İstismar Komisyonu raporu bize ne söylüyor| Amaç istismarı önleme mi münferitleştirme mi?
Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin 6 yaşından itibaren istismara maruz bırakılmasının ardından kurulan Çocuk İstismarının Araştırılması Komisyonu raporu bize ne diyor?

Mecliste oluşturulan “Çocuk İstismarının Önlenmesi Araştırma Komisyonu” raporunu tamamladı. Rapor kilit sorunlara odaklanmıyor, bu yönde çözüm önerileri geliştirmiyor. Hiranur Vakfına, vakıfların tuttuğu pozisyona, kurumların eksiklerine, iktidarın politikalarına mercek tutmuyor. Seçim nedeniyle rapor mevcut Meclis tarafından değerlendirilemeyecek. Rapora ilişkin değerlendirmelerimiz hem istismarla mücadelemize hem de yeni meclisin önüne yapılacaklarla ilgili bir not düşmüş olsun.

İstismarın önlenmesinde yaşanan istismar olaylarının analizinin yapılması, örnekten yola çıkarak koruma sistemindeki eksiklerin-tıkanıklıkların tespit edilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması önemli ve gerekli yöntemlerden biri. Çünkü her istismar vakası, istisnasız olarak koruma sistemindeki sorunlara dair bize bir şeyler söyler ve sistemdeki her istismar olayı koruma sistemindeki eksiklerden zemin alarak ortaya çıkar ve devam eder (Koruma sistemi istismarın politik olarak ele alınışını da içerir). Tek bir istismar vakasından yola çıkarak ülkedeki çocuk koruma sistemini topyekûn ele alan ve yenileyen ülke örnekleri mevcut.

Mecliste ocak ayında kurulan komisyonun da aslında böyle bir analiz üzerine çalışmasını inşa etmesi beklenirdi. Zira adı bile “Altı yaşındaki bir kız çocuğunun evlilik adı altında cinsel istismara maruz bırakılması olayının araştırılarak benzer olayların yaşanmaması ve her türlü çocuk istismarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi” idi. Bu nedenle yapılması gereken vakanın detaylı bir fotoğrafının çekilmesi, buradan yola çıkarak koruma sistemindeki eksiklerin tespit edilmesi, vakada “sorumluluğu” olanların tespit edilmesi, vakaya özgün hususların (burada Hiranur Vakfı) vakadan ve yapılan tespitlerden yola çıkarak mevcut önleme sistemini ve eksiklerinin masaya yatırılması, bu eksiklikleri giderecek önerilerde bulunulması, eksikleri gidermek için yapılacak çalışmalara ilişkin yöntem önerisinde bulunulması idi. Tüm bu süreçte elbette istismar alanında çalışan bağımsız kurumlardan ve uzmanlardan faydalanmak zorunlu idi.

Kurulan komisyonun çalışmalarını ve ortaya çıkan raporu bu gereklilikleri ne düzeyde gerçekleştirdiği üzerinden değerlendirelim.

VAKA ANALİZİ YAPILMADI

Komisyon, gerçek anlamda vakayı inceleyip bu çocuğun 6 yaşında başlayan istismarını 26 yaşına gelene kadar koruma sistemi nasıl fark etmedi, buna neden olan işleyiş neydi sorusunun cevabını vermemiştir. Raporda sadece kurumların “yaptıklarının” bilgisi bulunurken, hiçbir değerlendirme çıkarım tespit vb. yer almıyor. Üstelik bu özetin önemli bir bölümü, H.G.K.’nin aldığı hizmetlerin amaçla ilgisi olmayan ve hiçbirimizin bilme hakkına da sahip olmadığımız detaylarından oluşuyor. Raporda ne kadar çok şey yapılmış densin diye konulduğu izlenimi veren bu bilgiler, yapılanların çokluğundan ziyade H.G.K.’nin kişisel haklarının ihlali anlamına geliyor.

Komisyon tutanakları incelendiğinde bu analizin gerçekleşebilmesi, en azından belirli kilit konuların üzerine gidilmesi için HDP, CHP ve İyi Partili milletvekillerinin bir mücadele içerisinde olduğu görülüyor. Ancak komisyon başkanı başta olmak üzere diğer üyeler ve bilgi aktarmakla yükümlü bakanlık bürokratlarının yol kapatıcı bir tutum sergilediği ortaya çıkıyor.

