Türk-İş mitinginden notlar
Pazar günü Ankara'da gerçekleşen Türk-iş mitingine on binlerce işçi katıldı. Uzun zaman sonra bu kadar kalabalık bir şekilde buluşan işçiler arasında kadın işçiler neler konuştu, birlikte bakalım.

Türk-İş Pazar günü “Zordayız, geçinemiyoruz” şiarıyla işçi mitingi gerçekleştirdi. Uzun bir süredir bu kadar kitlesel bir işçi mitingi gerçekleşmiyordu. Mitingin saati 11 olmasına rağmen işçiler çok daha erkenden Tandoğan Meydanı’nda toplanmıştı. Saat sabah 10 gibi, deyim yerindeyse, alanda iğne atsan yere düşmezdi. Alana sığmayan kalabalığın işçilere verdiği övünç kendi aralarındaki “ne kadar kalabalığız” sohbetlerinden belli oluyordu.

Her ne kadar erkek katılımının oldukça yoğun olduğu bir miting olsa da işçi kadınlar açısından da bu kalabalık cesaretlendirici olmuş gibi görünüyordu. Hangi kadınla konuşsam “Biz hakkımızı aramaya geldik” diyerek bu kadar kalabalığın alanda olmasının ne kadar güzel olduğunu öz güvenle anlatıyordu. Miting kadro talebi, taşerona son verme, insanca yaşanılabilecek ücretler gibi çeşitli sloganlarla gerçekleşse de kadın işçilerin en çok vurguladığı vergide adalet meselesiydi.

Miting alanına girince kadın işçileri hemen görmek oldukça zordu. Birkaç ufak kadın işçi grubu, iş yerlerinden birlikte geldikleri iş arkadaşlarıyla birlikte alanda bekliyordu. Sahneden bir anons yapıldı. Kadın işçilere sahnenin önünde toplanmaları söylenmişti.

Kalabalığı yara yara sahnenin önüne, işçi kadınların toplandığı alana doğru gitmeye karar verdim. Ne yazık ki bir saat süren mitingde kadın işçilerin topluca durduğu alana ulaşma çabalarım sonuçsuz kaldı. Yine de kalabalık içinde özür dileye dileye kendime yol açmaya çalışırken küçük gruplar halinde duran işçi kadınlarla karşılaşıp sohbet etme fırsatı buldum.

Miting alanında en çok gözüme çarpan şey, adım başı bir grup metal işçisine rastlıyor olmaktı. Genç metal işçisi kadınlar kalabalığın içinde dururken görece daha yaşlı olanlar kalabalıktan uzakta mitinge giriş noktasında toplanıyorlardı. 25 yaşında Ford’da çalışan bir metal işçisi kadına denk geldik. Sohbet etmeye başladık. Önce en kalabalık sendikalardan biri olduklarını söyleyerek hafifçe övündü sendikasıyla. Aşağı yukarı 35-40 bin lira aldığını ve vergi kesintisi gerçekleştiğinde bu ücretin 25 bin liraya kadar gerilediğini söyledi. Ücretlerdeki bu düşüşle kendi ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlandığını ifade etti ve üzerindeki montu göstererek “Kış geliyor. Bir mont bile kaç lira olmuş, alamıyoruz” dedi. Tek başına yaşayıp yaşamadığını sordum. Sonuçta karşımdaki 25 yaşında genç bir kadın işçiydi, kendisi için bir hayat kurup kuramadığını merak ediyordum. Hâlâ ailesiyle yaşadığını, bu koşullarda ayrı bir eve çıkmanın kendisi için mümkün olmadığını söyledi.

Miting boyunca birçok kadına yönelttiğim “Peki bu mitingden sonra ne yapacağız?” sorusunu ona da yönelttim, “Sesimizi böyle duyurmak dışında ne yapabiliriz bilmiyorum, umarım duyarlar” diye yanıtladı. Bu yanıt, ondan sonra konuşacağım tüm işçi kadınların ortak cevabı oldu.


GERÇEKTEN SON KURŞUN MU?

