Keki kazandık, sıra ücretlere zamda!
Şimdi tasarruf zamanı’ diyerek fabrikada klimanın fişini çeken, çayın yanında verilen keke göz diken patronlar, işçilerin insanlık onurunu zedeliyor. İşçiler ise çareyi mücadelede buluyor…

Temmuz sıcağı kasıp kavuruyor. Siz bir de sanayinin içini görün. Güneş çıktığı an ısıtıyor fabrikaların tepesini ve tüm beton avluları. “Öğlen arasında çıkıp bir çay- sigara yapamazsın yani. İnsanın içini bunaltan bu sıcağın yanı sıra bir de motoru hiç soğumayan makinelerden yükselen o ısı yüzünden alnımızdan boncuk boncuk ter akar. Geçen yıl böyle değildi. Gayet insani bir ihtiyaç olan klimayı biz işçilerin ısrarı üzerine taktırmıştık. Fakat ‘işler kötü, zaman tasarruf zamanı’ diyerek klimanın fişi çekildi, hatta gizli gizli klimayı açmayalım diye prize takılan yerden fiş kesildi. Bu da bir şey mi? Su sebilinin de fişi çekildi. Şerbet sıcaklığında su içmek zorunda kalıyoruz. Bazı işçiler ‘Durun ses çıkarmayın yoksa suyu tamamen kaldırırlar’ diye endişeleniyor. Yani yok böyle bir insanlık dışı muamele. Temmuzda zam yapılır, elimiz biraz rahatlar diye düşünürken hükümet ‘zam yapmayacağız’ açıklaması yaptı. Bu açıklama patronları rahatlamış görünüyor. Çünkü ek zam istemeyelim diye insani ihtiyaçlara dair ne varsa kısıtlamaya gidiliyor” diyor Nilgün.

‘HİÇ GÜN IŞIĞINDA İŞTEN ÇIKMADIK’

Nilgün; 5 yıldır bir kağıt fabrikasında ekip amiri olarak çalışıyor: “Bizim işimizde azalma olmaz. Pet bardak üretimi de yaptığımız için çok fazla sipariş alıyoruz. Ama buna rağmen sadece asgari ücretle çalıştırılıyoruz. Fazla mesai zorunlu olduğu için hiç gün ışığında işten çıktığımızı hatırlamam. Gerçi fazla mesai olmadan zaten nasıl geçinebiliriz ki? Ev kira, çocuklar öğrenci, eş ise çalışırken sakatlandığı için çalışamaz halde. Bu yoğun çalışma temposunda ben de hasta olursam ne yaparız diye karalar bağlıyorum ara ara. Ne maddi ne de manevi olarak mutlu değiliz” diyor.

‘TASARRUF’ DİYE ÇAY YANINDA KEKLER KALDIRILDI

Nilgün’ün çalıştığı fabrikada genelde insanlar bu sebeplerden dolayı mutsuz, gidişattan da memnun değiller. Zam alabilmek için bir şey yapmak istemişler. Çay molasında çaya çıkmayarak durumu protesto etmişler. Bunu tetikleyen şeylerden bir tanesi yine “giderler çok” diyerek çayın yanında işçilere verilen pop kekin kaldırılması olmuş. Nilgün’ün çalışma arkadaşlarından bir kadın, “Ben zaten kekimi hep oğluma götürüyordum, ona da göz diktiler” diyerek duygulanmış. Milyonlarca lira kâr yapan patron, işçinin çayının yanında verilen keke göz dikince işçiler, “Bu kadarı da fazla” diyerek eylem yapmışlar. Keklerini geri alabilmişler fakat zam konusunda hâlâ bir adım yok.

‘ZAM YOKSA SENDİKA VAR’

Bu gelişmeden sonra işçilere “Bir şey yapabilir miyiz?” diye bir cesaret gelmiş. Kadın işçiler üretimde daha yoğun çalıştıkları ve maaşları erkek işçilerden daha düşük olduğu için daha çok ses çıkarıyorlar. Fakat bu tek başına yetmez, bunun örgütlü bir güce dönüşmesi lazım. Yoksa yaptıkları her şeyin karşısında patrondan “Sizi işten atarım” tehdidi geliyor. İşsiz kalmayı asla göze alamayacak kadar zor durumda olan işçiler var. Onları çaresiz görüp, patron yanına çekmeye çalışıyor. Bu bazen, korkan işçiler üzerinde etkili de oluyor. Ama Nilgün bir grup işçinin kararlı olduğunu söylüyor ve ekliyor “Eğer temmuzda beklediğimiz zam yapılmazsa sendika getireceğiz” diyor.

KENDİ GÜCÜNÜ HAFİFE ALMA!

Tek tek fabrikalarda böyle çok fazla gelişme var fakat bunun örgütlü bir mücadeleye dönüşebilmesi gerekiyor. Çok tekil ve işçiler birbirlerinden haberleri olmadan zam taleplerini dile getiriyorlar. Sohbetimiz sırasında, tartıştığımız işçilere, bildiğimiz fabrikalardan çeşitli örnekler verince kimi kazanımlardan bahsedince şaşırıyorlar. Hemen, “O zaman o işçiler çok güçlü” diyerek kendi güçlerini hafife alıyorlar. Bu kağıt fabrikası da buna en somut örnek. “Biz ne yaparsak yapalım bizim patron cimrinin teki, zam yapmaz” diyerek dert yanmaya başlıyorlar.

Şimdi elbette “Bu böyledir” diye işçiye kızamayız. Çünkü başta sendikalar olmak üzere işçilerin kendine önderlik edebilmesi konusunda ön açan, cesaretlendiren hiçbir hareket yok. Merkezi hükümetin patronlarla el ele vererek işçilerden, kemer sıkmalarını istemekten başka vaadi yok. İşçi sendikalarının sessizliği, ana muhalefetin her zaman olduğu gibi tüm sorunların çözümü için sadece sandığı işaret etmesi yüzünden umutlar tükeniyor. İşçiler bütün bunlara rağmen ufak tefek de olsa yine de hak istemek için bir araya geliyor. Tıpkı yukarıda verdiğim örnekteki gibi. Bundan hareketle işçilerin yan yana gelerek, başta ücret zamları olmak üzere insanca çalışmak ve yaşamak için mücadeleyi örgütlü güce dönüştürmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

Fotoğraf: Canva Pro Kolaj