Tüm insanların hayatlarının bir döneminde yaşadığı evrensel deneyimler vardır. Şiddet, seviyesi ne olursa olsun, ortaya çıkışı, uygulanışı ve sonuçları bakımından olumsuz evrensel bir özellik taşımaktadır. Sertlik, sert ve kaba davranış ve kaba kuvvet kullanma anlamına gelen şiddet kavramı, sadece fiziksel değil aynı zamanda psikolojik bir eylemdir. Özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan toplumların önemli sorunlardan biri kadına yönelik şiddettir.
Kadın ve erkek arasındaki ilişkide erkek lehine olan güç eşitsizliği, kadının kendinden güçlü konumda olan kocasından fiziksel, cinsel ve psikolojik yönden şiddet görmesine neden olmaktadır. Son yıllarda ülkemizde sosyal medyanın da etkisiyle şiddet eylemi içeren haberleri çok fazla görüyoruz. Bu durum şiddet eylemlerinin artıp artmadığından ziyade daha görünür hale geldiğini göstermektedir. Toplumun gözü önünde meydana gelen şiddet eylemlerinin boyutlarını tespit etmek çok daha kolayken kadına yönelik şiddet daha çok özel alanlarda meydana geldiği için genellikle gizli kalmakta ve şiddetin boyutlarını belirlemek güç bir hal almaktadır. Şiddet gören kadının hakkını nasıl arayacağını çoğu zaman bilememesi ya da şikâyet için gittiği mercilerde “Aile içinde olur böyle şeyler” gibi yaklaşımlarla karşılaşması, şikayetçi olduğunu öğrenen kocası tarafından yeniden şiddet görmesi, hatta hayatını kaybetmesi, şiddet uygulayanların caydırıcı cezalar almaması gibi durumlar kadınları görmüş oldukları şiddet karşısında çaresiz bırakmaktadır.
BABASININ KIZI, KOCASININ EŞİ, ÇOCUKLARININ ANNESİ!
Öte yandan genellikle eğitim seviyesi düşük, maddi olanakları yeterli olmayan kadınların şiddet gördüğü yönündeki görüş, öğrenim görmüş, eğitimli ve maddi gücü yeterli olan kadınların da şiddet gördüğü gerçeğini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Ataerkil toplumsal özelliğin, erkeği her anlamda kadından üstün görmesi, kadının babasından veya eşinden şiddet görmesini normalleştirmektedir. Kadının kendi kimliğini babası ya da kocası ve daha sonra çocukları üzerinden tariflemesi ise kadın kimliğini değersizleştirmektedir. Elbette şiddeti uygulayanları ve şiddet mağdurlarını birkaç sınırlı argümanla açıklamak mümkün değildir. Ancak kadınlar hem şiddet mağdurudurlar hem de şiddet uygulayıcılarını yetiştirenlerdir. Bu nedenle kadınların şiddete ‘Dur’ demesi oldukça önemlidir.Kadınlar kendi varlıklarını ‘Babasının kızı’, ‘Kocasının eşi’’ ve Çocuklarının annesi’ olarak değil, bir birey olarak tanımlayabildikleri, şiddeti bir sevgi göstergesi gibi algılamadıkları, şiddeti normalleştirmedikleri ve saygılı, sevmeyi bilen, özgüvenli erkek çocuklar ve şiddete karşı kendini savunabilecek kız çocuklar yetiştirme konusunda gayret gösterdikleri oranda şiddeti durdurabilirler. Kadına yönelik şiddet sadece şiddete uğrayan kadınların ya da sadece kadınların meselesi değildir. Kadınların, erkeklerin, çocukların yani kısaca tüm toplumu ilgilendiren ciddi bir meseledir. Dolayısıyla kadına yönelik şiddete karşı farkındalığın toplum genelinde artırılması çözüm yollarının bulunmasında da önemli bir rol oynamaktadır. Sağlıklı bir toplum için “Kadına yönelik şiddete hayır!” demek oldukça önemlidir.
İlgili haberler
Ataerkil bir toplumun oluşturduğu farkındalıksız ş...
“Biz kızlar azimli olmalıyız ama fazla değil, başarılı olmalıyız fakat çok değil, yoksa bu erkeği te...
GÜNÜN SORUSU: Kadına yönelik şiddetin kaynağında n...
Erkek şiddetine maruz kalan birçok kadın kabahati kendisinde arıyor. Ancak gelin görün ki şiddetin k...
Çalışan kadınlar evde, işte, sokakta şiddet sarmal...
25 Kasım yaklaşırken bir devlet hastanesinde çalışan kadın işçilerle sohbet ettik. Kadınlar evde ail...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.