'Evet, bale bale!'
İnsanca yaşayacak bir ücret ve iş güvencesi için direnen, grev sürecinin tüm zorluklarını dayanışmalarına yaslanarak aşmaya çalışan kadınlar bu duygularını “Babamın Şarkıları” temsiline taşıdılar.

İstanbul’da son iki haftadır havalar çok soğuk. Ayaklar ayakkabı içinde donuyor, maske takmak bir nebze sevindiriyor; hiç değilse yüzü sıcak tutuyor diye. Böyle soğuk bir günde, tüm gün soğukta beklemiş, çift kat çorap giymiş, kat kat kazak giyip sarınıp sarmalanmış yaklaşık 20 kadınla Bakırköy Marmaray istasyonunda buluşuyoruz. 90 güne yaklaşan Bakırköy Belediye İşçilerinin grevinden kadınlar Mercan Selçuk Dans Topluluğu’nun Babamın Şarkıları temsilini izleyecekler.

Kimi çocuğun okuldan alınması işini başkasına paslamış, kimi ailesinden birine haber veriyor: “Arkadaşlarla bale izlemeye gidiyoruz.” Telefondaki ses “bale” ye şaşırıyor olacak ki kadın “evet bale, bale” diye cevaplıyor. Hiç kimse daha önce bir bale temsili izlememiş. Bu gösteriyi kadınların izlemesi için destek sunan bale dansçısı Ekim Deniz’in grev yerinde sergilediği performansı hariç. Emek Gençliği’nin Bakırköy Grevine destek ziyaretinde, Deniz, işçilere dansı ile destek vermişti. Nazım Hikmet’in şu dizeleri eşliğinde:

“İnsanların içindeyim
Seviyorum insanları
hareketi seviyorum
düşünceyi seviyorum
kavgamı seviyorum
sen bahar içinde bir insansın sevgilim
seni seviyorum”

Yaklaşık 3 aydır süren greve onlarca destek ziyareti örgütlendi şimdiye dek. Onlarca konuşma yapıldı ama işçilerin nezdinde en kalıcı ve etkileyici olanı birkaç dakikalık bir bale gösterisiydi. Birkaç dakikalığına da olsa ilk kez bir bale gösterisi izlemenin uyandırdığı merakla izlemişlerdi; dans figürleri ile onlara insanı, kavgayı ve hareketi sevmeyi anlatan bir bale dansçısını. Çok naif ve çok güçlü bir dokunuştu bu greve.

90 gündür insanca yaşayacak bir ücret ve iş güvencesi için direnen, grev sürecinin tüm zorluklarını kendi dayanışmalarına yaslanarak aşmaya çalışan kadınlar bu kez grevin duygularını Mercan Selçuk Dans Topluluğu’nun “Babamın Şarkıları” isimli temsiline taşıdılar.

Bir kadın işçi dokuz yaşındaki kızını kapıp geliyor. Hem miniği bırakacak durumda olmadığı için hem de kızının bale izlemesini çok önemsediği için.
Marmaray turnikelerine tam akbiller yaklaşık 10 lira basınca herkes birbirini metroya aktarma yaparken “iade almayı unutmayın” diye tembihliyor. Marmaray-metro derken gösteriyi izleyeceğimiz Zorlu PSM’ye giriyoruz. Dünyaca ünlü lüks markaların vitrinleri önünden geçerek gösteri sahnesine ulaşıyoruz. O vitrinlerde sergilenen tek bir ürünün fiyatı en iyi ihtimalle kadınların bir aylık ücretlerine denk. Hoş ayda bir kez olsun bir dans gösterimine, bir bale temsiline ailece gidelim dense bir aylık ücret ona da yetmiyor ya.

Salonda boydan boya bir sıra koltukta gün boyu soğuğun verdiği yorgunlukla, grev sürecinin stresiyle işçi kadınlar oturuyor. Gösteri başlıyor.

Timur Selçuk’un besteleri ve şarkılarından oluşan her yaş grubundan dansçıdan oluşan topluluk muhteşem bir gösterisi sunuyor. Performansları ara ara alkışlarla bölünüyor.

Gösteriye Nebil Özgentürk’ün belgeselinden kesitlerden Timur Selçuk’un anlatımları eşlik ediyor. Kadınların yüzüne kocaman bir gülümseme oturuyor.

“Ekonomi tıkırında
Ekonomi tıkırında
İşsizlik pahalılık
Konjonktür enflasyon
Milletçe fedakarlık

Kriz bunalım derken
Bilançoya bir baktık
Bu yıl iki misli kâr
Hayret şu işe bak sen
Nerden geldi bu kârlar
Kime gitti bu kârlar

Ekonomi tıkırında
Ekonomi tıkırında
Kriz var kriz var
Bunalım var

Ekonomi tıkırında
Ekonomi tıkırında
Kime gitti bu kârlar
Aman kimse sormasın
Kim kazandı bu işten
Şşşt
Aman kimse duymasın

Ekonomi tıkırında
Ekonomi tıkırında
Oyna vatandaş oyna
Ekonomi tıkırında
Ekonomi tıkırında
Kriz var kriz var
Bunalım var”

Sözleri yükseliyor. Bale figürleri kapitalist ekonominin karmaşasını öyle bir anlatıyor ki üç-beş saatlik bir ekonomi politik dersini neredeyse beş dakikada zihinlere çakıyor. En çok alkış alan, gülümsenen bölümlerden birisi de bu kısım oluyor.