Öne doğru ilerlemeye devam ederken Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri (Sağlık-İş) Sendikasından iki kadına rastladım. Kadınlar Darülaceze’de taşeron olarak çalıştıklarını söylediler. Onların gündemi de vergi kesintileriydi. Genç olanının 2 çocuğu varmış, biri ilkokulda, diğeri ise 5 yaşında. “Eee, kreş?” diye sorduğumda kayınvalidesinin çocukla ilgilendiğini, aldıkları ücretle çocuğu kreşe göndermenin imkansız olduğunu söyledi. Kira, fatura, geçim derdi derken “ne yapmak lazım?” sorusunu ona da yönelttim. Yanıtı, “Bu artık yapabileceklerimizin top noktası. Bundan sonra sesimizi duyarlar herhalde. Bireysel bir çözüm bulamayız” oldu. İşçi kadınlar açısından yaşadıkları bu yoksulluk cenderesinden çıkış yolunun bireysel çözümlerle olmayacağı açıkça anlaşılmış. Mitingin kalabalık geçiyor olmasının getirdiği etkinin bir sebebi de bu yüzden. Yalnız olmamak, aynı sorunu yaşadığın insanlarla hakkın olanı birlikte istemek. Ama mitingin tüm bu olumlu havasına rağmen işçi kadınlar açısından bu eylemin atılan son kurşunmuş gibi değerlendirilmesi de üzerine düşünülmesi ve tartışılması gereken bir şey.

‘KADINLARI KORUYORUZ DİYORLAR, YALAN!’

Mitingde son süreçte gerçekleşen kadın cinayetlerine dair de kısıtlı da olsa ajitasyonlar çekildi. İşçi kadınlar adına da Karayolları 4. Bölge Müdürlüğünde çalışan Şükran Tuncay Şenol mitingde söz aldı. Şenol yoksulluğun yanı sıra kadınların cinsiyet eşitsizliğiyle de boğuştuğunu ifade ederken cinsiyet ayrımcılığının son bulması gerektiğini ve fırsat eşitliğini talep etti. Tacize, mobbinge ve şiddete sessiz kalmama çağrısı yaparak kadın cinayetlerinin durdurulmasını istediklerini belirtti. Ancak ne işçi kadınların kendi fabrikalarında bunu nasıl yaşadığına dair ne de şiddete karşı işçi kadınların korunması için ortaya konulabilecek servis, şiddeti önleme birimi vb. somut adımlardan ve bunlar için nasıl mücadele edileceğinden bahsedilmedi.

Bu konuşmadan bir süre sonra Koop-İş’li işçilerle yan yana geldim. Kadınlardan yaşça büyük olanı bir fen lisesinde aşçı olarak çalışıyormuş. “Sendikalı olan birçok arkadaşımızın mitinge gelmesi için izin vermediler, pazar günü de çalışıyorlar” dedi.

Kadın cinayetlerine dair ben sorumu sormadan direkt anlatmaya başladı. Önce kulağıma eğilip “Kadınları koruyoruz diyorlar ama hepsi yalan” dedi. Eşinden boşanmış. Boşanma sebepleri ise sürekli onun çalışıp eski eşinin sürekli onun kazandığı parayı harcamasıymış: “2 çocuğum var. Evde 3 boğazı besliyordum. Boşandığım zaman nafaka bile alamadım. Çocuklarımın hepsini ben büyüttüm kuş kadar maaşla” diye devam etti konuşmasına. “İyi kurtulmuşsun, evden bir boğaz eksilmiş” dediğimde diğer işçi kadınlarla hafifçe gülüştüler.

Kadın, devletin şiddete karşı kadınları korumadığını, boşandıktan sonra maddi olarak ayakta durmaya çalışırken ne kadar zorlandığını anlattı. Çocuklarından birinin işitme engeli olduğunu, devletten yardım da talep ettiğini ancak asla alamadığını öfkeli bir şekilde söyledi.

Şiddet ve içinde yaşadığımız bu yoksulluk halinden nasıl kurtulacağımızı sorduğumda ise kadınlardan yine ortak bir ses çıktı: “İnşallah bizi duyarlar.” “İşimiz inşallaha, maşallaha kaldıysa yandık” deyip güldüm. İşçi kadınlardan genç olanı isyan eder bir şekilde “Ama öyle gerçekten” diye yanıt verdi. Bu konuşmadan kısa bir süre sonra mitingin bittiği anons edildi. Dönüp kadınlara biraz da şaşkınlıkla “Bu kadar mıydı?” diye sordum. Genç olan kadın yüzünde “Ne yapalım, böyle işte” der gibi bir ifadeyle dudaklarını büzdü.


