Karanlığın ortasında ışık kıvılcımları: Faşizmle mücadelede kadınlar
Resmi tarihte unutulsalar, unutturulsalar da faşizme karşı mücadelede kadınlar tüm yok saymalara karşı varlar. Bu kadın kahramanları yokmuş gibi göstermek tarih çarpıtıcılığından başka bir şey değil.

Almanya’da faşizmin yenilgisinin 77. yılında kadınların mücadeledeki yeri pek gündeme gelmiyor.

Resmi tarihe inanırsanız, faşizme karşı mücadelenin sadece erkekler tarafından verildiğini düşünebilirsiniz. Faşizme karşı mücadelede eden, dik duran, değişik toplama kamplarında ölen kadınları bulmak, saman arasında iğne aramakla aynı neredeyse. Anne Frank, Sophie Scholl, Olga Benario tarih sayfalarında romantikleştirilerek de olsa yer aldılar. Oluşturulmaya çalışılan genel kanıya bakılırsa, kadınların çoğunluğu ise boyun eğmiş, eğmek zorunda kalmış ya da faşizmin yalanlarına inanıp kraldan çok kralcı olmuş, Führer’e övgüler düzmüştü. Hele de örgütlü kadın mücadelesi hiç ama hiç olmamıştı!

Resmi tarihte unutulsalar, unutturulsalar da faşizme karşı mücadelede kadınlar tüm yok saymalara karşı varlar. Bu kadın kahramanları yokmuş gibi göstermek tarih çarpıtıcılığından başka bir şey değil. Onlar bize sadece faşizme karşı yüzyıllardır süregelen mücadelenin bir anlatısını vermekle kalmıyorlar, aynı zamanda kadın mücadelesinin özgürleştirici gücünü gösteriyor ve bu mücadelenin enternasyonalist karakterinin temel taşını oluşturuyorlar. Bu kadınlar akıntıya göre değil akıntıya karşı kürek salladılar, gelecek nesillere gerçek dayanışma konusunda ders verdiler. Karanlığın ortasında küçük ışık kıvılcımları oluşturdular ve daha iyi bir insanlık için miras bıraktılar. Anılarını yaşatmak mücadelelerini sürdürmekle olacak. Bu da bizim görevimiz!

GÜLLER SOKAĞI/ROSENSTRASSE DİRENİŞİ

Rosenstrasse Protestosu Anıtı | Fotoğraf: Niki Sublime/Wikimedia Commons (CC BY 2.0)

Almanya’da faşizm döneminde eşi benzeri olmayan bir protesto, Yahudilerle evli “aryan” kadınların eşlerini kurtarmak için Rosenstrasse’de günler süren eylemidir. Tabii ki o dönem toplama kamplarında, okullarda, semtlerin karanlık sokaklarında da direnişler oldu, ama Rosenstrasse direnişinin özelliği kitlesel, gözler önünde oluşuydu. Ayrıca protestocuların ezici çoğunluğunu kadınlar ve çocukların oluşturmasıyla da benzersizdi.

Propaganda Bakanı Joseph Goebbels, 54. yaş gününde Hitler’e büyük bir hediye vermeye karar verdi; Berlin’de, karma evlilik yapmış olan Yahudiler de dahil olmak üzere tüm Yahudiler yok edilecekti! Şubat ayının sonunda Berlin’de kalan son Yahudiler de tutuklandı. Karma evlilik yapan, ancak o zamana kadar çalışma hakkına sahip olan Yahudiler, fabrikalarından alındılar, cezaevi haline getirilen Rosenstrasse’deki sinagogda toplandılar. Hapsedilmiş Yahudilerin eşleri, ya tek başlarına ya da yanlarına akrabalarını alarak Rosenstrasse’ye akın etti. Yüzlerce kadın sinagogun önünde hep birlikte “Eşlerimizi bize geri verin” diye bağırıyordu. Kalabalık günden güne büyüdü, kadınlar gece gündüz yerlerini terk etmeyerek protestolarını bir hafta boyunca sürdürdüler. Başlangıçta asker yığıldı, tüfekler kadınlara yöneltildi. Kısa süre sonra asker çekildi, tutsaklar serbest bırakıldı. Goebbels protestonun daha fazla yayılmasını tehlikeli bulduğu için tutukluların serbest bırakılması talimatını vermişti. Kadınlar kazandı!

GECE CADILARI’NDAN ROZA PAPOV’A…

Özellikle, Wehrmacht’ın “Gece Cadıları” olarak adlandırdığı keskin nişancılar ve savaş pilotları bazen erkek meslektaşlarından daha iyi performans gösterdi. Belki de en efsanevi olanı, ön saflarda savaşan bir milyon kadından biri olan Lyudmila Pavlichenko’ydu. “Ölüm Leydisi” olarak tanımlandı, yüzlerce Nazi’yi öldürdü.
Pavlichenko, bir ABD Başkanı tarafından kabul edilen ilk Sovyet vatandaşıydı. Ancak ABD basını, onun dürüst şekilde anılmasının temellerini atmaktan çok uzaktı. Başarıları yerine eteğinin uzunluğu ve iç çamaşırının rengi soruldu.