Kadınlar gün boyu tutulmuş kaslarının ağrısını daha fazla hissediyorlar sanki esnek bedenleri izlerken. Yerlerinde zaman zaman boyunlarını ayaklarını hareket ettirerek esnemeye çalışıyorlar.

Gösteriye ara verildiğinde kimi iki kat giydiği çorabın bir katını çıkarıyor. Ayakları şiş çünkü. Kimi kendi küçük kızının da bir gün böyle dans ettiğini hayal ederek gösteriyi izlediğini söylüyor.

Biri “Ay eğer bir mayıs bestesi çalarsa bizim de sahneye çıkmamız lazım” diyor. Marşı mırıldanıp olduğu yerde ufak figürler yaparak; herkes gülüşüyor.


“(...) Pireler filleri yutacak
Yedi nüfuslu haneye
Üç buçuk tayın yetecek
Bak, bak
Karışık bir iş vesselam
Deli dolu yazar kalem
Yazdığı da ne? Bir sürü
İpe sapa gelmez kelam
Ih-ıh, bu düzen böyle mi gidecek?
Bırak gitsin (...)”

Sendikal bürokrasi, işçilerle alay eden işverenleri ve iktidar kıskacındaki grevleri kadınlara her gün “bu düzen nereye?” sorusunu sorduruyor. Ama bu kez bu soru Timur Selçuk’un bestelediği dizeler ve Dans Topluluğunun figürleri ile bir sistem eleştirisi olarak sahnede. Oldukça yüksek sesle alkış alıyor bu bölüm de.

Bugün Türkiye’de emekçilerin kültürel sanatsal faaliyetlerden yoksunluğu “evet bale bale” cevabında özetleniyor aslında.

Gösteri çıkışında “metrobüs yolcusu kalmasın” diye biri sesleniyor, kimi metroya kimi metrobüse yöneliyor. Böyle etkinliklere ulaşabilmenin ne denli zor hatta imkansız olduğundan, her çocuğun bedensel ve zihinsel gelişimi için böylesi faaliyetlerin çok gerekli olduğundan, kendilerinin de tiyatroya, baleye, konsere ne kadar ihtiyaç duyduklarından oluşan etkinlik sonrası kritikleri yapılıyor metrobüse/metroya giden yolda.

Türkiye’de sanat tek adam karanlığında boğulmaya çalışıyor şu sıra; dillerinizi kopartırız tehditleri boş değil. İdeolojik gericilikle saldırıyorlar kadınların yaşamına. Bu saldırganlığı kültür ve sanatı boğarak beslemek istiyorlar. Dünyayı, onun çelişkilerini anlayabilecek bir birikimden emekçileri uzak tutmak, işçinin ücretli bir köle olmasının nedenlerini gizlemek ve bu köleliğe son vermek üzere bir sınıf olarak tarih sahnesine çıkışını engellemek için sanatı karanlıkta boğmak zorundalar çünkü. Oysa işte dans etmeye, bestelemeye, sahnelemeye, iş ekmek ve özgürlük için çıkılan grevlere destek vermeye, grevci kadınları bale temsillerine ulaştırmaya devam ediyor birileri. Devam da edecek.

‘DANSLARI HALKA GERİ DÖNDÜRÜN’

SSCB balesinin ünlü ismi İgor Moiseyev “Bale, türlü aktiviteleri, büyük beklentileri, insanların taşan neşesini nasıl tasvir edebilir, dans vasıtasıyla insan yaşamının gücünü ve rengini nasıl iletebilir?” sorusuna “Dansları halkın kendisine geri döndürün.” diyerek cevap veriyordu.

“Bu düzen böyle mi gidecek? Pireler filleri yutacak” dizeleri, binbir emekle sahnede dans eden dansçılar ve bale gösterisini ayakta alkışlayan Bakırköy grevinden kadın işçileri ne güzel bir örnekti; mücadele ve sanatın birbirine içkinliğine. Ve ne güzel bir cevaptı tek adam karanlığına. Dansları halkın kendisine geri döndüreceğimiz günlere özlemle.

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Bakırköy Belediyesi işçisi kadınların yeni yıl dil...

İnsanca çalışma koşulları ve yaşanabilir bir ücret talebiyle sıfır zam dayatmasına karşı greve çıkan...

Kadınlar #BakırköydeGrevKazanacak sözünü büyüttü

Grevdeki Bakırköy Belediyesi işçileriyle dayanışmak için #BakırköydeGrevKazanacak etiketiyle yaptığı...

Bakırköy işçisi kadınların grevi, neşesi, direnci...

Bakırköy Belediyesi işçisi kadınlar baskıya rağmen arkadaşları ile birbirlerine tutunmayı ve güvenme...