İsviçreli kadınlardan ücret eşitliği grevi
İsviçreli kadınların eşitlik mücadelesinin geçmişine, bugününe ve geleceğine bakalım bu yazıda...

Önce 1990 Martında İsviçre’nin Jura dağlarındaki Valée de Joux bölgesindeki bir toplantıya uğrayalım. Burası dünyaca ünlü İsviçre saatlerinin beşiği sayılıyor. O güzelim saatleri üreten işçiler, iş çıkışı yaptıkları bir sendika toplantısındalar. “Eşitlik için verdiğimiz oyların üzerinden neredeyse 10 yıl geçecek!” diye açıyor bir işçi kadın konuşmasını.

14 Haziran 1981’de halk oylamasıyla “Kadın ve erkek yasalar önünde eşittir. Yasaya göre, özellikle, aile, eğitim ve iş alanlarında eşitlik olmalıdır. Kadınlar ve erkekler yaptıkları eşit değerdeki işler için eşit ücret almalılar” kabul edilmesine rağmen, kadınlar hala ücret eşitliği hakkını alamamıştı.

Ama eşitsizlik sadece ücretlerde değildi. Evde çocuk bakımı, temizlik gibi monoton işler hep onlardayken, sosyal güvenlik planlarında anneler tanınmıyordu. Emeklilik güvencesi verilmiyordu kadınlara...

Saat sektörünün kalbi Valée de Joux bölgesindeki yüzde 46’sı kadın olan binlerce saat işçisinden 3500 franktan az alanların yüzde 93,2’si kadındı. Erkeklerin ise yüzde 68,6’sının aldığı ücret 5000 franka kadar çıkıyordu. Eh tabii, zamanın tıkır tıkır işlemesi bu kadınların mesleği ve elbette onlar sorgulayacaktı geçen bunca zamanın hesabını.

28 yıldır meslekte olan ve yeni gelen, işi öğrettiği erkek işçilerle aynı ücreti almak zorunda bırakılan saat işçisi ve sendikacı Liliane Valceschini, “On yıldır yerimizde sayıyoruz. Artık dikkatleri çekmeliyiz. Neden greve çıkmıyoruz?” diye önerdi.

Liliane ve arkadaşlarının o günkü toplantıda konuştukları öylece silinip gitmedi tarihte. Kadınların genel grev fikrini Sosyalist Partili sendikacı Christiane Brunner, İsviçre Sendikalar Birliği’ne (USS) taşıdı ve 1990 Ekiminde birliğin ulusal kongresinde 1991’de bir grev yapılması kabul edildi.


YARIM MİLYON KADIN ALANLARDA
10 yıl önceki oylamanın yapıldığı 14 Haziran, bu sefer grev günü olarak seçilmişti. Grev kararı, işçi kadınların talepleri ve öncülüğüyle alınmıştı. Sendikalarca ama merkezi bir örgütlenme yapılmadı, sadece bölge koordinasyonları kuruldu. Buna rağmen greve yarım milyon kadının katılması, sorunun kadınlar açısından ne kadar yakıcı olduğunu gösteriyor.

Her koordinasyon kendi grev örgütleme biçimini kullanmıştı. Kimi fabrika ve işyerleri önünde bildiri dağıtıyor, kimi mahallelerdeki kadınların evlerine gidiyordu. Yazdıkları manifestoları yerel basına gönderiyorlardı. O yılın 8 Mart’ı grev heyecanıyla geçmişti, mayıs ayı yine grev için etkinliklerle geçiyordu.

Bazı gazetelerde çıkan ‘herhangi bir iş durdurmanın işyeri barışını bozacağı’na ve ‘kaybedilen zamanın ücretlerden düşürüleceği’ne dair tehdit yazılarına rağmen sağlanan katılım grev komitesini bile şaşırttı. İşçi kadınlar dışında ev kadını, anne, tüketici bütün kadınlar sahiplendi bu grevi. Alman bölgelerindeki kadınlar, 19. yüzyıldaki işçi hareketinin sloganını değiştirip “Wenn Frau will, steht alles still / Kadınlar isterse, her şey durur” diyordu. Fransız bölgelerinde pankartları “Les femmes bras croisés, le pays perd pied / Kadınlar kollarını bağlarsa, ülkenin dengesi bozulur” sloganı süslüyordu.

