Ay bitmeden seçim bitmiş olacak. Her yerde seçimler konuşulurken bu yazıyı yazmama vesile olan şey savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen Suriyeliler. Çünkü seçim sohbetleri yapılırken söz dönüp dolaşıp Türkiye’ye gelen Suriyelilere dayanıyor.
Kadınlarla bir araya geldiğimiz sohbetlerimizin sonunda batan ekonomi, yoğun nüfus, ardı arkası kesilmeyen olaylar “Onlar geldikten sonra”ya bağlanıyor; hükümet politikaları görmezden gelinerek, ön yargılarımız bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Gece koşarak eve giden Suriyeli işçi kadınların adımlarını görmezden geliyor, iki kuruş kazanmak için evde çoluk çocuk boncuk işi yapan kadınlara işimizi çalmış gibi bakıyoruz. Ya da ikinci eş olmanın kolay olduğundan bahsedip duruyoruz. Hiçbir şeyini bilmedikleri bir ülkede dört duvar arasında çoluk çocuk yaşamak o kadar kolay mı; biraz nefes almak için kendilerini attıkları parklarda çocuklarının kolundan çekilip ters döndürülmesi; sürekli pis, kirli olmakla anılmak ne kadar kolay olabilir?
BİR DE SURİYELİ KADINLARA SORALIM
6 yıl boyunca yan yana geldiğim, sohbet ettiğim kadınlardan bunun o kadar kolay olmadığını öğrendim ben. Ve Suriyeli kadınlarla bir araya gelip ne düşünüyorlardı bir de onlardan yanıt almak istedim. Birbirimize daha insanca dokunabilir miyiz diye!- Savaş varken neden geldiler?
Bilmediğimiz bir savaşın parçası olmak istemedik. Kime karşı niye savaşıyoruz anlamadan bombalar yağdı. Çoluk çocuk attık kendimizi dışarı. Sonra yaşamak istedik. Gelmek zorundaydık. Çünkü tek başımıza değildik. Çocuklarımızı ölüme terk edemezdik. “
- Türkiye’de daha özgürler...
Değiliz. Kaçıp geldiğimiz bu başkaca topraklar kendi topraklarımızdan özgür değil.
- Çok zengin Suriyeliler var, burada keyif sürüyorlar...
Evet var. Biz de görüyoruz. Biz sadece kaçıp geldik. Bu durumun suçlusu biz değiliz. Biz savaşta ölüm kalım arasından kaçıp geldik. Burada durmamızın tek sebebi gidecek başka yerimizin olmaması. Bu savaşı biz çıkarmadık görmezden gelinen bu.
- İşşizliğin, yoksulluğun artışının sebebi Suriyeliler...
Bu sorunlar bizim yüzümüzden artıyor hissini hep fark ediyoruz. Bize böyle bakıldığını her yerde görüyoruz. Yaşamak için ucuz çalışmak zorundaydık bilmediğimiz bir yerde. Yarın ne olacağımızın garantisi yoktu. Değil 3 kuruş bir kuruşa bile çalışırdık. Tek bir ev içinde en az 15 kişi yaşayıp o evin kirasını ödemek zorunda kaldık. Banyosu, yemeği, uykusu, temizliği nasıl dert. Tahmin edin.
- Bu kadar zor koşullarda yaşayıp üstüne üstlük sürekli doğuruyorlar....
Çocuğu doğurmamak bizim için bir tercih olamıyor. İçinde yaşadığımız öğrendiklerimiz bunlara dair neyi nerede buluruz bilmiyoruz bile. Çocukları doğurmamak da olmaz. Günah. Son zamanlarda biz de zorluklar yaşadıkça hiç hamile kalmadan çözelim istiyoruz. Öyle doğuralım gitsin demiyoruz. Mesela spiral taktırmak için hastaneler gidiyor bizim kadınlar.
- Suriyeli erkekler kadınları taciz ediyor. Her yerde toplu şekilde geziyorlar. Çalışmıyorlar da....
Bizim dışarıda çalışmamıza itiraz ediyorlar. Evin içinde parça başı boncuk işleme işleri yapıyoruz. Sabah yemek, temizlik sonra boncuk yine yemek sonra boşluk yok yine boncuk. Arada çocuklar falan derken erkekler çalışsa da çalışmasa da sokakta. İşsizse evde yatıyor. Bunlar bizim için de zor.
- Suriyeli kadınlar Türkiyeli erkeklerle evlenmeye ya da ikinci, üçüncü eş olmaya hazır...
Kızlar 15, 16 yaşa gelene kadar evlilik planları yapılır. Kızlar 15, 16 yaşı geçince evde kaldı muamaelesi görüp ya büyük yaşlarda erkeklerle evlendiriliyor ya da ikinci eş oluyor. İkinci, üçüncü eş olmak kolay diye değil ama ne yapacağımızıbilmiyoruz mesela. Türkiye’de kalmak, yaşamımımızı devam ettirmek için ne yapalım dediğimiz durumlar oluyor. Kötü koşullarda, emeğimiz sömürülerek çalışıyoruz. Belki daha iyi çalışma ve yaşama koşulları bunu değiştirir.
EKMEĞİMİZ NEDEN KÜÇÜLÜYOR?
Suriyeli kadınların verdiği cevaplar böyle. Ve görünen hiç de konuşulduğu gibi değil. Savaştan kaçtıkları, yaşamayı tercih ettikleri için onları suçlamak doğru gelmiyor bana. Söylenen sözlerin doğru olmadığını bizzat içlerine girerek gördüm. Yoksullukla boğuştuklarına, iş aramalarına, evde benimle konuşurken bir yandan kafalarını kaldırmadan boncuk yapmalarına şahit oldum. Türkiyeli birinin evlerinde olmasından mutluluk duyduklarını gördüm, o kadar horlanmaya rağmen gelene kapılarını sonuna kadar açtıklarını.
Evet, ekmeğimiz küçülüyor ama bu sadece Suriyelilerden değil, sermaye parasına para katarken işçi ve emekçilerle bunu paylaşmamaktan. Bizim de biraz daha sağlıklı düşünmeye ihtiyacımız yok mu?
İlgili haberler
#KadınlarınSeçimi onurlu bir gelecek
Milyonlarca kadına dayatılan seçenek bu ikisi arasında; Ölüm mü, sıtma mı? Seçim manifestolarında ve...
Ekmek ve Gül Haziran 2018 sayısı
Seçimlere kısa bir süre kala yayımlanan Haziran sayımızda birbirimizin ne düşündüğünü ve farklılıkla...
Biz Bir’den büyüğüz...
Çağrımız; hayatlarımızı tek adamın eline bırakmama çağrısıdır. Biz bir’den büyüğüz. Birleşirsek bird...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.