Bu yazı sınırında bütünlüklü, her şeyi içeren bir vaka analizi yapma şansımız yok. Ancak, komisyonun neleri eksik bıraktığına örnek göstermek açısından vakanın birkaç yönü ve komisyonun ele alışı değerlendirilecektir.

ÇOCUĞU İZLEYEN KURULUŞLAR NEREDE? MEB NE YAPIYOR?

Riskleri önceden tespit etmek ve çocuğu istismardan korumak için etkili bir çocuk izlem sistemi şart. Çocuk izleminden kasıt, çocuğun anne karnından 18 yaşını doldurana kadar her aşamada bir devlet kurumu tarafından düzenli olarak takibinin yapıldığı bir sistem. Ve bu yolla risk durumu var ise ortadan kaldırılması, çocuğun iyilik halinin izlenmesi/değerlendirilmesi, ihtiyaçlarının tespit edilmesi ve ihtiyaçların karşılanması için gerekli tedbirlerin alınması, ilgili kurumlarla iş birliği yapılması, bir istismar- ihmal durumu var ise en erken şekilde tespit edip çocuğun korunmasının sağlanmasıdır. En etkili yöntem de o yaş grubunda çocuk zorunlu olarak hangi kurumla bağlantılı ise o kurum aracılığıyla izlemin yapılmasıdır. Mevcut mevzuat da bu yönde, yani doğumdan okul dönemine kadar (0-5 yaş) Sağlık Bakanlığı; okul çağında ise Milli Eğitim Bakanlığı çocuk izleminde sorumludur.

Kritik önemdeki bu sistem ne yazık ki Türkiye’de çok ciddi eksiklikler taşıyor. H.G.K vakasında da bu zayıflıklar istismarın yıllarca tespit edilmemiş olmasına neden olmuş durumda. 6 yaşında başlayan bu süreç, öncelikle okul sürecine giriyor. H.G.K, ilkokul dahil yıllarca okula gönderilmiyor, istismar devam ediyor. Ama bu yıllar içerisinde MEB tarafından çocuğa ulaşmak üzere herhangi bir girişimde bulunulmadığı anlaşılıyor. Yıllar boyunca bu çocuk niye okulda değildi, sorun neydi, çocuğun durumu neydi? MEB bunları sormamış, Meclis Komisyonu da sormuyor.

İşte komisyonun üzerinden atladığı büyük sorunlardan biri bu. Konuyu önemseyen milletvekilleri MEB’in hem genel olarak okula kayıt olmayan ya da devam etmeyen çocukların takibine ilişkin bir sistemleri olup olmadığını, hem de özelde H.G.K’nin neden takip edilmediğini, nerede olduğunun nasıl yıllarca araştırılmadığını, bunu yapmakla yükümlü olanlara dair bir işlem başlatılıp başlatılmadığını soruyorlar. Ama bürokratlar sorulara açıklık getirmiyorlar. Komisyon başkanı ve iktidar bloğu üyeleri ise bürokratlara arka çıkıyor. Komisyon bu sorunların üzerine gitmek konusunda birlik olmayı tercih etmiyor. Bu konunun üstü itinayla örtülüyor.

Komisyon başka hiçbir şey yapmayıp sadece okula devam etmesi gereken çocukların (açık öğretim dahil) takibinin neden yapılamadığı, bunu sağlamak için neler yapılması gerektiği üzerine çalışmış, meclisin ve ilgili bakanlığın önüne bir yol ve görev çizmiş olsa bile çok önemli bir şeyi yapmış olurdu.

