Yakın zaman önce haber merkezinde gündemi takip ederken karşılaştım, “Afganistanlı Ali, Van Geri Gönderme Merkezinde tutuluyor, serbest bırakılsın” haberiyle. Hemen İzmir’de haberi yapan arkadaşım Çağla Geniş’i aradım, “Seslerini duyurmak istiyorlar sana hemen iletişimlerini ileteyim” yanıtı neticesinde de Ali’nin nişanlısı Yağmur K.’yi aradım. Yağmur, nasıl tanıştıklarını, ne kadar zaman birlikte olduklarını, Ali’den ilk üç gün haber alamadığını, aradığı bütün geri gönderme merkezlerinden “burada değil” yanıtı aldıklarını, Ali’nin Türkiye’ye göç etme nedenlerini anlattı. Avukatının numarasını istedim ve onunla konuştum. Ali’ye üç günün sonunda ancak üç avukatın başvuru yapmaları sonucu Van GGM’de ulaştıklarını, iyi olduğunu “bir an önce oradan çıkmak istediğini” anlattı. Bilgileri haberleştirdim. Haberin diğer özneleri olan iki avukattan da teyit aldıktan haberi yayınladım. İlk başta bir sorun çıkmadı. Seslerinin duyulmasını isteyen Yağmur’a geri gönderme merkezinden avukatla ulaştırılan yanıtlarda herhangi bir olumlu geri dönüş yoktu. Bunun üzerine sosyal medya hesabımdan “Afganistanlı Ali ile Yağmur’un yolları Sakarya’da kesişti, Ali Afganistan’a gönderilmesin” mealinde bir paylaşım yaptım. Ne olduysa o zaman oldu.
Mülteci karşıtlarının radarına girdim ve birçoğu gizli isimli yer yer de gayet açık isimleriyle yüzlerce insan aynı anda bu haberin yalan haber olduğunu, haberin amacının “Türkiye’deki mültecileri hoş göstermek olduğunu”, Ali ve Yağmur’un oyunculuk ajansından oyuncu olduklarını söylediler. Bir kişi “Van Geri Gönderme Merkezini aradığını orada öyle biri yok yanıtı aldığını” iddia etti. Sonuç olarak günlerce sosyal medyadan “Sen de Afganistanlı erkeklerle yakın ilişki kur” arka planı olan yüzlerce cinsiyetçi küfürle karşılaştım. Birçok paylaşım İçişleri Bakanı ve emniyet müdürlüğünü etiketleyip hakkımda “dezenformasyon” yaptığım iddiasıyla suç duyurusu yaptı. Neyse ki kurumlar bu kişileri, dikkate almadı. Çünkü Ali geri gönderme merkezindeydi, maalesef halen orda.
Ha ayrıca bununla da yetinmeyip, bizim çok uzak olduğumuz şekilde ben de bu olayla öğrendim, Instagram haberlerine konu oldum. Beni ve çalıştığım kurumu etiketleyip ciddi ciddi haber yapmışlardı. Açıklama bekliyorlardı.
Sonuç olarak kadın bir gazeteci olduğum için üstelik asla yalan olmayan bir haberimden dolayı sosyal medyada yaklaşık bir hafta süren lince maruz kaldım. Asıl dezenformasyon yapanlar hakkında bir işlem yapıldı mı? Hayır. Açıkçası işlem yapılması için haberin öznesi Yağmur K. bir suç duyurusu yaptı fakat ben daha önceki tecrübelerim nedeniyle bir sonuç çıkmayacağını düşünerek “hakaret” ve “iftira attıkları” iddiasıyla suç duyurusu yapmadım.
HABERCİNİN HABER YAPMASI ENGELLENEBİLİR
Asıl meseleye gelecek olursam, Anayasa Mahkemesinin de iptal etmediği dezenformasyon yasasının amacı yalan habere engel olmaktan ziyade genel geçer çoğunluğun algısına uygun, “milli”, “muhafazakâr” görüşleri yaymak adına kullanılacak gibi görünüyor. Hedefleri arasında da elbette toplumsal cinsiyet odaklı habercilik yapanlar ve kadın gazeteciler de var.
Tersinden bakacak olursak var olan yasalar az önce söz ettiğim olayda da görüldüğü üzere bir kadın gazeteciyi dezenformasyondan korumak yerine daha çok erkeklerin hedefine koyuyorken, AYM’nin onayladığı yasa asla koruyucu olmaz aksine beni ve benim gibi gazetelik yapanları daha çok hırpalar, yorar sistematik bir yargı tacizi ile karşı karşıya kalmamıza neden olur. Örneğin, toplumsal cinsiyet odaklı haberciliğin iki önemli ayağıdır, kadının ve çocuğunun beyanını esas almak. Bir kadın kendisini bir erkeğin taciz ettiğini, birçok çocuk istismar edildiğini anlattığında, birçok veriyi, bilgiyi defalarca teyit ederek bunu haberleştirirsiniz. Şimdilerde dahi birçok gazeteci “aman başıma bir iş gelir” diyerek istismar haberi yapmaktan çekinirken üstelik dezenformasyon yasası ile bu haberleri yapmaktan geri duracaktır. Çünkü kanıtı ve ispatı çok zor meseleler. Şimdilerde bu haberleri yaparken fail erkekler hakkında bir dava açılıp açılmadığı haberin yayınlanması aşamasında son teyit edilen bilgi olurken bu kez sadece “ceza” aldıklarında haberleştirileceklerdir. Ceza süreci de Türkiye yargısındaki aşırı jet durumu düşünürseniz üç-beş yılı bulabilir. Yani gazeteci bu durumda haber yapamaz. Haber yapması engellenmiştir.
