Beğenilmek herkes için bir ihtiyaçtır kuşkusuz. Kadınların dış görünüşü önemseme, güzelleşme isteğiyse tarih boyunca değişmedi, yalnızca güzelleşme malzemeleri ve yöntemleri çeşitlendi.
Ancak son otuz yıldır, piyasa ekonomisinin dünyada yaygınlaşmasıyla birlikte, dış görünüşe olan ilgi, yaşam sevinci veren bir zevk olmaktan çıktı, adeta bir takıntıya dönüştü.
Geçmişte modanın çılgınlığı, gözüpekliği, ünlülere tanınmış bir haktı, çoğunluk toplumsal rollerine uygun giyinir ve toplumda saygı uyandırırdı. Kadının cinselliğini, kimliğinin olağan bir parçası halinde taşımasının bedeliyse ağırdı: Kınanır, dahası tacizi hak ediyor muamelesi görürdü.
Dış görünüş üzerindeki tabunun kalkması iyi oldu. Ama bu kez de onun yerini “görüntü”ye odaklı kadınsılık imajını öne çıkaran anlayış aldı. Kadın gerçekliğini tek bir kimliğe hapseden bu anlayış medya aracılığıyla üst ve orta gelir grubunda yaygınlaşmaya başladı. Televizyon açık oturumlarındaki kariyer sahibi kadınlardan bile “imaj devri” furyasına ayak uyduranlar çıkabildi. İşin düşündürücü yanı taklitçiliğin sirayet etme özelliğinin, medyanın etki alanı içinde kalan geniş kitleleri, özellikle göçle kırsal değerleri kentlere taşıyan alt gelir grubuna ulaşması; moda sektörünün bu kesime hem ucuz işgücü hem de potansiyel tüketici olarak gözünü dikmesi.
KOZMETİK, DİYET, ÖZEL BAKIM, YOGA YETMEDİ, ESTETİK OPERASYONLAR
Medyada yapılan telkinlerle bireyler tüketici kimliğini statü ve toplumsal kabul görme aracı olarak algılıyor. (Evlilik, iş arama, çevre edinme vb.) Reklamlar, dikkati kişiselliğe çeken bir mesaj veriyor. Piyasa kadınların, bedenlerinin kusurlu olduğuna inanmalarını istiyor, bu yüzden onların özgüvenini sarsıcı stratejiler uyguluyor. Kozmetik, diyet, özel bakım, yoga vs. yetmedi, estetik operasyonlar... Estetik operasyon geçirmiş çoğu yüzdeyse derinlikten yoksun, hiçbir çelişki barındırmayan bir ifade... Renkli, göz alıcı, makyajlı; ama dondurulmuş hazır yiyecek gibi donuk... Gerçek dışı bu yüzde kadının somut yüzünü aramak nafile... Denilebilir ki, mimikleri kaybetme, adeta kendinden vazgeçme pahasına yüz gerdirmek de neyin nesi? İpleri kendi elinde sanma yanılgısından olsa gerek. Sözde kendi tarzımızı yaratıyoruz. Kozmetikten giyime, hep böyle olmuyor mu? Moda endüstrinin öngördüğü ürünler ve hizmetler arasından seçim yapıyoruz, alternatifini bilmeden.Kâr hırsıyla gözü dönmüş ya da merdiven altı kliniklerde yapılan operasyonların yol açtığı sağlık sorunlarıysa televizyonun, sosyal medyanın gündeminden hiç inmez; aynı şekilde sahte kozmetik ürünlerinin sağlığa verdikleri zararlar da.
GÜZEL KADIN VE GÜZEL İNSAN SORUNSALI
Modacılar tesettür giyimin de modasını yarattılar. (Koskoca bir Ortadoğu pazarı var) Defileler, koleksiyonlar, mankenler, moda dergileri, reklamlar... Piyasaya uyum sağladılar, dini ilkelere uymak kaydıyla; kimi zaman da inanç sınırlarını zorlama pahasına. (Estetikli yüzler, makyaj) Acımasız rekabet ortamında bu kesime sözde özgüven aşılayıcı bir mesaj da verdiler: Tesettürlü kadın da açık kadın kadar güzeldir.Tüketim ideolojisi düşünme ve davranış tarzımızı öylesine değiştirdi ki, alışkanlıklarımızı “evde kal” zorunluluğuyla yerine getiremediğimiz için sinirlenir olduk. Çoğumuz AVM’lerin , kuaförlerin, güzellik salonlarının açılmasını dört gözle bekledik.
Peki, yaşamını dış görünüşüne odaklayanlarımız bunun kendilerine verdikleri zararları sorguluyorlar mı?