UZMANLARIN TESPİTLERİ DİKKATE ALINMADI
Komisyonda bilgilerinden faydalanmak üzere çağrılan uzmanlardan özellikle ÇİİÖDER temsilcilerinin MEB’in izlem sorumluluğunun başkaca yönlerine ve buradaki sorunlara da değindikleri, eğitimcilerin karşılaştığı çok somut örnekleri de paylaştıkları görülüyor. MEB’in sorumluluğu sadece okula devamı takip etmek değil, okula devam eden çocuğun da iyilik halinin izlemek, risk durumunda ve istismar- ihmal şüphesinde gerekli bildirimlerde bulunmak ve tedbirlerin alınmasını sağlamak. Bu da çok kritik bir konu. Burada da işleyişte çok ciddi sorunlar-engeller var. Okul sosyal hizmeti sisteminin henüz oluşturulmamış olması, okullarda bildirim sürecinin nasıl işleyeceğinin net olmaması, çalışanların yeterince bilgi sahibi olmaması, bildirimde bulunan/bulunmak isteyen çalışanların önünde engeller bulunması, okulların çocuğu değil korumu koruma refleksleri, bildirimde bulunan çalışanın güvenliğinin sağlanmasına yönelik eksiklikler, çalışanın yalnız kalması, okul idaresinin baskısı vb. Bunların bir kısmı uzmanlar tarafından komisyonda ifade edilmiştir. Ancak bu sorunları gidermeye yoğunlaşan bir değerlendirme komisyonun ortak yönelimi olmamış, bu yönde bir tespit rapora da yansımamıştır.
Aile Bakanlığının sunumunda belirli bölgelerde SHM’lerin okullarla eşleştirdiği, Aile Bakanlığı görevlilerinin okulları ziyaret ettiği, iki kurum görevlilerinin birlikte çalışarak risk altındaki çocukları tespit ettiği mobil sosyal hizmet ekipleri uygulamasından bahsedilmiştir. Ancak bu uygulamanın ihtiyacı karşılayacak sistem olup olmadığı komisyon bir tartışma yürütmemiştir. Daha kapsamlı bir değerlendirmeyi başka bir yazıya bırakarak burada kısaca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sisteminin gerçek bir okul sosyal hizmet sistemi olmadığını ve MEB’in yapması gereken kapsamlı izlem çalışmalarının yerine geçemeyeceğini, MEB izlem- bildirim sistemindeki sorunların mutlaka giderilmesi ve okul sosyal hizmetinin kurulmasının gerektiğini söylemekle yetinelim. Komisyonun bu konunun farkında dahi olmadığı görülmüştür.
SAĞLIK BAKANLIĞI İZLEMİ

Sağlık Bakanlığının rolü ikili. Birincisi 0-5 yaş arasındaki tüm çocukların takibini yapmak; ikincisi sağlık kuruluşuna muayeneye gelen çocuklarda ihmal- istismar şüphesi olması halinde gerekli bildirimlerde bulunmak. 0-5 yaş izleminin (mevzuatta bununla sınırlandırılmamış olmasına rağmen) fiiliyatta aşı kontrolü, boy – kilo vb. takibi gibi sınırlı konularda izleme indirgenmiş olması, sadece sağlık kuruluşunda yapılması (ev ziyaretleri vb. olmaması), kapsamlı izlem içermemesi, ebeveyne her konuda danışmanlık yapmayı içermemesi yaşanan en önemli sorulardan. Bu haliyle, ebeveyne gerekli desteği sunarak önleyici olma işlevini de risk ve istismarı öncen fark etmeyi sağlamakta da yeterli olmayan bir sistem halinde. Buradaki eksiklikler birçok belgede, kamunun kendi belgelerinde de gerekçeleri ile birlikte tespit edilmiş durumda. Üstelik önemli bir fırsat olarak, komisyonda dinlenen uzmanlardan ÇİİÖDER yönetim kurulu üyesi Zeynep Mutlu bu konuyu çok açıklayıcı şekilde komisyonun gündemine getiriyor ve sistemin işler hale gelmesi için yöntem de öneriyor. Aile sağlığı merkezlerinin bu izlem ve önleme görevini yerine getirmesi için bu merkezlerde sağlık personeli ile ekip halinde çalışmak üzere sosyal hizmet uzmanlarının görevlendirildiği bir mekanizma öneriyor. Ancak buna rağmen bu konu, ne Sağlık Bakanlığının komisyona yaptığı sunumda ne de komisyonun ele aldığı konular arasında kendine yer buluyor. Bir perdede bu konunun üstüne örtülüyor.

