Normal doğum dedikleri...
First Lady Emine Erdoğan normal doğum için seferberliğe girişti. Peki bu ‘seferberlik’ bir zora dönüştüğünde neler olur? Bir kadının deneyimiyle yanıtlayalım...

Üç yıl önce hamile kaldığımda çevremdekilerin ilk sorusu “Bebeğin cinsiyeti ne?”, ikincisi ise “Normal doğum mu yapacaksın, yoksa sezaryen mi?” oldu. O dönemde çevremdeki herkes normal doğum yapmanın anne ve bebek sağlığı açısından daha iyi olduğunu söylüyordu. Doktorum ise daha temkinli yaklaşıyordu. “O zaman gelsin, duruma göre kararlaştırırız” diyordu.
Doktorum özel bir hastanede çalıştığı için istenen doğum parası yüklü olunca Ankara Zekai Tahir Kadın Hastalıkları ve Doğumevinde doğum yaptım. Doğum sırasında ısrarla epidural doğum istediğimi söylediğimde doktorlar bunu kabul etmedi. Acıya dayanamadığım noktada “sezaryen yapalım” dediğimde ise “Bırakın kalkıp gitsin, nerede doğurursa doğursun” diye kızdılar. Yaklaşık 6 saat boyunca suni sancı verdiler ve kızımı doğurdum.
Doğumdan sonra “Normal doğum yaparsan sütün çabucak gelir” şehir efsanesinin gerçek olmadığını yaşayarak deneyimledim. Sütüm gelmedi ve buna bağlı olarak kızım sarılık oldu. Doğumdan kısa süre sonra vajina kontrolü için doktora gittiğimde ise hiçbir şeyim olmadığı, zamanla iyileşeceğim söylendi.

İKİ YIL SONRA YAŞADIĞIM ŞOK
Kısa bir zaman önce idrar yolu enfeksiyonu geçirdiğimi düşünüp bir kadın doğum uzmanına gittim. Doktorun söyledikleri ve sorduğu sorular karşısında şok yaşadım. Neden mi? Doktorun söylediği her şey, normal doğumla ilgili bilmediğimiz, belki de özellikle bilgilendirilmediğimiz ne çok şey olduğunu gösteriyordu. İşte yaşadıklarım ve öğrendiklerim…
Öncelikle doktor, yaşadığım problemin idrar yolu enfeksiyonu değil, normal doğuma bağlı “vajina genişlemesi” olduğunu söyledi. Bunu da ameliyat ile halledebileceğimizi söyledi. Ben de haklı olarak “herkesin doğum yaptığını, neden bende böyle olduğunu” sordum. Meğer bunun tıptaki karşılığı ve tanısı “zor doğum”muş. Evet zor doğum yaptığım için vajinada oluşan sıkıntı yeni bir operasyonla giderilecek. Ama problem sadece vajinanın genişlemesi olmuyormuş. Bu genişlemeye bağlı olarak vajina kasları zayıflamış. Bu ise idrar kesesinde sarkma yaşanmasına, bağırsağın ön tarafa gelmesine neden olmuş. Üstelik bu genişliğin benim gibi 33 yaşında bir kadında değil de en az 2-3 çocuk yapmış yaşı daha büyük kadınlarda olabileceğini, ama benim zorlanmaya bağlı olarak bunu yaşadığımı öğrendim.
Doğumdan sonra aktif bir cinsel hayatım olmamıştı. Doktor bunu da, vajina kasları çalışmadığı için olumsuz bir durum olarak açıkladı. Doktor söyleyinceye kadar vajina kaslarının nasıl çalıştırılacağını bilmiyordum. Hiç de duymamıştım. Doktorun söylediğine göre vajina kaslarını çalıştırabilen sadece iki şey varmış. Bunlardan biri cinsellik; diğeri ise idrar kesesi boşaltılırken tut-bırak yönteminin kullanılması imiş. Yani idrarı birden değil 1-2 saniye tutup aralıklı bırakmak kasları güçlendiriyormuş. Tabi ben bunları bilmediğim için hiçbirini yapmamıştım.
Doktor yaşadığım problemle ilgili bilgi verirken öğrendiğim ilginç şeylerden biri de, vajina genişlemesinin olumsuz sonuçlarından birinin cinsel istek ve mutluluğun azalması imiş. Ülkemizde normal doğum yapan hatta birden fazla doğum yapan kadınların yüzde 80’inde bu azalmanın yaşandığını söyledi doktorum. Normal doğum üzerine bunca güzelleme yapılırken ve kadınlar normal doğuma zorlanırken, cinsel istek ve mutluluğumuzla ilgili bu bilginin kuytularda saklanıyor olması da oldukça manidar.