İhtiyaç dışında yapılan giyim kuşam ve aksesuar alışverişi; saç, makyaj bakımı, gündelik yaşamda gereğinden fazla zaman harcamaya yol açıyor; başka uğraşlara yer bırakmıyor. Dolayısıyla kadınlar, kendilerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları değerlerden uzak tutulmuş oluyorlar. Okuyacakları kitap, izleyecekleri film, dizi; tıpkı giyim kuşam gibi, piyasa tarafından kendilerine sunuluyor. Tabii sonuç: tektipleşme, kalıp beğeniler, entelektüel yaşamdan uzaklaşma... Toplumsal cinsiyet rollerinin eşitsizliğinden kaynaklanan, kadın kimliğini toplumsal alışkanlıklar yoluyla yeniden yaratan bu anlayış kanımca tepkiyi hak ediyor. Hâlâ güzellik kavramı kadında estetik bir değerlendirmeyi-güzel kadın-, erkekteyse manevi değerleri-güzel insan-ifade ediyor.
Tarih boyunca kadınların dış görünüşünün yaratılmasında erkek egemen bakış egemen olmuştur. Kendimize bakışımızı erkek bakışı beslemektedir. Kadın üzerindeki erkek denetimi en çok giyim kuşamda olmaktadır. Dışarıdayken üzerinde sürekli olarak erkek bakışı hisseden kadınların yakınmalarına sık sık rastlarız. Kadın özgürlüğü için bunca yol kat edilirken piyasanın “görüntü” politikasına karşı suskunluğumuzu bozmak hakkımız değil midir?
DOĞAYA DUYARLI, ESTETİK, SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR MODA MÜMKÜN
Genç kuşak, moda endüstrisinin yapay dayatmalarına karşı doğallığı özlediklerinden eşofman, spor ayakkabı gibi cinsel belirsizliği ifade eden giysileri tercih ediyorlar.Yanlış anlaşılmasın; Giyim kuşam, kozmetik, takı, aksesuar, parfüm vb. objelerin, sporun, dahası estetik operasyonun dış görünüşe kattığı estetiği reddedemeyiz. Modayı izlemek kendinden vazgeçmek değildir; birey kendi tarzını oluşturduktan sonra. Aynı şekilde iletişim çağında Facebook, Twitter, Instagram vd. sosyal medya hesaplarından kopmak söz konusu olamaz. Kısacası çeşitli boyutları olan bu konuyla ilgili bu yazı çerçevesinde ancak şu hatırlatmayı yapabilirim: Zamanın ruhuna uygun olarak yaratılan güzellik yarışında, kadınlar arası rekabet kadın dayanışmasını engelliyor, düşmanlığa bile yol açabiliyor. Kadınların kendi bedenleri üzerinde denetim sahibi olmaları yönünde önlerine çeşitli zorluklar çıkarılıyor. Kadının dış görünüşünü yaratması için toplumsal onay alması gerekmez. Kadın, “süslenirim” ya da “süslenmem”, “Bu kendi seçimimdir, gelecek tepkiye de hazırım” diyebilmeli. Erkek cinselliğini kışkırtmayan bir dış görünüş ya da duruma göre tam tersi dayatmalar kadınları yıldırmamalı. “Yaşına göre giyinmek” klişesi de artık tarihe karışıyor.
Dolayısıyla, özellikle genç kuşak kadınlardan beklenen dayanışma gruplarını bu konudaki mücadeleler için de kurmaları.
Son olarak; moda dünyası teknolojik yenilikleri yakından izliyor. Dijital giyim gündemde. Koronovirüs salgınından sonra da insanlığın hem bedensel hem ruhsal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bu çalışmalar durdurulamaz. Modanın geleceği de “normal”e dönüş sonrası bizlerin tercihlerine bağlı olmalı. Doğaya, çevreye duyarlı; eşitlikçi bir anlayışla insan için hem sağlıklı; hem gösterişe değil, ihtiyaca ve estetiğe yönelik; sürdürülebilirliği olan ürünleri, hizmetleri niçin desteklemeyelim?
İlgili haberler
GÜNÜN VİDEOSU: Hızlı Moda
Çabuk değişen moda olarak düşünülebilecek olan ‘fast fashion’ son modayı takip edebilecek ekonomik g...
Modanın ‘insan bedeli’ni gözler önüne seren günlük...
Kamboçya, Hindistan ve Bangladeş’te 500’den daha fazla kadın işçiyle yapılan araştırma, işçilerin ai...
GÜNÜN İLLÜSTRASYONLARI: Kadın modasının tarihi
Modanın tarihine ilgi duyanlar için heyecan verici bir illüstrasyon seçkisi… 18. yüzyıldan 20. yüzyı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.