Sağlık Bakanlığının diğer rolünde de yani muayeneye gelenlerin istismar/ihmal tespit ve bildiriminde de çok önemli sistemsel sorunlar mevcut. MEB’de olduğu gibi bildirimle ilgili kurumdan kaynaklı sorunlar, kurum yönergelerinden kaynaklı sorunlar (istismar bildiriminde Bakanlık Hukuk Müşavirliğinin hatalı yönergesi örneği), sağlık personelinin bilgi eksikliği, kurum bildirim sisteminin net olmaması, çalışanın güvenliğinin sağlanmaması vb. çok sayıda sorun bulunuyor. İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Hastanesinde doğum yapan çocukların bildirimlerinin yapılmadığının ortaya çıkarılması üzerine bakanlık denetçisi tarafından hazırlanan kapsamlı rapor, bu konudaki sorunlar ve sorumlulara işaret eden önemli belge niteliğindeydi. Sağlık Bakanlığı kendiliğinden bilgi vermese dahi Komisyon kendi konusuyla doğrudan alakalı bu konuda dersini çalışmış olmalı ve konuyu gündeme almalı/aldırmalıydı. ÇOCUK GEBELİKLERİ SÜMEN ALTI MI EDİLECEK?

HASTANE DOĞUM KAYDI OLAN ÇOCUĞUN YAŞ TESPİTİNDE SKANDAL

H.G.K. vakasında yaşananlar aslında bu alandaki çok önemli bir soruna daha işaret ediyor. Sağlık personeli, hastane doğum kaydı olan, yani hastane kaydına göre resmi yaşı 14 olan H.G.K.’nin cinsel olan istismara uğradığından şüphelenerek bildirimde bulunuyor. Yapması gerekeni yapıyor. Bildirim yapıldığında çocuğun resmi yaşı 14. Ancak ebeveynlerin ifadesi (nüfusa geç kaydedildiğini) ve çocuğun ifadesi (17 yaşında olduğu söyletiliyor) gerekçe gösterilerek kemik testi ile yaş tespiti yaptırılıyor. Sonuç mu? Teste göre çocuğun yaşı 21 olarak çıkıyor. Peki bu nasıl mı oluyor? Verilen bilgilerden, kemik testine çocuğun kendisinin değil yaşı büyük başka birinin sokulduğunu anlıyoruz. Ve istismarın üstünün neredeyse 10 yıl daha örtülmesi de bu şekilde sağlanıyor. Bu nasıl olabiliyor? Böyle bir suç organizasyonuna bu sistem nasıl izin veriyor? Komisyon bu konunun üzerine gitmiyor. Hastane kaydı olmayan çocuğun nüfusa kayıt üzerinden yaşı sorgulanabilir, ama daha erken tarihte hastane doğum kaydı olan bir çocuk nasıl teste gönderilebilir, çocuğun yaşı hastane kaydına göre nasıl 7 yaş büyük çıkabilir, kimse bunu fark etmiyor. Bunun olmasını sağlayan, olayın faillerinden birinin Hiranur Vakfı kurucusu ve onursal başkanı olması ve buna dayanan nüfuzu mudur? Ya da istismarı örtbas etmek herkesin kullanabileceği/kullandığı bir yol mudur bu?

Buradaki tek sorun kemik tespiti de değil. Sağlık sistemi tarafında iyilik halinden ciddi şekilde endişelenilen bir çocuk, nasıl bir işleyiş olsaydı bu sarmaldan o aşamada kurtarılabilirdi? Ebeveyn baskısı nedeniyle yaşıyla ilgili yalan söylemek zorunda hissetmezdi, başka bir şansı olduğunu anlayabilir, güven duyabilir ve yaşadığını anlatabilir yardım isteyebilirdi? Çocuk yaş tespitine yönlendirmeden önce hastanenin sosyal hizmet birimine yönlendirildi mi, çocukla ebeveynlerden ayrı olarak güven sağlanarak görüşüldü mü? Aile Bakanlığı ile iş birliği sağlandı mı? Çocuğa yaşadıklarını paylaşabileceği bir güven ortamı sağlandı mı? Böyle bir ortam oluşturamadığımız için istismara uğrayıp yaşadıklarını anlatamadan geri dönen başka çocukların da olduğu/olabileceği ihtimali komisyon için yeterince önemli değil miydi? Komisyon bunları sorgulamalı idi ki, sorunlar anlaşılsın, sistem kendi tespit ettiği çocukları tekrar istismar ortamına göndermesin.

Şimdi burada sistemde korkunç bir açık varken, vaka analizinde bu noktanın üzerinde durulmamış ve buradan sistemi geliştirecek, tekrarlanmasını önleyecek öneriler çıkarılmamış olması ancak komisyonun buna niyetinin olmaması ile açıklanabilir.