‘İKTİDAR ARKASINDA OLDUĞU SÜRECE PATRON İSTEDİĞİNİ YAPIYOR’

Koop-İş’ten gelen kadınlarla vedalaştıktan sonra dans eden Sağlık-İş’li birkaç kadını gördüm. Artık miting bitmişti ve mitingi değerlendirme zamanıydı. Hemen yanlarına yaklaşıp selamlaştım. Kadınlar Bartın’dan gelen sağlık işçileriydi. Karşılaştığım birçok kadın işçiye oranla daha enerjik ve neşeli görünüyorlardı. Sebebini konuştukça anladım. Kadınlar bulundukları hastanede sendikayı örgütlüyorlardı. Yetkili olan sendikaya karşı bir savaş açmış ve büyük ölçüde de üye kazanmışlardı. Yetkili olan sendikanın sorununun ne olduğunu sordum. İşçilere yaklaşımlarının hoşlarına gitmediğini, işçinin hakkını savunmadıklarını düşündüklerini söylediler: “Onların düzeni hoşumuza gitmiyordu. Biz de yetkili sendikadan rahatsız olan işçiler olarak kendi düzenimizi kuruyoruz.” Hastanede yaşanan sorunları konuşurken mevzu mobbinge gelse de kadın işçilerden biri “Mobbing var tabi ama önce ekmeğimin peşindeyim” diyerek ücretlerin durumunun onun için daha önemli olduğunu vurguladı.


Miting hızla dağıldığından bana veda edip sendikalarıyla birlikte alandan çıktılar. Ben de yoluma devam ederken güzel bir tesadüf yaşadım. Karşımda 3 tane Polonez işçisi kadın ellerinde dövizleriyle fotoğraflarını çekmemi istediler. Fotoğraflarını çektikten sonra hemen kendimi tanıttım ve mitingin nasıl geçtiğini sordum. Konuşmaların Kocaeli’deki mitingle aynı olduğunu ama zaten sorunlar değişmediğinden bunun normal olduğunu söylediler. Miting dağılmadan önce sahneden Polonez’in ürünlerinin boykot edilmesi çağrısı yapıldığını ve bunu nasıl değerlendirdiklerini sorduğumda kadınlar bunu olumlu bulduklarını ifade etti. “Sendika başka bir çağrı yapamaz mıydı dayanışma için, mesela iş bırakma gibi?” diye bir soru attım ortaya. Bana geçtiğimiz haftalarda Türk-İş’in yaptığı bir saatlik iş bırakma eylemini örnek gösterip zaten yapıldığını söylediler.

Polonez işçisi kadınların ana olarak öfke duydukları yer iktidardı. “İktidar patronun arkasında olduğu sürece patron istediğini yapıyor” diye konuştu içlerinden biri. Onlar açısından da seslerinin duyulması en önemli şeydi. Bunun yolunun mücadeleden geçtiğine dair kısaca konuştuk kendi aramızda, İstanbul’a döndüğümüzde görüşmek üzere sözleşip ayrıldık.


KİMİ SORULAR YANITSIZ

Her ne kadar sahne önünde toplanan kadınların yanına gidememiş olsam da birçok işçi kadınla sohbet etme imkanı buldum. İşçi kadınların çok temelde ortaklaştığı sorunlar ve talepleri vardı. Vergide adalet bunlardan biriydi. Ancak vergide adalet talebi çoğunlukla yalnızca kendi ücretlerinden kesilen vergilere yönelik konuşuluyordu. Kadına yönelik şiddetin kadınların kendi hayatlarındaki deneyimlerle de birleştiğinde nasıl içinden çıkılamaz bir şey halini aldığı da belirgindi. Kadınlar, yoksulluğun ve şiddetin içinde devletin bir parmağı olduğunu daha iyi fark eder haldelerdi. Ama karşısında ne yapılabilir, sendikaya burada nasıl bir sorumluluk düşer gibi sorular ne yazık ki şimdilik boşluk halinde gibi görünüyor. Tabi bu yalnızca işçi kadınların bunu görmemesiyle değil, işçilerin kendi örgütlerinin de bu perspektifte bir örgütlenme faaliyeti yürütmemesinden kaynaklanıyor.

Ancak en nihayetinde coşkusu, değiştirme iradesi soru işaretli olsa da miting her bir işçinin içinde bir kıvılcıma sebep olmuş olmalı. Çoğunluk olmanın, birlikte olmanın getirdiği heyecan kendisini dışarıya çok yansıtmasa da yaşadığı koşulları değiştirme zamanı gelene kadar her bir işçi kadının içinde depolanıyor. 

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül
Kapak fotoğrafı: Evrensel

İlgili haberler
'Türk-iş'i eyleme bizim homurdanışlarımız zorladı'

'Bir saatlik de olsa iş durdurmamız, sermayeye karşı sesimizi duyurduğumuz; patronlar için değil, ke...

Kadınlar Türk-İş’e ve hükümete seslendi: Buyurun b...

Milyonlarca işçi ve emekçiyi ilgilendiren asgari ücret görüşmeleri sürerken işçi kadınlar yaşamların...

İşçi mitinginden metal işçisi kadınlar: Zengin çok...

Türk-İş’in “Zordayız, geçinemiyoruz” mitinginden metal işçisi kadınlar geçim sıkıntılarını ve vergi...