Gölgede ‘samimi ve verimli’ görüşme
CHP’li Aylin Nazlıaka, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ile yaptığı görüşmeyi aktarırken hayrete düşmedik. Hatırlatmak gerekirse ‘Biz kadınlar, ummak ile yetinmiyoruz mücadele ediyoruz’ demek isteriz.

Geçtiğimiz günlerde CHP’li “gölge bakan” Aylin Nazlıaka ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmeden yalnızca saatler önce çeşitli medya kanalları görüşmenin “normalleşme” kapsamında yapıldığına dair başlıklar attı. Ne yalan söyleyelim, mevzu “normalleşme” olduğunda bu görüşmeden kadınların lehine pek de bir şey beklememek gerektiği içime doğmuştu.
Görüşmenin gerçekleştiği gün Nazlıaka basına verdiği demeçte Aile Bakanı ile İstanbul Sözleşmesi’ne, 6284 sayılı Kanun’a, yetersiz ŞÖNİM sayılarına, 9. Yargı Paketi’nde yer alan soyadı düzenlemesi ve kadınları ilgilendiren birçok gündeme dair görüştüklerini ifade etti. Bir fragman niteliğinde olan ilk açıklamada Nazlıaka’nın iki ifadesi dikkat çekiyordu: Birincisi Nazlıaka, ertesi gün CHP Genel Merkezinde gerçekleşecek olan basın toplantısını işaret ederken paylaşılan bilgilerin “sayın bakanın onayladığı ve sayın bakanın itiraz etmeği içerikler” olacağını duyurdu, ikinci olarak ise Nazlıaka Bakanla görüşmesinde 9. Yargı Paketi’ndeki kadınların evlendikten sonra kendi soyadlarını tek başına kullanabilmelerini engelleyen düzenlemenin paketten çıkartıldığına dair müjde verdi. Ne yazık ki dün CHP Genel Merkezinde yapılan basın toplantısından, Nazlıaka’nın dün bahsettiği iki konudan yalnızca birincisinin geçerli olduğunu anlamış olduk. Nazlıaka her ne kadar 9. Yargı Paketi’nden soyadı düzenlemesinin çıkartıldığını ifade etse de bir yandan da bakanlığın bu madde üzerine görüştüğünü ifade etti. Soyadı maddesi kaldırıldı mı yoksa iktidar tarafından oyalanıyor muyuz, anlamadık.

SAMİMİ VE VERİMLİ!
Nazlıaka’nın dün gerçekleştirdiği basın toplantısını dinleyenlerin kulaklarını tırmalayan birkaç nokta vardı elbette. Nazlıaka, Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile sıkça ne kadar verimli ve ne kadar samimi bir görüşme gerçekleştirdiğini tekrar tekrar dile getirmekten kendini alıkoyamadı. Bu görüşmenin neden “samimi ve verimli” olarak ifade edilmesinin eleştirilmesi gereken bir nokta olduğunu tartışmaya başlayalım.

Öncelikle Nazlıaka’nın Aile Bakanı ile görüşmesi sonrası verdiği 9. Yargı Paketi’nden çıkartıldığı iddia edilen soyadı düzenlemesine bakalım. Nazlıaka her ne kadar görüşmenin gerçekleştiği gün 9. Yargı Paketi’nden soyadı düzenlenemesinin kaldırıldığını “müjdelese de” dün yaptığı açıklamada bakanlığın bu düzenlemeyi yeniden değerlendireceğini ifade etti. E, doğal olarak Nazlıaka’nın ilk açıklamasından kadınların çıkarttığı sonuç, soyadı düzenlemesinin 9. Yargı Paketi’nden çıkartıldığıydı. Ancak dünkü açıklamadan sonra anlıyoruz ki kadınların evlendikten sonra da kendi soyadlarını tek başına kullanabilmesinin önünde engel oluşturan yasanın paketten çıkartılması ancak “bakanlık tarafından düşünülüyor.” Daha da vahimi, ana muhalefet partisinin gölge aile bakanı böyle bir beyana “tamam” olabiliyor.

YAMAN ÇELİŞKİ
Nazlıaka, yine aynı görüşmede bakanlığın her cinayet ve şiddet vakasını tek tek ele almak istediklerini ve geçmiş Aile Bakanı Derya Yanık’ın “şiddet tolere edilebilir” sözlerini hatırlararak iktidarın “kadına yönelik şiddete sıfır tolerans ilkesini” samimi bulduğunu ifade ediyor. Halbuki, devlet, güncel olarak bir senede 4 binden fazla şiddet başvurusu alan Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine başvuran kadınları korumak üzerine değil, derneğin kendisini taciz etmek ve kadınları korkutmak üzerine kendi güçlerini seferber ediyor. Ya da tek adam yönetimi, boşandığı erkeğin çocuklarına el koyduğu ve çocuklarından birine kadını öldürme görevi atfettiği Melek Ertekin’in koruma talebini reddiyor. Bir başka örnek; tek adamın yönettiği devlet babası tarafından istimara uğramış çocuğun beyanını yok sayıyor ve hukuki bir süreç bile başlatmıyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Keza her gün, her saat iktidarın kadına yönelik şiddete göz yumduğu hatta ödül niteliğinde cezalara “tamam” dediği örneklerle dolu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş ya da iktidarın herhangi bir temsilcisi “şiddete sıfır tolerans” demiş olsun ya da olmasın. Kime ne?! İşçi ve emekçi kadınlar seneler boyunca şiddet gördüğü erkeklerden kurtulamıyorken...