UZMANLAR DİKKAT ÇEKTİ, KOMİSYON DUYMAZDAN GELDİ
Sadece vaka analizi değil, vakadan bağımsız bir istismar önleme çalışmasında da izlem konusu ana başlıklardan biri olmalı idi. Nitekim yine bilgisinden faydalanmak üzere davet edilen ÇİİÖDER Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Kasım Karataş da komisyonun dikkatini buraya çekmiş, tüm çocukları ayrımsız şekilde koruyacak, tüm çocuklarla temasta olacak bir koruma sisteminin öneminden ve zorunluluğundan bahsetmiştir. Komisyon bu fırsatı da dikkate almamış, konuya eğilmemiştir.
Üstelik bu konu kamu için yeni bir konu değil. Mevzuatı olan, mevzuatla tanımlanmış, ama işleyişinde sorun olan bir sistemden bahsediliyor. Dolayısıyla bakanlık bürokratlarının gündem getirmesi, onlar getirmese de komisyonun ele alması gereken konulardır. Bu konuyu da içermek üzere o zamanki adıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan 2014-2019 Çocuk Koordinasyon Hizmetlerinde Koordinasyon Strateji Belgesinde oldukça detaylı bir erken uyarı sistemi belirlenmiş, kurumların yapacakları çalışmaları basamaklandırmış, sistemin uygulanması için illerde koordinasyondan sorumlu yöneticilere eğitimler düzenlenmesi dahil olmak üzere çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Çocuk koruma hizmetlerinde etkili bir koordinasyonun ancak merkezi ve yerel idarenin iradesi ile sağlanabildiği alanda çalışan herkesi için bilinen bir gerçektir. Bunun olması için en başta ilgili Bakanların bu konuda inisiyatif alması gerekir. 2016 yılında yine çocuk istismarı konusunda Mecliste oluşturulan komisyondan sonra ilgili bakanlar düzeyinde bir çalışma yapılacağı duyurulmuş, uzmanlar da bakanlara bu koordinasyon ve mevzuattaki uygulamaların hayata geçirilmesi için irade göstermeleri çağrısında bulunmuşlardı. Ancak bu da karşılığını bulmayan bir çağrı olarak kaldı.
Çocuk koruma hizmetlerinde koordinasyonun sağlanması ve kurumların merkezi koordinasyonunu sekretarya görevi Aile Bakanlığına verilmiştir. Yukarıda adı geçen belgenin hayata geçirilmesinden de temelde Aile Bakanlığı sorumludur. Ama bu konuda nerede olduğumuz, yılda bir yapılması gereken Merkezi Koordinasyon Kurulu toplantısının en son ne zaman yapıldığı, toplantı sonuçları, belgenin uygulanmasında ne aşamada olduğumuz gibi konular komisyonca gündeme getirilmemiş durumda. Kendilerini zorlamayan bir komisyon karşısında Bakanlıklar da kendilerini zahmete sokup bu konuyu açma gereği hissetmemiştir.
HİRANUR VAKFINA KİMSE DOKUNMUYOR

Bu vakadaki özgün konulardan biri de istismara uğrayanın Hiranur Vakfı kurucusu ve onursal başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı olması. Cemaat ve vakıfların tuttuğu pozisyon, buraların yapıları ve yapısal özellikleri, vakıf ve cemaatlere bağlı yatılı ya da yatılı olmayan yurtlar/kurslar vb., buraların yasal işleyişi ve denetimine ilişkin sorunlar, buralarda ortaya çıkan istismar örnekleri ve bunlar konusunda iktidar temsilcilerinin şimdiye kadar hep bu kurumları aklama yönündeki tutumları Meclisin bu kez bu konuda nasıl bir pozisyon alacağını önemli hale getiriyordu. Ancak muhalefet partisi milletvekillerinin çabalarına karşı komisyon başkanı, iktidar bloğu üyeleri ve kurumlarca bu çabalar boşa çıkarıldığı anlaşılıyor. Tutanaklara bakıldığında komisyonun iktidar bloğu üyelerinin, Hiranur Vakfına dair tüm soru ve girişimleri “Olay vakıfta olmamış ki, vakıfla ne ilgisi var şimdi” basitliğinde karşıladığı ve konunun açılmasına karşı çıktıkları görülüyor. Konunun kamu kurumlarının gündeme geldiği yani H.G.K.’nin başvuruda bulunduğu süreçten bu yana geçen süre içerisinde hiçbir kurumun da vakıf, vakfın denetlenmesi, denetlenmesinin talep edilmesi vb. herhangi bir girişimde bulunmadığı ortaya çıkmaktadır. Komisyonun sonuç raporunda vakıflar tek bir yerde geçiyor, o da belli ki gelebilecek tepkilere bir cevap oluştursun diye yazılmış, “Vakıf ya da dernek bünyesinde özellikle barınma hizmeti alan çocuklara sunulan hizmetlere ilişkin denetim mekanizmaları güçlendirilmeli; denetim raporları kamuoyuna açık şekilde paylaşılmalıdır” maddesi konulmuştur.

