
16 Mayıs Cuma Günü Anadolu Üniversitesinde düzenlenen Aile Sempozyumu hem örgütlenişi hem de içeriği bakımından “aile yılı” politikalarına dair bilgi verecek örnekler arasına girdi. Etkinlik öncesinde üniversiteye girişlerin denetimi sıkılaştırıldı, etkinliğin gerçekleşeceği Öğrenci Merkezi’ne çok sayıda güvenlik görevlisi yerleştirildi. Kampüs girişine ek olarak bina kapısında da oldukça detaylı bir kimlik kontrolü yapıldı, içeri girmek isteyenlerden bazılarına bölümleri ve etkinlikten nasıl haber aldıkları soruldu. Etkinlik sırasında da koruma ve özel güvenliklerin salonu gözlemledikleri görüldü.
Sempozyum üniversitenin rektörü tarafından yapılan konuşma ile başladı. Rektör Yusuf Adıgüzel, deneyim ve duygularını paylaştığı konuşmasında kendi ebeveynlerinin çocuklarının eğitimine verdiği önemi vurguladı. Kendisinin ve kardeşlerinin başarısını bu tutum ve verilen emeğe bağladığını açıkladı. Aile kurumunun değişim ve dönüşümünün getirdiği sorunlara farklı alanlardan ve boyutlardan bakılıp incelenmesi gerektiğini belirttikten sonra sempozyumun düzenlenmesinde emek veren Sosyoloji Bölümüne özel olarak teşekkür etti. Ardından eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ve AKP Eskişehir milletvekillerinden biri olan Ayşen Gürcan, doğurganlık hızının azalmasının toplumun kendini yeniden üretiminin zorlaşmasına sebep olabileceğini ekledi. Verilere göre refah arttıkça doğurganlığın düştüğünü iddia ederek Türkiye’de de benzer bir eğilim olabileceğini dile getirdi. Çocuğa verilen anlam ve yapılan yatırımın değişmesiyle daha az sayıda çocuk sahibi olmanın yaygınlaştığını belirterek kendi kariyerlerinin içinde en üstün olanının “analık kariyeri” olduğu görüşünü paylaşarak konuşmasını sonlandırdı. Sempozyumdan çıkacak sonuçları meclise taşıyacağının sözünü verdi.
SEMPOZYUMDA SUÇ KADININ ÇALIŞMASINDA BULUNDU
Sempozyumun sunum içeriklerinde niteliksiz, bilimsel geçerlilik ve güvenilirlik kriterlerini karşılamayan kaynakların yer alması dikkat çekti. Bir konuşmacı sunumuna Cumhurbaşkanına teşekkür ederek başladı. Sunumlarda kadınların çalışmasının ve kamusal yaşama katılmalarının olumlu sonuçlarına yer verilmezken çalışan kadınlar arasında görülen sorunlar nedenleri hiç belirtilmeden ya da yeterince açıklanmadan konuşuldu. Sosyal medya bağımlılığı, otoriterleşme, aile içi iletişimde aksaklıklar gibi sorunlar kadınların iş yaşamına ve aile dışında farklı toplumsal alanlara girmesine bağlandı. Heteroseksüellik ve cisseksüellik dışındaki deneyimler, hem topluma hem de yaşayan bireye zarar verebilecek bir hastalık olarak tanımlandı. Aile içinde ve toplumda ilişkilerin zayıflamasına, sosyal sorunlara çözüm olarak dini değerlerin ve geleneklerin güçlendirilmesi işaret edildi.
Bir sosyoloji akademisyeninin ise evliliği yalnızca kadın ve erkek arasında kurulan bağ, aileyi ise anne-baba ve çocuklardan oluşan bir yapı olarak kabul etmesi tepki çekti. Türkiye’de yasal olmayan eşcinsel evliliklerin topluma dayatıldığı iddia edildi. Evcil hayvan sahiplenmenin çocuk sahibi olmanın yerine geçmeye başladığı savıyla hayvanı öncelikli görme ve miras bırakma gibi davranışların aile kurumunu, toplumsal bağları bozuşturduğu düşüncesi ifade edildi.
