülük gibi her türlü batıl kötülük varsa onun simsarlığını üstlenmiş durumdalar.
DAYANIŞMA DEĞİL DAYANMA
Tarikat ve cemaatler yoksulluk durumunu istismar eden kurumlardır. Ama onlara geniş bir hareket alanı açan yine iktidardır. Devletin sağlık alanındaki özelleştirme politikalarının sonucu bugün hastanelerde sıra alamamak, ilaca güç yetirememek gibi sonuçlar doğuruyor. Tarikatlar hemen bu boşluğu dolduruyor. Yine devlet eğitime kaynak ayırmaktan vazgeçtiğinde okul, yurt, dershane açan tarikatlar bu ihtiyacın olduğu yerde bitiyor. Yoksul ve yardıma muhtaç olanlara kanca atanlar da onlar; çocuğa iş bulmak, işsiz babayı bir yere yerleştirmek, ev bulamayana ev bulmak, evlilik çağına gelenleri evlendirmek gibi sosyal yardımlarla devletin yüzüne bakmadığı yoksullar için çalacak kapı haline geliyorlar. Böylece süreç yoksulluğun istismarıyla devam ediyor.
Çünkü bu tarikatların bünyesinde hukuk kurallarının hükmü geçerli olmaz. Onun yerine her tarikatın kendine göre bir şer’i hukuku vardır. Üstelik bunu bütün toplum düzenine yaymayı da bir misyon sayarlar. Bu hükümler en çok en kolay nüfuz edebildikleri kadın erkek ilişkilerine uyarlanıyor. Toplumun şeriat yolunda terbiyesine buradan başlanıyor. Kadının nasıl oturup kalkacağı, kaç yaşında namahrem olacağı, kime nikah düşeceği tartışılırken aslında kanunla çerçevesi belirlenmiş insan hakları manzumesi, medeni haklar, eşitlik vaat eden kanunlar delik deşik ediliyor.
Tarikat içinde, kapalı bir çevrede provası yapılıp uygulanan aşındırmanın bugün giderek daha geniş alanları kapladığını söylemek yanlış olmaz. Üstelik başlarken sözünü ettiğimiz 6 yaşındaki kız çocuğunun istismarına gelinceye kadar tarikat/cemaat pratiği iktidar icraatıyla iç içe geçti.
Görsel: Emre Orman/csgorselarsiv.org
ADIM ADIM İSTİSMAR
Hatırlayalım; bundan on yıl önce ‘4+4+4’ eğitim sistemi adıyla mevcut eğitim sistemi değiştirildi ve yerine hem erkek hem kız çocuklarının okullaşmasını azaltacak bir sistem getirildi. Daha o zamanlar bu yöntemle birçok kız çocuğunun okuldan alınacağı, erken yaşta evliliğe zorlanacağı öngörülmüştü.
Ondan önce de tecavüz ettiği kadınla evlenmesi durumunda suçlunun cezasız kalmasını düzenleyen bir kanun Meclise getirilmiş; lise ve orta okul öğrencilerinin nişanlanması serbest bırakılmıştı. Çok geçmeden de liseli kızların evlenebilmesinin önü açıldı. Cinsel ilişkide ‘küçüğün rıza yaşı’ 15’ten 12’ye düşürüldü. Bundan altı sene önce, 15 yaşını tamamlamamış bir çocuğa karşı gerçekleştirilen cinsel davranışı cinsel istismar sayılamayacağı hükmü getirildi.
2015’te Anayasa Mahkemesi resmi nikah kıymadan dini kıyanlara ceza verilmesini gerektiren kanun maddesini iptal ederek çocuk yaşta evliliklerin ve çok eşliliğin önünü açtı.
Demek ki mevcut yönetimle bir ortakyaşarlık ilişkisi içinde olan tarikatlar ortamı hazırladılar ve iktidar da yasama sürecini yönetti.
Kadınlar bütün bu kanuni hamlelerde önemli mücadeleler verdiler. Bazılarını püskürtmeyi başardılar ancak mücadelenin tansiyonunun düştüğü zamanları kollayan iktidar, daha önce geri çektiği yasa tasarıları tekrar tekrar ısıttı. Çoğunluğuna sahip olduğu Meclisten bunları geçirdi.