RAPORDAKİ ÖNERİLER YARAYA MERHEM DEĞİL

Yukarıda konunu ele alınışındaki darlıklara yaptığımız vurgu ve örnekler, aslında raporun kendine dair bir fikir de oluşturuyor. Sonuç raporu, bir dizi öneride bulunmakla birlikte istismarın önlenmesinde kilit konulara odaklanmamış, istismarı önlemede sistemin temel eksiklerinin tespit edilerek çözülmesini işaret edecek bir sistematik ortaya koymamıştır. İstismarın önlenmesinde pergelin sivri ucunun nerede olduğu ele alınmadan, birbiri ile bağlantısı kurulmayan öneriler sıralanmıştır. Üstelik komisyona davet dilen uzmanların çok somut ve işlevsel sorunun bütününe yönelik önerileri de dikkate alınmadığı görülmektedir.

Öneriler toplumsal farkındalığın artırılması, kurumsal mekanizmaların güçlendirilmesi, mevzuat düzenlemeleri, medya ve dijital mecralarda çocuk ihmal ve istismarının önlenmesi, ailenin güçlendirilmesi gibi sekiz başlıkta toplanmış öneriler olarak sıralanmış. Öneriler, halihazırda mevcut mevzuatta bulunan, ulusal ya da kurumsal belge ve metinlerde yer alan faaliyet ve hedeflerin bazılarının tekrarlanmasından oluşuyor. Tekrar edilirken de yeni bir şey söylemeden-uygulamaya dair eksikliklere ilişkin bir tespit ya da öneride bulunmadan ediliyor. Bu hali ile yaraya merhem olacak, istismarın önlenmesinde yaraya merhem olacak bir sonuç ortaya çıktığını söylemek mümkün değil.

KOMİSYONLARIN TOPLUM TEPKİSİNİ YATIŞTIRMA ARACI OLMASINI BİRLİKTE ENGELLEYELİM
2016 yılında da Karaman’da yaşanan istismar olayı sonrası kamuoyunda oluşan tepki sonucu yine Meclis araştırma komisyonu oluşturulmuştu. Şimdiki komisyon da H.G.K olayının toplumda oluşturduğu tepki sonucu oluşturulmuştur. Meclisin komisyonlarının iktidar tarafından toplumdaki tepkileri unutturma ve bastırma amaçlı kullanılmasını engelleyebiliriz. Unutmayarak, sadece olay sonrası yaygın tepkiler vermekle yetinmeyerek, etkin bir çocuk koruma sisteminin kurulması için sürekli ve talepleri belli sistematik bir mücadeleyi sürdürerek, ortak bir mücadele ile bunu başarabiliriz. Etkin bir çocuk koruma sisteminin nasıl olması gerektiği, sadece konunun uzmanları için değil istismara karşı mücadele eden etme niyetinde olan herkes için bilinmesi gereken bir sistem. Taleplerimizi doğru yönlendirmek, birlikte kazanmak için.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Çocuk İstismarını Araştırma Komisyonu’ndan kopyala...

Meclis’te Çocuk İstismarının Önlenmesi Araştırma Komisyonunun taslak raporu hazırlandı. 330 sayfalık...

Hiranur Vakfı davasına karartma| İstismar davası h...

Hiranur Vakfı'nın istismar davasının ilk duruşması bugün görüldü. Mahkeme avukatların katılımı redde...

İstismarı Araştırma Komisyonunda istismara dair so...

Çocuk İstismarını Araştırma Komisyonunda istismarın araştırılmasına dair sorular cevapsız bırakıldı.