Farklı iş kollarında çalışan dört kadının anlattıkları son bir yılda kadınların hayatında yaşanan ağır değişimi çarpıcı yönleriyle ortaya koyuyor. Görüştüğümüz kadınların ev içinde yüklerinin artması, çocuklara daha fazla zaman ayırmak zorunda kalmak, uygulanan yasaklar psikolojilerini de olumsuz etkilemiş.
Kronik hastalığından kaynaklı evden çalışmak zorunda kalan Seda virüs kapma riskinden ötürü kronik hastalıklarıyla ilgili-hatta başka sağlık sorunları içinde- kontrole gidememiş. Çalıştığı ofisten, arkadaşlarından uzak kalmak Seda’yı çok zorlamış: “Karantina günlerinde sevdiklerimizden, aile üyelerimizden ayrı kaldık ve hâlâ bir araya gelemiyoruz. Evden çalışmak çok daha yıpratıcı ve yorucu çünkü çocuklarımız bu düzene alışık değil, birlikte vakit geçirmek istiyorlar. Evde olduğum için beklenti ve istekleri fazla oluyor ve buda beni zorluyor. Ayrıca çocuklar online eğitim aldıkları için özel bir ilgi ve alakada gerekiyor. Çocuklar okula, ebeveynler işe gittiğinde hayatımızı daha verimli programlayabiliyorduk. Ayrıca sürekli evde olmak hepimizde sağlıksız beslenme ve hareketsizlik nedeniyle kilo sorununa yola açtı” diyor.
Pandeminin hem manevi hem de maddi yönden olumsuz etkilediğini söyleyen Oya, en çok sağlık açısından zorlanmış. Kronik hastalıklarından ötürü normal rutin kontrollerine gidememiş, özele gitmek zorunda kalmış. En önemlisi de kullandığı -Türkiye’de maalesef olmadığı için- sadece yurt dışından temin edebildiği ilacına bu süreçte ulaşmakta zorlanmış. Birkaç ay sonra zar zor bir şekilde getirtmiş ilacını ama bu sefer de her zaman aldığı fiyatın çok üstünde bir meblağ ödemek zorunda kalmış.
İki çocuk annesi, 52 yaşındaki Ayşe, tüm maaşının kredi kartı borçlarına gittiğini söylüyor: “6 aydır kiramı ödeyemedim. Kirayı ödesem kart borcu kalıyor. Çevremdeki arkadaşlarımdan borç alıyorum bir başka borcumu kapatmak için ama yetmiyor.” Ayşe, 23 yıllık evliliği boyunca eşinden sürekli şiddet görmüş. Pandeminin başlarında eşinin geçmeyen öksürüğü koronaya yakalandığını düşünmelerine sebep olmuş ancak eşi korona değil kansermiş. Eşinin kanser olduğunu öğrendikten sonra hayatı hepten zorlaşmış: “Eşimin kanser olduğunu öğrenince çok korktum, hepimiz darmadağın olduk. Zaten çalışmıyordu. Ben 4 yıldır bir yemek şirketinde asgari ücrete çalışıyorum. Bu hastalıkla birlikte sürekli hastaneye gitmek için izin almaya başladım. İşyerinde bu durum sıkıntı olmaya başladı.”
‘4 YILDIR HİÇ ZAM YAPILMAZ MI, YAPMADILAR!’
“4 yıldır bir insana hiç mi zam yapılmaz?” diye soruyor ve kendi cevaplıyor: “Yapmıyorlar. Her zam istediğimde de ‘İşine gelirse’ deyip kapıyı gösteriyorlardı. Bende mecburdum çalışmaya, evde hasta bir adam var, üniversitede okuyan bir çocuk ve 7 yaşında küçük oğlum vardı. İşten çıksam tamamen açlığa mahkum olacaktık. Hoş şimdide aldığım maaş hiçbir şeye yetmiyor.” Eşinin bazı ilaçlarını devlet karşılamıyormuş onların masrafları da eklenince Ayşe’nin çaresizliği daha da artmış.
