Cennet’i uzun zamandır tanıyorum; dirençli, mücadeleci bir kadın. Eski eşinden gördüğü şiddet, hakaret, baskı, tehdit karşısında ayakları üzerinde durmayı, tek başına yaşamın zorluklarının üstesinden gelmeyi bilmiş. Bazen yaşadıklarını konuşurduk onunla. Ama yüreğinde bir evlat acısı taşıdığını bilmiyordum, ta ki beni mevlide çağırana kadar...
Şimdi ben de sizinle Cennet’in yaşadıklarını paylaşmak istiyorum. Hayatın tüm zorluklarına karşı umudunu yitirmeden yaşama tutunan nice kadınlardan biri olan Cennet’in hayatını...
Malatya’nın bir köyünde doğmuş Cennet. Dört kardeşlermiş; iki kız, iki erkek. Kızların büyüyüğmüş o. “Benim küçüğüm erkek, onun küçüğü kız. Babam Almanya’ya gitti. Biz köyde kaldık. Daha sonra amcam geldi, bizi Gaziantep’e götürdü yerleştirdi. O da babamın peşi sıra Almanya’ya gitti” diye anlatıyor çocukluğunu. Cennet henüz altı yaşındaymış Antep’e taşındıklarında. Okulu ortaokul ikide bırakmış. Onu da içini çekerek anlatıyor: “Annem okumamı istemiyordu, bütün işi gücü üstüme yıkıyordu. Derslerim iyiydi, okumuş olsaydım başka olurdu. Evin bütün yükü bendeydi.”
AİLEM DE SAHİP ÇIKMADI
Sırf bu durumdan kurtulmak için 15 yaşında kaçmış birine. Komşularının oğluymuş kaçtığı; “Kaçar kaçmaz daha kötüsüyle karşılaştığımı anladım. 7/24 kahvedeydi, şiddet uyguluyordu, iş tutmuyordu. Hamile kaldım. 2-3 aylık hamileydim annesinin yanına bıraktı beni askere gitti. Kocamın ailesi de beni hizmetçi gibi kullanıyordu. İkinci çocuğa hamile kaldım, bu arada kocam çalışmıyordu. Ben çalışmaya başladım.” İplik fabrikasında işe başlayan Cennet, fabrikada sancısı tutuncaya kadar çalışmış. Aldığı üç kuruş para, sigorta yok. Yeni doğan bebeğini kaynanasına bırakmış, çalışmaya devam etmiş.Çalıştığı süreçte ev tutarım diyerek birikim de yapmış. “Parayı kenara koyayım da bir iki eşya alayım, bir ev tutayım diye düşünüyordum. Eve gelip baktım ki para yok. Kocam almış. Sonra yine dayak, yine şiddet, başka kadınlara gitmeler... Ailem de sahip çıkmadı.”
‘KIZLARIM OKUYACAK’
Eşi “İstanbul’a gidip iş kuracağım” demiş. Cennet “Bir umut!” deyip ne var ne yok vermiş kocasına. Bir dükkan kurmuşlar; 4 erkek, 3 gelin, çoluk çocuk... “Yıllarca o dükkanda birlikte yaşadık. Eşimi İstanbul’u biliyor diye dışarı gönderiyor, biz içerinin işlerine bakıyorduk. Ütü, paket yapıyorduk. Sonradan öğrendik ki gidip bir yerde yatıyormuş. Biraz işler iyi oldu, bir de dikimhane açtık, bir araba aldık, evlerimizi aldık. Sonra hop bir hacizle her şey gitti elimizden. Herkes işine baktı da olan yine bana oldu. Ağabeyim yardım etti, ev tuttular, daha dükkan kapanmadan üçüncü çocuğa hamile kalmıştım.”“Bana erkek çocuğu vermezsen seni boşarım” diyormuş kocası. Bir değil iki erkek doğurmuş peş peşe Cennet. Çalışmaya da devam etmiş. Kızlarını okutmak istemiş hep. Kocası ise “Antep’e gidelim sen de kızlar da orada çalışın” demiş. Kabul eder mi Cennet? Kovmuş evden. Antep’e annesinin yanına gitmiş kocası. Yardımlarla ayakta durmaya çalışmış Cennet.
‘SEN ANNESİ İSEN O DA BABASI!’
