“Üfleyen biri olmamasına karşın, yaprak, çalılar arasında dans etti.”
Virginia Woolf, Dalgalar
Geçtiğimiz ay, kişisel ve toplumsal anlamda çevremdeki haksızlıkların ayyuka çıktığı ve bu haksızlıklarla derinden sarsıldığım bir aydı. Bu konulardan özellikle birisiyle ilgili daha sonra, yani taze bir umut damarlarımda yeniden dolaşmaya başladığında yazmak istiyorum. Bizi iyileştiren şeylerden bahsetmek bana da okuyana da iyi gelecek. O yüzden size başka bir şeyden, başka birinden bahsedeceğim.
Florence Nightingale, namıdiğer Lambalı Kadın. 10. sınıflarda Kırım Savaşı konusunda ondan bahsederken aranızda hikâyesini bilmeyenler olabileceğini düşündüm. Kahramanımız Florence, ismini İtalya’nın Floransa şehrinden almış. Ailesi paraya para demeyen bir aileymiş. Ne dediklerini bilmiyorum. Kızımız müthiş zeki bir kız, iyi bir matematik eğitimi alıyor, gel gör ki bu matematikle insanlık için ne yapacağını (henüz) bilmiyor! Varsa yoksa insanlık. Ayol, otur evinde zengin zengin. Giyin kuşan fotoğraf at, Instagrama influancer ol. Ne bileyim yüz yogasıdır, ünlü bir kitabın canını çıkaran bi atölyedir, yarınlar yokmuşcasına bugünlerdir. Ama yok, Nuh diyor, Eyüp diyor, İsa diyor peygamber demiyor. Babası da alamıyor önünü. Ki bilirsiniz babalar ön almak konusunda analarla yarışır.
31 yaşındayken Amerikalı ilk kadın doktor Elizabeth Blackwell ile tanışan Florence, sağlık sektörünün insanlığa faydalı olabileceği en güzide iş kolu olduğuna ikna olup hemşire olmaya karar veriyor. Verdiği karar otuzlu yaşlarına yani tam da babasının “Artık bu kız evde kaldı, ne hali varsa görsün” diye düşünmeye başladığı yıllara denk gelince önünde -nihayet- kimse duramıyor. Arkasında da tabii.
Neyse efendim, gündemi de takip eden bir hemşiremiz olan Florence, bir gün gazete okurken bir ilan görüyor. Bu ilan o sırada Kırım’da savaşmakta olan askerlere bakım vermek isteyen gönüllü kadınları çağıran bir ilan. Tahmin edersiniz sonra Florence sen gel kendini İstanbul’da Selimiye Kışlası’nda bul!
‘HİJYEN ÖNLEMLERİ HAYAT KURTARIR’IN İSPATI
Bazı insanlar vardır, girdikleri ortamı ışığa boğar. Dokunduğu şeyi değiştirir. İşini severek, adanarak yapar. Florence hemşiremiz de onlardan biri. Hastaneye dönüştürülmüş kışladaki asker ölümleri o gelince yüzde 42’den yüzde 2’ye düşüyor. Kanalizasyonu yirmiye yakın kere temizletip, hastanenin hijyen koşullarını artırınca enfeksiyonlarda, dolayısıyla can kayıplarında inanılmaz bir azalma oluyor. Bunun yanında Florence hakikaten “bakım veriyor”. Geceleri dahi elinde lambasıyla yaralı askerler arasında dolaşıp, onların acılarını dindirmekle meşgul oluyor. Hastanedeki doktorlardan birkaçı bu başarıyı sahiplenmek istese de hemşiremiz nihayet matematik bilgisini konuşturarak konuyu kapatıyor. Florence, büyük veri tabloları oluşturup, hem cephedeki hem de mevcut hastanelerdeki tüm sağ kalma/ölüm oranlarını istatistiğe dökünce söylenecek söz kalmıyor. Varsa ancak “helal olsun” denilebilir. Savaştan sonra İngiltere’de dünyanın ilk modern sivil hemşire okulunu açıp, Profesyonel Hemşirelik Vakfını kuruyor. 12 Mayıs doğum günü aynı zamanda Dünya Hemşireler Günü olarak kutlanır. Kutlu olsun. Benim yazdığım bu anma da kadının ruhuna fatiha niyetine geçsin.
Dünyadaki yerini bulan, sarıp sarmalayan, yazan çizen, hak peşinde dirsek baş çürüten, öz suyunun rengini insanlığa bulaştıran güzel insanlar hep var. Emekleri de varlıkları da “kut”un kendisi.
Ama hayat.
“Hayat kusurlu, bitmemiş bir söz dizisi.”
Görsel: Wikimedia Commons
İlgili haberler
Marx’ın idealinin umutlu aşk hali ve Jenny
Entelektüel üretimin desteklenmesi harika bir şey. Benim cinsimin yeşil mercimekten, doğum günlerind...
Hemşirelerin talepleri ve sorunları ne?
SES Ankara Şube Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Eylem Kaya Eroğlu hemşirelerin sorunlarını ve taleple...
‘Erkekse doktor, kadınsa hemşiredir’ algısı devam...
Toplumsal cinsiyetin hekimlik mesleğine ve branş tercihlerine olan etkisi, hem kadın hem de çalışan...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.