Hiçbir yönetim yoktur ki kendi çocuklarının istismarına kapı açan düzenlemelerde bu kadar ısrar etsin. Gerici tarikatlarla birbirini besleyen siyasi iktidar buna defalarca cüret edebilmiştir.
KUTSAL DEĞİL ENKAZ
Kadın ve çocuklara karşı bu kadar düşmanca davranırken kadını korumayı ve aileyi kutsamayı kimseye bırakmayan bir iktidar var karşımızda. Nitekim bu iktidarın sözcüleri ‘dini kıyafetleri serbest bırakan’ Anayasa değişikliğini Meclise getirirken aileyi yıktığı gerekçesiyle LGBTİ’leri suçluyor. Bu yasa değişikliği ile aileyi kurtaracağını iddia ediyor. Oysa erkekleri kadınlara karşı kışkırtarak, kadına karşı şiddeti cezasız bırakarak ve kız ve erkek çocuklarının istismarını görmezden gelerek dillerinden düşürmedikleri o kutsal aileyi kendileri çoktan yıktı. Kendi halindeki emekçi aileleri, artık bir insan öğütme makinası.
Kadınların ve çocukların altında kaldığı enkazdan başka bir şey olmayan bu aile uyduruk yara bantlarıyla kurtarılamaz. Tersine üstü kapatılan yaranın altında kangren ilerlemeye devam edecektir. Asıl hasar alan ise bütün toplumdur.
Yapılacak şey adım adım, geliyorum diyen felakete karşı mücadeleyi daha da genişletmek, her yerde omuz omuza durmak. Kendimizi, çocuklarımızı korumak ve kurtarmak için ellerimizle barikat örmek. Devletin dinle bağını ve desteğini kestiği laiklik mücadelesi bu gidişatın çözümüdür. Tarikatların her türlü ticari ve siyasi işleri sonlandırılmalı, okul kitaplarında laikliğe aykırı her şey ayıklanmalı, kadınların medeni hakları güçlendirilmelidir. Hurafe ve istismar zayıflıktan sızar, bunu unutmamak gerekir.
İnançlı kardeşlerimiz ‘gerçek İslam’ benim sana söylediğim diyen hiç kimseye inanmamalılar. Gerçek ve temiz inanç insanın vicdanında olandır. O bir sarıklı kanun koyucuya, istismarcıya, hurafe yayıcısına ihtiyaç duymaz. İyi ahlakın köklerinin sulandığı yer insanın kalbidir.
Görsel: Canva
İlgili haberler
Yaşamak için dergahtan ‘icazet’ almak…
Kadınların nasıl ve kime ibadet edeceklerini nasıl, koşullarda çalışacaklarına kadar karar veriyorla...
Ben çocuğumu niye sıbyan mektebine verdim?
İkitelli’den Zehra çocuğunu sıbyan mektebine gönderiyor. Çünkü kreşler çok pahalı. Kaygıları çok, am...
Patronlardan kadın işçilere ‘din sorgusu’
İşe alınırken işçilere kadere inanıp inanmadığı, alınyazısına göre mi hareket edeceği, sendika hakkı...
Üniversitelerde tarikat-cemaat gerçeği: YTÜ Örneği
Çünkü bugün açısından gençliğin ihtiyaçları, gelecek planları, hedefleri, hayal ettiği yaşam AKP ikt...
Tüm haklarımızı yutacak karadelik: Anayasa değişik...
Çok kısa zaman içinde şlak diye yüzümüze patlatılacak, hayatımızın orta yerine hak gaspı yağdıracak...
Tarikatta çocuk istismarı soruşturmasında Kadir İs...
H.K.G.'nin 6 yaşında ‘evlendirilip’ istismara maruz bırakılmasına ilişkin soruşturmada gözaltına alı...
Tarikat, cemaat, AKP ve geleceğimiz
Çocuklarla evlenmenin meşrulaştırılması, taciz ve tecavüzün suç listesinden çıkarılması, kadınların...
‘Gül gibi yuvalanan’ tarikatlar, cemaatler
Tarikat ve cemaatlerin at koşturduğu bir toplumsal ekonomik düzen, kadınlar ve kız çocukları… Sevda...
Eğitim Politikası Uzmanı Prof. Dr. Esergül Balcı:...
Eğitim Politikası Uzmanı Prof. Dr. Esergül Balcı’yla çocukların tarikat ve cemaat çemberine sistemat...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.