Bakım krizine değinilen kısımlarda ise “komşu anne” modeli gibi bakım yükünü sembolik ücretlendirmelerle yine kadın emeğine yükleyen önerilerin ötesine geçilemedi. Bakım hizmetlerinin çeşitlenmesi çözüm olarak sunulurken kaynak ve denetimin nasıl sağlanacağına dair sorular yanıtsız kaldı. Ayrıca çocuk ve gençlerin eğitimden de istihdamdan da uzaklaşmasını önlemek üzere mesleki eğitim, aile ve iş hayatına erken geçişini sağlayacak uygulamaların artırılması, zorunlu eğitim süresinin kısaltılması önerildi.
Birinci oturumunun sonunda Anadolu Üniversitesi öğrencileri etkinliğin gerçekleştiği binanın girişinde protestoya başladı. Güvenliklerin eylemi engellemeye çalışması sırasında öğrencilerin pankartı yırtıldı, bazı öğrenciler darp edildiklerine dair görüntüleri sosyal medyada paylaştılar.
Öğleden sonra sempozyumun ikinci kısmında ilk oturuma kıyasla daha yumuşak bir dil kullanıldığı söylenebilir. Aileyi kutsallaştırma, mutlaklaştırma tutumunun sorunların varlığının kabul edilmesini ve konuşulmasını zorlaştırdığı bir konuşmacı tarafından vurgulandı. Çocukların ailenin mülkiyeti olarak görülmesini de bağımsız birey olarak tanımlanmasını da eleştiren bir akademisyen karşılıklı aidiyet ilişkisi kurulmasını önerdi. Aileye yönelik sosyal politikaların tanıtılması sırasında kuzey modeli marjinal olarak nitelendirildi.
ÜNİVERSİTE İÇİN HAYAL KIRIKLIĞI
Sempozyumu değerlendiren bir doktora öğrencisi dinlediklerinin kendisinde bunalmışlık, şaşkınlık yarattığını söyledi. Programı inceleyerek zaten düşük beklentiyle etkinliğe geldiğini anlatan öğrenci, bu kadar fazla ayrımcı ve yanlı içerikle karşılaşmanın yine de kendisine fazla geldiğini anlattı. Eski bakanın “Doktora bizim zamanımızda daha zordu” sözüne tepki gösteren öğrenci refah artışı iddiasını da şaka sandıklarını belirtti. Sosyal bilimler alanında yüksek lisans öğrencisi olan bir kadın ise Anadolu Üniversitesi gibi itibarından ve kurumsallığından bahsedilen bir yerde kadın düşmanlığı, çocukları araçsallaştırma propagandası yapıldığını görmenin hayal kırıklığı yarattığını söyledi. Sempozyuma hocalarının özel ricası ile geldiklerini anlatan diğer öğrenciler ve araştırma görevlileri ise bilimsellik yerine ideolojiye dayanan içeriklerden rahatsız olarak etkinlik sürerken salonu terk ettiklerini eklediler.
Görüşünü almak üzere ulaştığımız Sosyoloji Bölümünden iki öğretim elemanı sempozyumun düzenlendiğinden, duyurusu yapılana kadar haberlerinin olmadığını vurguladı. İfade edilen görüşlerin, konuşmacı seçimlerinin ve içeriklerin kesinlikle bölümdeki herkesi yansıtmadığını ve gençleri risk faktörü olarak görüp meşguliyet oluşturma, sıkı denetime tabi tutma motivasyonuyla aile ya da iş yeri gibi kurumlara tepeden uygulamalarla dahil etmeye çalışmanın günümüzde terk edilmiş bir yaklaşım olduğunu anlattılar. Akademisyenlere göre sosyal politikaların planlanmasında hem meselenin öznesi gençlerin, kadınların görüşleri ve ihtiyaçları hem de ekonomik, toplumsal, ruhsal koşullar göz önünde bulundurulmalı. Üniversitelerin faaliyetlerinin planlanmasında ise bilimsel alanın, toplumun ve üniversite bileşenlerinin ihtiyaçlarına göre hareket edilmeli.
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
Anadolu Üniversitesi’nde kadın çalışanlara etek bo...
Anadolu Üniversitesi yönetimi personele gönderdiği yönetmelikte kadınlardan kısa etek, kolsuz ve açı...
Anadolu Üniversitesi öğrencisi kadınlar: Bir kişi...
Eskişehir’de üniversiteli kadınlar, kadın cinayetlerine karşı yaşam nöbeti tuttu.
Aile Hukuku Sempozyumu bize ne söyledi?
Adalet Bakanlığının 1-3 Kasım tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirdiği Uluslararası Aile Hukuku...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.