VERİLER YOK VAATLER BOŞ!
Kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine dair Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ya da sorumlu olan herhangi bir bakanlığın verileri paylaşmadığı açık. Kadınların talep ettikleri en temel şeylerden biri de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti verilerinin resmi bir şekilde paylaşılması. Ancak hayret veren şey şu, 25 Kasım 2023’te yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesine bağlı olarak bir koordinasyon kurulduğunun haberi ana muhalefetin gölge “aile ve sosyal politikalar bakanı” olan Nazlıaka’ya bu görüşmeyle ulaşıyor. Dahası Nazlıaka, bu biçimde Adalet ve İçişleri Bakanlığının kadına yönelik şiddete dair daha fazla veri paylaşması üzerine etkide bulunabileceğini düşünüyor. Dahası bu verilerin toplanması için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının özel bir hassasiyet göstereceğine “inanıyor.”

KİME GÖRE ‘SAĞLIKLI AİLE’?
İktidarın “aile” üzerine yaptığı vurgu özellikle son süreçte oldukça gündemde. Türkiye’de nüfusun büyüme hızının azalmasıyla birlikte de kadınların çocuk doğurmasını teşvik edecek çeşitli önlemlerin alınması konuşuluyor. Kadın hareketinin çeşitli kesimleri aileye ve kadınların çocuk doğurmasına yönelik atanan “yükümlülüğü”, var olan koşullarda kadınların aleyline yorumlarken Nazlıaka, Göktaş ile yaptığı görüşmede iktidarın “sağlıklı ailenin bütünlüğünü” korumaya yönelik adımlar attığına yönelik çıkarımlarda bulunuyor. Halbuki iktidar boşanmalarda arabuluculuk, nafakanın kaldırılması, 6284 sayılı Kanun’un uygulanmasında gördüğü sorunlar gibi tartışmalarla kadının ikincil konumda olduğu, şiddete uğradığı ve içinden çıkmak istese dahi kapana kısıldığı aileyi korumak istiyor. CHP’li Nazlıaka’nın hangi veriye dayanarak iktidarın “sağlıklı” aileyi korumak istediği çıkarımını yaptığı ya da işçi ve emekçi kadınlar açısından ve iktidar açısından sağlıklı ailenin ne olduğu soru işareti.
Nazlıaka KADES’e dair de Aile Bakanıyla bir tartışma gerçekleştirdi. KADES’in tek sorununun kadınların “akıllı telefon ya da internete erişimi” olduğunu ifade eden Nazlıaka şu gerçekleri atlıyor:
-Serap Doğan, KADES’i kullanarak yardım istemesine rağmen katledildi.
-Fide U. sabah kadar şiddete uğramasına rağmen KADES’e bastıktan sonra “niye onu doğrularcasına davrandın” sorusuyla karşılaştı.
-Kendisini öldürmeye çalışan erkeği öldürmek zorunda kalan Esra Abid KADES uygulamasını kullandığında polis “vukuatı olmadan bir şey yapamayız” dedi.
Bunlar sadece birkaç örnek. Bu örneklerden onlarcasını şiddete uğrayan kadınlar yaşıyor. Bakanlık görmezden geliyor, CHP ise buna onay veren nitelikte davranıyor.

BAKANLIK GÖRMEZDEN GELİYOR, MUHALEFETTE
Tüm bunlarla birlikte CHP’li Nazlıaka ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş arasındaki ayrışmazlık net bir biçimde “konukevi mi sığınmaevi mi” tartışmasında açıkça ifade ediliyor. Yani İstanbul Sözleşmesi’nden aniden çıkılması, kadınların aile temelinde değerlendirilerek toplumsal yaşamdaki varlıklarının buna göre tasarlanması, kadın yoksulluğunun sermayenin kadının düşük ücretli emeğinden ve kadının ikincil konumundan faydalanarak “esnek çalışma” gibi yöntemlerle kullanması gibi birçok faktör CHP’li Nazlıaka tarafından açıkça görmezden geliniyor.
Çocukların cemaat ve tarikatların eline iktidar eliyle teslim edilmesi CHP için “bakanlığın yazılı yanıtının beklendiği” bir vaka halini alıyor. Halbuki bu zamana kadar yaşanan birçok örnek çocukların tarikat ve cemaatlerin elinde istismar için kullanıldığını net bir biçimde gösteriyor. Ancak CHP için hâlâ daha kadınların emeklerinin ucuz ve güvencesiz olması, kadınların ve çocukların şiddetin her türlüsüyle baş başa bırakılmaları “sayın Bakanın verdiği samimi cevaplarla” göz ardı edilebilecek nitelikte.

UMMAYACAĞIZ, MÜCADELE EDECEĞİZ!
Ancak işçi ve emekçi kadınların ne Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının vereceği yalandan cevapları bekleme ne de muhalefetin “yumuşama” adı altında iktidarın hamlelerini temelsiz bir iyi niyetle okuduğu bir siyasetin parçası olma gibi bir lüksü yok. Her geçen gün ücretleri erirken, en temel insan hakları Aile Bakanı Göktaş’ın da parçası olduğu iktidar tarafından yok edilirken siyasi eğilimi ne olursa olsun işçi ve emekçi kadınların kendi siyasetlerini, insanca, eşit ve özgür bir yaşam etrafında kurmasına ihtiyacımız var. Bu olmadığı sürece işçi ve emekçi kadınların lehine iyi düzenlemelerin olmasını “ummak” ve hayal kırıklığına uğramak dışında pek de bir seçeneğimiz yok.

Fotoğraf: DHA- Ekmek ve Gül