Gönül zenginliği sözü bazı insanların yüzünde vücut bulur diye düşünmüştüm Leyla’yı mutfakta misafirlerine iftar için yemek hazırlarken gördüğümde. Sohbetimiz de bunu kanıtlıyordu.
37 yaşında, bir çocuk annesi ev işçisi Leyla, evlenmeden önce uzun yıllar tekstil işçiliği yapmış. “Çok severek yapmadım ama en azından maddi olarak özgürdüm” diyor. Evlenince eşinin düzenli olmayan iş yaşamı yüzünden biriken borçları, kirayı ve faturaları ödemek için ara sıra tekstil işçiliği yaptığını, eşi üç yıl önce başka bir kadınla yaşamak için evi terk ettiğinde çocuğu küçük olduğu için bırakacak yer bulamayınca gündeliğe gitmek zorunda kaldığını söylüyor. Leyla ailesinden de destek görmüyor; “Onlara gidince çocuğun eline bazen harçlık veriyorlar o kadar. Ben de zaten onların yardımını istemem, ne olursa olsun kendi ayaklarımın üzerinde dururum. Bir de içleri rahat aslında, komşularımı, ev sahibimi tanıyorlar, güveniyorlar.Yoksa yalnız kalmamı kabul etmezlerdi” diye anlatıyor ailesiyle ilişkisini.
Ağırlaşan bu ekonomik koşullarda kazandığı paranın yetip yetmediğini soruyorum, hemen bir hesap yapıyor hızlıca; “Haftada iki gün gittiğim bir ev var oradan aylık şeklinde alıyorum, aslında böyle benim zararıma oluyor. Ayda elime 850 TL geçiyor, haftada bir kez bir binanın merdivenlerini siliyorum, arada da çağıran olursa komşumla birlikte temizliğe gidiyorum. Yani ayda elime toplam 1200 TL civarında para geçiyor. 600 lira kira ödüyorum, gerisi de belli işte...”
Sigortası olup olmadığını sorduğumda ise “Eşimle resmi olarak ayrılmadık, eğer çalışıyorsa ya da sigortası varsa onunkinden faydalanıyoruz ama çoğu zaman onun da sigortası olmuyor zaten. Mesela geçenlerde hastaneye gittim, SGK karşılamadı, para vermek zorunda kaldım” diye anlatıyor, emeklilik ise zaten hayal bile değil. Eski eşinin de arada ondan para istediğini, birkaç sefer verdiğini ama artık vermediğini söylüyor. Şiddet ya da benzeri bir şey olup olmadığını soruyorum “Tehdit var” diyor. Bir anlık sessizlikte sanki ikimizde kadınların yaşamındaki zorlukları düşünüyoruz.
SİGORTA YOK, GELECEK YOK, PARA YOK!
Çalıştığı yerlerde ne gibi sorunlar yaşadığını soruyorum, ona da cevabı şöyle; “Bazen takıntılı insanlarla karşılaşıyorum, ufak bir kıl düşmüşse ya da başka bir şey görürse ‘burası olmamış’ diyor. Saç bu istediğin kadar temizle illa bir yerde olur. Üstelik titiz olduklarından da değil, para verdiği için her işini sonuna kadar yaptırıyor. Allah aşkına ben onun eşinin iç çamaşırlarını katlamak zorunda mıyım! Bir öğretmenin evinde çalışmıştım bir ara, çok iyiydi sağ olsun üç ay kadar sigortamın bir kısım parasını verdi, biraz da üzerine ben koydum dışarıdan sigortamı yatırdım. İlk zamanlar takıntılı işverenler yüzünden bu işi yapamayacağımı düşünüp ayrılmayı çok istedim, ama olmuyor işte çaresizlik... Aç karnına çalıştığım bile oldu. Düzenli bir işim olsun; sigortası, hakları falan olsun çok isterdim. Ama bulamadım, hiçbir şey olmazsa belki emeklilik olurdu.”Çalışırken bir iş kazası geçirmemiş şimdiye kadar ama “Riskli iş” diyor. Kaza yok ama meslek hastalıkları var tabii, “Bacaklarım çok ağrıyor, ağır şeyler kaldırdığımda belim tutuluyor” diyor.
Onca işin arasında bir de kahve yapıp ikram ediyor, kahvelerimizi içerken devletten yardım alıp almadığını soruyorum. Eşi çalışmadığı dönemlerde belediyeye başvurmuş, o dönem ayda 150 liralık market kartı vermeye başlamışlar. Yardım devam ediyor ama “Sadaka gibi, onunla hangi ihtiyacımı görebilirim ki” diyor.
İki yıl önceki bir mitingde konuşan örgütlü ev işçisi kadınları hatırlıyorum, umut veren konuşmaları anımsayarak bu iş kolunda da kadınların örgütlendiğini, bu konuda neler düşündüğünü soruyorum Leyla’ya, “Ben çekingen, kendi halinde biriyim, öyle şeyleri bilmem. Ama iyi bir şeydir mutlaka” diyor.
Biraz da ülke gündemini konuşuyoruz, 31 Mart seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’na oy verdiğini söylüyor Leyla ve devletten beklentilerini sıralıyor; “Devletin kadınları desteklemeli, düzenli iş olanakları sağlamalı, ama maalesef bunlar yapılmıyor. Ekonomik sıkıntılar da önce kadınların ve çocukların hayatını etkiliyor. Ama yine de biz kadınlar, inadına zor koşulların üstesinden geliyoruz, bu da bizim ayrıcalığımız.”
İlgili haberler
‘Seçme hakkını’ seçmek... Zora, zorbalığa rağmen.....
Görüyor ve biliyoruz ki bu seçimler yalnızca “Belediyeyi kim yönetecek?” seçimi değildi, şimdi artık...
Sandık bir şeydir, örgütlü güç her şey
Bunca sefalet, bunca yalan dolan, bunca güvensizlik, bunca çirkinlik içinde “Her şey güzel olacak” d...
Umudumuzu mücadeleyle birleştirelim
AKP’ye oy veren, vermeyen işçilerde birçok fikir olmasına rağmen “Seçimlerde usulsüzlük yapıldı. Bin...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.