İşyerinde eşinin tedavisi için izin aldığı süreçlerde mobbinge uğramış hatta tazminatsız işten çıkarmak bile istemişler. Ayşe, “Hakkımı sonuna kadar almadan da gitmem. Tek başıma da olsam direnmeye devam edeceğim” diyor.
“Oğlum bu süreçte derslerine giremedi, zaten evde internet yok, tablet bozuk, bütün derslerde başarısız oldu. Küçük oğlum daha kötü bir durumda. Ben ya işteyim ya da evde hasta bakıyorum. Pandemi olmasa oğlum okulunda olurdu küçük oğlum okula giderdi ama şimdi hem çocuklarım hem ben tükeniyoruz” diyor ve dayanışmayla ayakta kaldığını ve bu süreci atlatacağını belirtiyor.
DAYANIŞMAYLA AYAKTA KALDIM
Hevin, 23 yaşında, iki çocuk annesi genç bir kadın. Eşi bu süreçte çok iş değişikliği yapmak zorunda kalmış. Eşinin sürekli iş değiştirmesiyle birlikte hayatları daha zor bir hal almış: “Kaynanamın desteği olmasa ne faturaları ödeyebilirdik ne de karnımızı doyurabilirdik. Doğumdan yedi ay sonra pandemi başladı. İşsiz olduğumuz için biriken faturalar, çocuğa alacağımız bebek bezi ve her şey çok pahalıydı. Pandemiden korunmak için maske almak bile sıkıntılıydı.Bazı günler eşim iş görüşmelerine gitmek için yol parası dahi bulamıyordu, ancak karnımızı doyurabiliyorduk. Çocuğum küçük olduğu için bende çalışamıyordum. Kaynanam çocuğuma bakmayı kabul edince bende perakende satış yapan bir market zincirinde çalışmaya başladım. İşten atılmaktan korktuğum için dört ay boyunca hamileliğimi gizlemek zorunda kaldım. İşe girdikten 5 ay sonra hamile olduğumu söyledim. Tahliller için izin alıp doktora gitmem gerekiyordu. Belki tahliller olmasa gizleyebilecektim. İş yerindekiler öğrendiğinde hayatımda değişen hiçbir şey olmadı. Ben yine sabah sekizde iş başı yaptım akşam bazen ona kadar markette çalışmaya devam ettim. Hamileliğimden ötürü iş yerinde hiçbir ayrıcalık yaşamadım reyonlara malzeme dizmekten, kasa taşımaya, marketin temizliğine kadar 12 saatten fazla ayakta çalışıyordum ve hiçbir hak talebinde de bulunamadım.”
Markette çalıştığı dönemlerde markette bozulan ya da artık olan gıdaları eve götürüp meyve sebze ihtiyaçlarını karşıladığını anlatıyor. Doğumdan sonra çalışamadığını, çocuklarından birini bakıcıya diğerini kreşe verirse alacağı asgari ücretin hepsinin oraya gideceğini söylüyor ve Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğindeki dayanışmadan aldığı güçten bahsediyor: “Şimdilik doğum paramla, kaynanamın ve Kadın Dayanışma Derneğinin desteğiyle yaşamaya çalışıyorum. Derneğe ulaşan kuru gıda yardımlarından ve çocuk kıyafetlerinden alıyorum. Bu süreçte bana destek oldular, çocuklarım büyüyünce bende dernekle dayanışma içinde olacağım. Dernek beni değiştirecek buna inanıyorum.”
Görsel: Freepik
İlgili haberler
Örnek alınacak bir yaşam, hâlâ güncel bir anlatı:...
Sosyalist bir kadının kaleme aldığı bu kitap, bugün de kadın işçilerin özgür bir yaşam hayalinin yol...
Kadının soyadı yok!
‘Sadece yaşamak değil; insanca, adımızla, varlığımızla, her alanda eşit haklarımızla yaşamak hakkımı...
Herkes kendisine benzeyenin gemisinde...
‘Ayrım yapmadan birbirimize kenetlenmemiz lazım. Çünkü biz işçiler olarak hepimiz aynı gemideyiz, bi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.