İşgal altındaki ülkelerde cephe gerisinde, partizan kadınlardan ilham aldı ya da onlara önderlik etti. Aslında bu gruplar sadece faşizme karşı en etkili direnişi sağlamakla kalmadılar, aynı zamanda modern Avrupa tarihinin cinsiyet eşitliğinin en ileri düzeyde olduğu kurumlardan biri haline geldiler. Her an ölümle karşı karşıya kalmalarına rağmen silaha sarılmaya ve bu büyük mücadeleye katılmaya hazır bireylerdi. Sovyet topraklarındaki 25 partizan bölüğü buna belirleyici bir katkı yaptı. Şiddetli direniş karşısında bile savaşmaya devam eden bağımsız veya daha küçük birimler de vardı.

Tanınmış bir partizan, Saraybosnalı bir Sefarad Yahudisi olan ve II. Dünya Savaşı’ndan önce doktor olarak çalışan Roza Papov’du. Partizanların Nazilerden kurtulmayı başardığı tek Avrupa ülkesi olan eski Yugoslavya’da doğrudan Tito’nun emrinde görev yaptı. Papov, sahra hastanelerini işletmek ve kurmakla görevlendirildi. Savaştan sonra general rütbesine terfi etti, ondan önce Avrupa’da böyle bir şey olmamıştı.

HOLLANDANIN KIZIL HANNİE’Sİ

Fotoğraf: Cees de Boer/Wikimedia Commons

Hannie Schaft Hollanda’da bir direniş konseyinin üyesiydi. Gizli Yahudilerin acilen ihtiyaç duyduğu kimlik belgelerinin elde edilmesine yardım etti. Ayrıca sık sık bisikletle seyahat eden bir timin de üyesiydi. Çocukların hayatını tehlikeye atabilecek her türlü eylemi reddetti. Haarlem kentindeki Yahudilerin listesini Nazilere teslim eden Hollandalı iş birlikçiyi bizzat öldürdü. Savaşın bitiminden sadece iki hafta önce yakalandı ve kızıl saçı nedeniyle teşhis edildi. Çok yakın mesafeden kurşuna dizildi, ancak başlangıçta sadece yaralandı ve katillerine “Ateş etmekte sizden daha iyiyim” diye haykırdı.

FAŞİSTLERİ ZEHİRLEYEN ZİNA PORTNOVA

Fotoğraf: Lyudmila_Pavlichenko/Wikimedia Commons

Bazı kadınlarsa çok genç yaşta direnişe katıldı. Naziler Beyaz Rusya’yı işgal ettiğinde, aslen Leningradlı olan 15 yaşındaki Zina Portnova, yaz tatillerini büyükannesiyle Wizebsk’te geçiriyordu. Genç Yenilmezler birliğine katıldı ve yerel Alman subaylarının bulaşıkçısı olarak çalışmaya başladı. Orada yüzden fazla faşisti çorbalarına zehir katarak öldürdü. Sorgulama sırasında tutuklanmamak için bir yudum zehirli çorba içti ama az olduğu için hayatta kaldı. Büyükannesi tarafından tekrar sağlığına kavuşturuldu, kısa bir süre sonra tüm birliği ihanete uğradı ve yaklaşık otuz direnişçi öldürüldü. Haini ararken tutuklandı. Sorgulama sırasında, kendisini yakalayan Gestapo subayının tabancasını ele geçirdi ve onu ve diğer iki subayı vurdu. Zina Portnowa kaçmaya çalışırken kendini vurdu ve gözbebekleri oyularak aylarca gözaltında tutuldu ve işkence gördü. Kendini bir arabanın önüne atmaya çalıştı ama işkencenin devam etmesi için Alman doktorlar tarafından tedavi edildi. Yoldaşlarına asla ihanet etmedi.

Manşet Fotoğraf:Sergey G./Wikimedia Commons(CC BY 2.0)

İlgili haberler
GÜNÜN PORTRESİ: Faşizme karşı ölümüne direnen bir...

Antifaşist kadın hareketi bakımından akıllardan silinmeyecek birçok örnek var. Onlardan biri de Lise...

Faşizmin inşasında ve iktidarında kadınlar

8 Mayıs Faşizme Karşı Zafer Günü’nde Ekmek ve Gül yazarı Fulya Alikoç faşizmde kadınları anlatıyor.

Faşizme kafa tutan pirinç işçisi kadınlar

İtalyan faşizmine ve Nazi işgaline karşı çıkan, şarkıları ve kıyafetleriyle bugün bir külte dönüşmüş...