Güvencesiz koşullarda çalışan, çocuk, yaşlı bakımı ve ev içi emeğinin değeri verilmeyen, televizyonda, okul kitaplarında sistemik bir cinsiyetçiliğe maruz kalan kadınlar fuşya renkli şallar, tişörtler, hırkalar giyerek greve katıldıklarını gösteriyorlardı. Mahallelerde, endüstriyel bölgelerde, komünlerde, büyük piknikler düzenlendi; konuşmalar yapıldı. Sokakların adları değiştirildi, sokak tiyatroları, konserler ve yürüyüşler yapıldı. Erkeklerden de destek geliyordu. Alanları dolduran kadınların yanında onlar da yemek yapıp dağıtıyordu.

Greve çıkamayan işçi kadınlar da vardı; onlar da fabrikalarda, hastanelerde, devlet dairelerinde, okul ve kreşlerde aynı renkleri giymişlerdi. Hastanelerde eşitlik taleplerinin yazılı olduğu broşürleri hastalarla paylaşmış, okullarda öğrencilere görev paylaşımı üzerine dersler işlemiş, devlet dairelerinde eşit ücret üzerine konuşmalar yapılmış, fabrikalarda iş yavaşlatma ve uzun molalarla greve bir şekilde dahil olmuşlardı.


KADINLARDAN ÇALINAN SADECE PARA DEĞİL
Kadınların bu beklenmedik çıkışı politikacıları adım atmak zorunda bıraktı. Ve beş yıl sonra 1 Temmuz 1996’da anayasal ücret eşitliği hakkı uygulamaya konuldu.
Fakat... Çıkarılan eşitlik yasasının üzerinden 37 yıl, yasanın uygulanmaya başlanmasının ardından 22 yıl geçtiği halde kadınlar erkeklerden hala yüzde 20 daha az kazanıyor. Bu oran 1996’daki orandan sadece birkaç puan az. Ücret eşitliği şirketlerin keyfiyetine bırakılmış. İşçilerine verdikleri ücretleri açıklamayan, yasak olduğu halde ücret eşitsizliği yapan şirketler hala cezalandırılmıyor.
UNIA sendikasının verilerine göre, kadınlar yaptıkları aynı iş için erkeklere oranla her ay 600 Frank daha az kazanıyor. Kadınlardan her yıl ortalama 10 milyar frank çalınıyor!
Bu eşitsizlik sadece her ay alınan ücretle sınırlı kalmıyor; vergi ödemeleri ile emeklilik sigortalarını da etkiliyor ve kadınları çalışırken ve yaşlıkta yoksulluğa itiyor. Özellikle çocuklu bekar anneler bu eşitsizliğin en büyük mağdurları.

YENİ / YİNE BİR GREV
14 Haziran 1991’de “Rüyadan daha iyi, kadınların grevi!” diye çıkılan grev, eşitsizliğin katlanarak sürmesiyle bu yıl tekrar tartışılmaya başlandı. Sendikalar ve kadın örgütlerinin aldığı kararla yeni/yine bir ‘kadın grevi’ gündeme geldi. Bu sefer “Daha fazla hayal etmiyoruz, greve çıkıyoruz” diyor kadınlar. 14 Haziran 2019’da çıkılacak grev için hazırlıklar başladı. 22 Eylül’de Bern’de “eşit ücret için ve cinsiyet ayrımcılığına karşı” büyük bir eylem yapılması planlanıyor.

* Ursula Gaillard’ın ‘Mieux qu’un rêve, une grève! La grève des femmes du 14 juin 1991 en Suisse’ kitabından faydalanılmıştır.

İlgili haberler
Jones Ana’nın kızları

Pittston madencilerinin grevinde iki destek grubu kurdu; Jones Ana’nın Kızları ve Özgürlük Savaşçıla...

Faşizme karşı direnişin mimoza çiçekleri

Kimisi partizan olan, kimisi şehir ve köylerde yaşamını sürdüren İtalyan kadınlar, savaş sona erene...

‘Tek adam’ın sonuna kanat açan Kelebekler

Darbe ve türlü hilelerle Dominik Cumhuriyeti’nin başkanı olan Rafael Trujillo, seçmen sayısından dah...