Boşanmış kocasından, ama çevresinin ve ailesinin baskıları nedeniyle ara ara tekrar bir araya geliyorlarmış, bir kavga gürültü çıkana kadar. Erkek çocuklarının sünnet düğününü yapmış Cennet, takılan altınları da kendisine bilezik yaptırmış. “Ben işteyken bileziklerin birini götürmüş, satıp yemiş. O yüzden kavga ettik. Ağabeyimi çağırdık, ‘Bu böyle olmayacak, kalk bize gidiyoruz’ dedi. Sabah üst komşum geldi, ‘Bahattin eşyaları toplamış çocukları da almış Antep’e gidiyor’ dedi. Yapamaz dedim, inanmadım. Eve gittim bir mesaj geldi telefonuma ‘Anahtarı kömürlüğe bıraktım’ diye. Girdim eve her şeyi toplamış götürmüş. Çocukları geri getir diye aradım. Beni tehdit etti. ‘Antep’e gelir çocuklarla birlikte fabrikada çalışırsın ya da çocuklarının yüzünü bir daha göremezsin’ diye. Sen misin bunu diyen. Karakola gittim, çocukların velayeti bendeydi. Karakolda bana ‘Sen annesi isen o da babası’ deyip eve gönderdiler. Esra Ceyhan’ın programı vardı o zamanlar. Onları aradım. Onlar da Bahattin’i aradı: ‘Ya çocukları getirip teslim edeceksin ya da pazartesi biz gelip polisle eve baskın yapıp çocukları alacağız’ dedi. Korkmuşlar tabii. Ailesi aralarında para toplayıp hemen çocukları otobüse bindirip gönderdiler.”GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDAYDIM
Yine çevresindekilerin yardımı ile ev tutmuş, onların yardımıyla eşyalar edinmiş. Etrafındakiler “Büyük kızı okuldan al, o diğer çocuklara baksın, sen de çalış” gibi önerilerle gelmiş. “Tabii ben bunu kabul etmedim, çünkü bütün çocuklarımın okumasını istiyordum” diyor Cennet. “Okul müdürü ile konuştum. ‘Siz ne dersiniz?’ dedim. ‘Çocuğun kaydını silmeyeceğim, bir çaresine bakana kadar bir hafta böyle idare edelim’ dedi. O arada ben çalıştığım yerin patronu ile konuştum, durumu anlattım. O da ‘Çocuklar okula gitsin, sen küçük çocukları gelirken yanında getir’ dedi. Sabah kızları okula gönderip erkek çocukları yanımda işe götürüyordum. Öğlen saatinde çocuklar okuldan çıkınca hepsini alıp eve götürüp bırakıyor, tekrar işe dönüyordum. Çocuklar büyüyene kadar bu böyle devam etti.”Bir gün eşi tekrar gelmiş eve. Yine üç gün çalışıyorsa beş gün çalışmıyor. Cennet evde olmadığı zamanlar kızlarla kavga ediyor, kızları dövüyormuş. “Komşularım bana söylüyordu kızları gene dövdü diye. Büyük kızım artık dayanamayıp intihar etti. O gece kaynanam da bizdeydi. Bir de mektup bırakmış. ‘Babam her seferinde gelip bizimle kavga çıkartıyor, bizi dövüyor. Annem gidiyor tek başına çalışıyor. Annemin kazandığı paraları alıp çarçur ediyor, bizim yiyecek ekmeğimiz yok. O hep bizi kandırmaya çalışıyor’ diye yazmış. Kaynanam bulmuştu sonradan mektubu. Kızımı kurtaramadık. Annesi de kendisi de karakolda benim evimde olmadıklarını söylemişler. Dokuz sene geçti üzerinden. Bir daha da görüşmedik o olaydan sonra. Tekrar evlendi, bir kızı var şimdi. Beni bekleyen üç tane daha çocuğum vardı. Onlar için ayakta durmak zorundaydım. Sağlam bir şekilde ayakta durmaya karar verdim.”
İlgili haberler
Erkek şiddeti sadece kadınları mı hedef alır?
Önce ölmemek hayatta kalmak sonra özgürleşmek için, kadınlar ve çocuklar için neler yapılabilir? Bab...
Ağır olan yaşamlarımız değil sustuklarımızdır
Ne ölümüne zayıf, ne de ölümüne kilolu olmaya karşı, olması gereken kadına da susturulmak istenen ka...
Yetişir mi sana sesim, arkadaşım!
On üç yaşında evlendirilen, on dört yaşında anne olan bir kadın Ayşe, şimdi bir kaçak gibi yaşamak z...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.