KADIN SAĞLIĞINA ‘ESTETİK’ MUAMELESİ
Doktorun çizdiği bu olumsuz tablo beni gerçekten çok ürküttü. Yapılan bir “zor doğum”un bu kadar hasar bırakacağını hiç düşünmemiştim. Doktorumun önerisi gençken ameliyat olmamdan yanaydı. Acaba “Bu doktor mu çok abattı” diyerek alanında ismi çok bilinen bir doçente gittim. Ama duyduklarım yine aynıydı. “Tamam, ameliyat yapalım” dediğimde ise “devletin duvarına” tosladım. Çünkü devlet bu ameliyatın estetiğe girdiğini düşünüyor ve bu nedenle ameliyat masrafını karşılamıyormuş. Doktorların şimdiye kadar söylediklerini hızlıca aklımdan geçirdim, “estetik” bunun neresinde diye bulmaya çalıştım. Bulamadım. Yine doktora sordum.
Devlet, vajinadaki bu genişlik, idrar kesesi ya da bağırsağın vajinaya yapışmasına neden olana kadar durumu “estetik” olarak değerlendiriyor ve ameliyat parasını karşılamıyor. Yani, ne zaman ki idrar kesesi ya da bağırsak vajinaya yapışır, devlet ancak o zaman “Ben ameliyatı karşılarım” diyor. Burada şunu sorabilirsiniz, ki ben de sordum; Bu durumun idrar kesesi ya da bağırsağın vajinaya yapışmaması ile sonuçlanması mümkün mü? Doktorlara göre “Hayır”. Yani sonucu önceden belli olan “Yapışma durumunu bekleyin” diyor devlet. Ne diyelim, devletimizin önleme konusuna bakışı da bu.
Bu ameliyatın özel hastanelerdeki fiyatının ise 3500-4000 arasında değiştiğini öğrendim. Kısacası devletin bana dediği, “Zor doğum yapmış olabilirsin. Yaşın gençken ve paran varsa kendi ameliyatını kendin yaptır. Yoksa sen yaşlan, bir sürü sağlık problemi yaşa, biz seni o zaman ameliyat ederiz.”

DEVLETİN YENİ NORMAL DOĞUM UYGULAMASI
Bir süredir gazetelerde ve televizyonlarda devletin sezaryen doğumları azaltacağı, gebeleri normal doğuma yönelteceği haberleri yer alıyor. Hatta asistan bir kadın doğum doktorunun yılda 80 normal doğum yaptırmadan uzmanlığının verilmeyeceği, hastanelerde normal doğumu teşvik etmek için özel sigorta uygulamasına geçileceği, hastanelerde açılan gebe okullarında gebelere normal doğum eğitimi ve ikna çalışmalarının yapılacağı belirtiliyor. Tüm bunlar kadınların benim yaşadığım gibi “zor doğum”ları yaşama olasılıklarının artacağını gösteriyor. Normal doğum ile doktorunun yanında olacağı belirtilen devlet, bugün olduğu gibi doğum sonrası kadınların yanında olmayacağını da açıkça gösteriyor.
Çok kompleks bir olay olan doğumun biçimine kadının kendisi ve bebeğinin sağlığı ile psikolojisini göz önüne alarak doktoruyla beraber karar vermesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa gelecekte duyacağımız “zor doğum” hikâyeleri ve getirdiği olumsuz sonuçlar hiç bitmeyecek…

* Bu yazı ilk kez Ekmek ve Gül dergisinin Haziran 2016 sayısında yayınlanmıştı.




İlgili haberler
Doğum teşviki öyle değil böyle yapılır: Küba'da an...

"En az 3 çocuk" diyen ve kadınlar o üç çocuğa canlarından bezmeden, hayattan vazgeçmeden nasıl bakac...

GÜNÜN KİTABI: Annelik mi, kadınlık mı?

Badinter, 'Kadınlık mı, annelik mi' sorusunun kadınlar için nasıl tehditler içerdiğini anlatıyor: Bu...

Anneliğin alternatifi

Anneler Günü’nde anne olmanın, anneliğin, anne olmayı tercih etmemenin ne anlama geldiğini, annelik...