Henüz bu yasa yokken dahi istismarcı erkekler, şiddet uygulayan kocaların hakkımda dava açılmasını istedikleri birkaç savcılık başvurusu mevcut. Aslına bakarsanız çok masum gibi görünen “yanıltıcı bilgiyi yaymayı engelleme” amacında olan ilgili yasanın asıl amacı en direkt haliyle “gazetecilere haber yapmayın” daha doğrusu “milli” olan, “çoğunluğun istediği, mevcut iktidara yakın görüşlerin haberlerini yapın demek anlamına geliyor. Gerçi resmi yetkililerin açıklamasını içeren bir paylaşımdan dolayı bile “dezenformasyon” yaptığınız iddia edilebilir.
KADIN VE ÇOCUKLARIN SESİNİ KISAMAYACAKSINIZ!
Çok kısa süre önce İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, “Deprem bölgesinde AFAD yardımları yapacak, jandarma çadırkentteki yardımlara el koyuyor” minvalindeki paylaşımla dezenformasyon yaptığımı iddia etti. Jandarmanın eşyalara el koyduğu görüntüler var, yardımları AFAD’ın yapacağı ilgili kurumun açıklaması. Yani ortada dezenformasyon felan yokken açıldı bu soruşturma. Yine bu yasanın kadın haberciliğini en çok erkek şiddeti verileri anlamında etkileyeceği açık. İçişleri Bakanlığı’nın genelde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ve 8 Mart Kadınlar Günü’nden açıkladığı “Türkiye’de erkekler şu kadar kadını öldürdü” verisine alternatif olarak erkek şiddeti verisi açıklayan az sayıda kurum var. Bu veriler, bakanlığın açıkladığı verileri ile örtüşmediğinden burada da bir dezenformasyon iddiası olabilir.
Yasa, “hükümetin istemediği bilgileri verileri yaymayın” demenin de ötesinde mesleğin uluslararası kriterlerini de hiçe sayıyor. Herkes bilir ki kimse, hiçbir gazeteci yalan haber yapmak istemez bu meslekte, sonu anlamına gelir haliyle. Eğer bir gazeteci hakikaten yalan haber yapıyor, yanıltıcı bilgi yayıyorsa, illa gazeteciye uygulanacak bir yaptırım arıyorsak, bu hapis cezasından ziyade meslek örgütlerinin ciddi anlamda yalan haber yapan kişiye yönelik ilgili uyarıları olabilir. Üstelik “kime göre yalan”, “kime göre yanıltıcı bilgi” bu kriterlerin de net olarak konulmasının ardından meslek örgütleri hareket geçebilir.
Başa dönecek olursak… Ali ve Yağmur’un haberini yapan erkek bir gazeteci olsaydı da elbette yine hedefte olacaktı. Fakat bu kez küfürler kendisine değil, annesine veya kız kardeşine gidecekti. Türkiye’de kadın gazeteci olmak çok yönlü anlamlar içerirken biri de her an bu cinsiyetçi saldırıların hedefinde olmak ise bu yasa ile birlikte her an hapis cezası ile karşılaşacak olacağınız da ortada. Türkiye yasalarının gerçekliği, AYM’nin kadın gazetecilere ve toplumsal cinsiyet odaklı haberlere dayattığı bu “cezalandırma” sistemi ise de kadın ve çocukların sesini duyurmayı görev edinmiş gazetecilerin ısrarı da şudur: Kadın ve çocukların sesini kısamayacaksınız!
Fotoğraf: Serif Karataş/Evrensel
İlgili haberler
Sansür mü, ne alakası var ya!
İfade ve düşünce özgürlüğünüze kim ne yaptı? Düşünün siz kendi halinizde. Evinizde çayınızı filan iç...
Sansür yasası kadınlara ne diyor?
Tepeden tırnağa dezenformasyonların bin bir türünü deneyimleyen kadınlar, yanılmayacak kadar güçlü v...
Kadın, çocuk, LGBTİ haberciliği açısından 217/A: M...
TCK M. 217/A yasa maddesini; kadın, çocuk ve LGBTİ haberciliği açısından yansımasını Türkiye Gazetec...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.